Şuanda 15 konuk çevrimiçi
BugünBugün456
DünDün1049
Bu haftaBu hafta1505
Bu ayBu ay26625
ToplamToplam10143180
Çözüm süreci başladı! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 20 Ağustos 2019 17:49


Çözüm sürecinde yeni aşama dün Diyarbakır, Mardin ve Van belediyelerine kayyum atanmasıyla başladı; gözaltılarla devam etti ve bugün de Kato dağında yapıldığı söylenen büyük operasyonla sürüyor.

“Bu nasıl çözüm süreci?” diye sorabilirsiniz.

Bu sürecin özelliği, neyi çözmek istediğinize bağlıdır. Kürt sorununu veya terör sorununu çözmek gibi iki cephesi, bu ikisi arasında yer alan ara cepheleri vardır.

Çözüm, neyi çözmek istediğinize göre değişir.

Yıllar önce “barış süreci” varken Kürt arkadaşlara AKP ile aynı anlayışa sahip olmadıklarını anlatamamıştım. İki taraf da barış dediğine göre, arada ne fark vardı? Farklar vardı ama iki taraf da barış istiyor gibi görünüyordu.

Gerçekte ise iki tarafın da aynı kelimesi farklı içeriklere sahipti.

Bir taraf barış denilince, “silah bırak, devlete teslim ol” anlıyordu ve sonuçta bu da barıştı. Kürt tarafı ise başka bir şey anlıyordu.

Şimdiki çözüm sürecini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Dün bu sürecin iyi yanı da var diye düşünüyordum çünkü CHP önceki kayyum atamalarında sessiz kalırken, bu kez sesini çıkarmıştı. Gerçi CHP’nin tutumunda ne kadar ısrarcı olacağı bilinmezdi ama bu da bir adım sayılırdı. Nitekim bugün de sokak gösterilerine katılmama kararı almışlar.

Bu durumda “kayyum ataması halk iradesini hiçe saymaktır, demokrasiye saygısızlıktır, tanımıyoruz” gibi açıklamaların ilerisine fazla geçilemeyecek demektir. CHP protestocuları yalnız bırakıyor, AKP’de zaten bunu istiyor.

Bu durumda HDP’nin ek küçük katılımlarla yapılan protestolarından ilerisi gerçekleşmeyecek demektir. Bunların da önemli bir etkisinin olması beklenemez.

Sessiz kalınmamalıdır, kalınmıyor ama ileri sonuçlar da beklenmemesi gerekir.

“Bu kararı tanımıyoruz” gibi açıklamaların ajitasyonun ilerisinde anlamı bulunmuyor.

“Biz kararı alırız ve uygularız, ister tanı istemezsen tanıma.”

Karşımızdaki tutum budur. Aynı durum, bu derecede pervasız olmasa bile, başka ülkelerde de görülür. Bir çeşit işbölümü vardır: bir taraf yapar, öteki taraf yapılanı protesto eder. Protesto sürekli ve güçlüyse durumu değiştirebilir; aksi durumda ses çıkarır ve bu da kötü bir şey değildir ama ilerisine gidemez.

HDP’ye “şöyle yapın, böyle yapın” diye akıl vermenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Ellerinden geleni yapıyorlar. Akıl verenler protestolara daha fazla katılım için önerileri varsa, onları belirtsinler; daha iyi olur.