Şuanda 54 konuk çevrimiçi
BugünBugün1328
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7300
Bu ayBu ay41037
ToplamToplam10157592
bu bir açık iletidir PDF Yazdır e-Posta
Erkan Ulasan tarafından yazıldı   
Cuma, 16 Ekim 2009 17:58


 

13 Ekim 2009 da saat 22.45 de yazılmış Mihriban URAL’dan (noktasına virgülüne ve imla hatalarına dahi dokunmadan) nebilin mezarlığı sence bu mu?” başlıklı bu kadar yalan ayıp vallahi” içerikli çok kısa bir ileti aldım.

 

İletiyi ertesi gün sabah gördüm ve 14 Ekim saat 09.21 ‘de Mihriban’a şu iletiyi gönderdim;

 

“Cemile teyze için üzgünüm. Başın sağolsun. Yalanın azı da çoğu da ayıptır Mihriban. Yalan dediğin, Nebil'in bana söyledikleri ise bunlar yalan değil. Bunları Nebil bana söyledi. Abi’ne de telefonda anlattım. Yaşanmış bir gerçeği istesem de değiştiremem. Tüm bu olanların hiç yaşanmamasını dilerdim. “

 

            Aynı gün 14 Ekim, saat 12.28 de aldığım cevabı ileti ise şöyleydi:

 

“madem böyle düşünüyorsun, seni ebede kadar muhatap almıyorum,abim yemin etti.Sizlerle bir biçimde yüz yüze gelecek ve bu yaptıklarınızın hesabını soracaktır.Mihrac Ural ı bilen bu kararının ne anlama geldiğini iyi bilir.Zamanı sözlerine hakem koydu. Bekleyin. Sizden yanıt beklemiyorum.Anneme Babama küfür eden insanlar muhataplarımız olamaz....“

           

Mihriban’ı 1976’ da tanıdığımda 10 – 11 yaşlarındaydı. En son ise 30 Kasım da Nebil için yapılan anıt açılışında görüştüm. Yaklaşık 30 yıldır ilk kez görüyordum. Sarılıp, konuştuk ve hasret giderdik. Bana göndermiş olduğu iletiyi anlayabiliyorum. O abisine inanıyor. Bu davranışı çok doğal.

           

            İsteğine uyarak önce yanıt vermedim. Ancak 14 Ekim’deki son iletisinde yazılanlara bir yanıt vermek gereğine inanıyorum. Bu yanıtı genel ile paylaşmak gerektiği inancında olduğumdan ben de öyle yapıyorum.

 

            Doğruları söylemekten kaçınan insan Devrimci olamaz. Doğruları bilen ama susan da Devrimci olamaz. Geçmiş ile ilgili birçok konuda bilgi sahibi olanlar susuyor. Bana bulaşmasın da ne olursa olsun diyen bu kişiler devrimci olamaz. Bu insanlara birçok çağırı yapıldı. Korktukları için konuşmadıkları söylendi. Kendi pislikleri ortaya dökülmesin diye susuyorlar diyenler oldu. Bu konular uluorta konuşulmaz (!) diyenler çıktı. Harekete (!) zarar verir diyenler oldu. Çıkıp iddia edilenleri inkâr dahi etmeyenler oldu, tam tersi susanlar oldu. Kendilerine göre haklı ya da haksız birçok nedenle susanlar oldu. Bu tasarruflar kişinin kendisine aittir.

 

            Bense kendi adıma şunları söyleyebilirim; daha önce de değişik vesilelerle söylediğim gibi tekrar ediyorum, ucunda ölüm dahi olsa doğruları söylemekten kaçınmam. Geçmişimde gocunacak hiçbir şey yok, bana bulaşmış bulaşmamış hiç umurumda değil, hiçbir şeyden korkum da yok, Nebil’in bana söylediklerini söylemesem sussam, Nebil’e saygısızlık yapmış olurum, O’nun uğruna öldüğü değerlere sırtımı dönmüş olurum, tüm bunlar bir yana kendime saygım kalmaz.

 

            “Ben şarkı dinlemem, şarkı söylerim


Site editörünün notu: Kafanı yorma Erkan... Mihrac Ural, soytarısı Ömer Ödemiş vasıtasıyla aklı sıra beni de tehdit ediyor.
Kimmiş ki de ne yapacakmış Mihrac Ural? Biraz cesareti olsaydı zamanında doğru dürüst eyleme girer, Nebil'i Adana ABD Konsolosluğuna bomba koyarken bırakıp kaçmazdı.

Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Ekim 2009 07:57