Şuanda 49 konuk çevrimiçi
BugünBugün1311
DünDün1042
Bu haftaBu hafta2353
Bu ayBu ay23355
ToplamToplam10185409
Ahmet Şık konusu... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 06 Mayıs 2020 21:05


Ahmet Şık HDP’den neden istifa ettiğini açıkladı. Bunu yeterli bulan da olur yetersiz bulan da… Bu yazıda üzerinde durmak istediğim konu bu değil, Türk sosyalistiyle genel olarak Kürtler –AKP’li Kürtleri hariç tutuyorum- arasındaki ilişkidir. Türk kelimesini burada kimleri kastettiğimi anlatmak için kullanıyorum. Kişinin Türk olması enternasyonalist olmasını engellemez, Lenin’in Rus olmasının engellemediği gibi…

Birinci belirleme: Ahmet Şık HDP’den milletvekili seçilmeden önce muhalefetiyle adı ülke çapında bilinen bir kişiydi. Bundan sonra da bu çizgisini herhalde sürdürecektir. Ahmet Şık’ın bir şey olmak için HDP’ye ihtiyacı yoktu, zaten milletvekili olmasını da ısrarla zamanın HDP yönetimi öneriyor. Kendilerince haklı nedeni var, böyle bir adaylık HDP’ye ek oy getirmiştir.

Buradan “Ahmet Şık’ın Kürt oylarıyla seçilmiş olduğunu” iddia eden akıllıların iddiasına geçelim. HDP’nin sadece Kürt kitlesinden alacağı oy en fazla yüzde 7’dir. Barajı aşabilmesi için Türklerin oylarına ihtiyacı vardır. Bu bağlamda HDP’deki Kürt milletvekilleri de Türklerin oylarıyla seçilmiştir. Baraj yüzde 10 olduğu için ister yüzde 7 alın isterse 9,9… Fark etmiyor. Türklerin oyları olmasaydı Kürt milletvekilleri de seçilemezdi.

İnsanın gözü milliyetçilikten kararmamışsa bu basit ilişkiyi pekala görebilir.

İkinci belirleme: 1984 sonrasında, maalesef diye belirtmek gerekir, Türk sosyalistlerinin bir bölümü, adını açık belirteyim, PKK üzerinden politik kimlik edinmeye çalıştı. 1980 öncesinde iyi şeyler yapmış olabilirsiniz, ama sonrasında teorik ve pratik performansınız çok gerilemiş ise, Kürtlerin bir bölümünün mücadelesinin durumu kurtarmak için iyi bir araç olduğu düşünülür.

Kürtlerin bu bölümü bazı insanları iyi kullandı ve tabii bunun tersi de bir oranda doğrudur. Bir süre sonra bu imkan sona erdi ya da sona ermemesini isteyenler kraldan fazla kralcı olup yapılan her şeyi desteklediler.

Doğru davranışın şöyle olması gerekirdi: kendiniz bir şey olacaksınız, teoriniz ve pratiğinizle böyle olacaksınız. Sosyalist olduğunuz için de ezilen bir ulusun mücadelesini desteklersiniz. Bunu takdir ederler ya da etmezler, bu onların sorunudur.

Ahmet Şık bu konuda verilebilecek iyi bir örnektir. Politik görüşlerini ayrıntılı olarak bilmiyorum ama HDP’den aday olması bazı şeyleri yeterince gösterir. HDP dışında olduğunda da kendi başına yine bir varlık olacaktır, bunun için HDP’ye ihtiyacı yoktur.

Üçüncü belirleme: bu yıl 12 Eylül’ün 40. yılıdır. 40 yıldan uzun zaman öncesiyle övünmenin anlamı yoktur. “Ulusal sorunda zamanında şöyle yapmıştık…”  gibi belirlemelerin yıllardan beri anlamı kalmadı. Bugün başka tutumlar gerekiyor ve ulusal sorun bunlardan sadece bir tanesidir.

PKK’nin önceki adı UKO (Ulusal Kurtuluş Ordusu) idi ve 1980 öncesi yıllarda “Biz de Kürdistan’ın Acilcileriyiz” sözünü duyardık. Bugün bununla övünmeye kalkmak boştur, çoktan geçti o günler…

Dördüncü belirleme: Barzani ile herhangi bir politik yakınlığım olmadı ama adamın açık konuşmasını takdir ediyorum. Kısa süre önce, Güney Kürdistan’ı kastederek, “PKK’nin buradan gitmesini” istemişti. Onların da Kürt olduğunu biliyordu ama söylemek istediği şuydu: Burası benim Kürdistan’ım, sen de kendi Kürdistan’ına git…

Türkiye yoğun inşaat faaliyetiyle, yatırımlarıyla, ordusuyla, gizli teşkilatlarıyla Güney’de yerleşmiş durumdadır. Savaş uçakları gerek gördükleri zaman PKK’lileri bombalamakta, nokta atışlarıyla belirli kişiler öldürülmektedir. Bütün bunlar kimilerince “bağımsız Kürdistan” sanılan Güney’de olmaktadır.

Ve “Kürtlerin birliğinden” konuşuluyorsa, söylenebilecek bir şey yoktur.

Güçlerden birisi Türkiye ile dosttur, diğeri savaş halindedir ve bu ikisi “ulusal birlik” yapacakmış… Böyle bir ulusal birlik tarihte görülmedi ama yapabilirlerse biz de görmüş oluruz…

Beşinci belirleme: Bugün Ahmet Şık’ın HDP’den istifasında, dün başka bir konuda, daha öncekinde daha başka bir konuda sürekli aynı tutumu görürüz: milliyetçi Kürtler acayip saldırgandır.

Bundan etkilenmeyin diyeceğim… Bu insanlarda Türk sosyalistlerine karşı gelişmiş bir aşağılık kompleksi bulunuyor. Her şeylerini Türk sosyalistlerine göre ölçüyorlar. Türk sosyalistleri çok mu matahtır, değil, ama başlıca ölçüleri böyledir.

Yükselmek göreceli bir kavramdır, karşılaştırma içerir; birinin yüksekte olması için diğerinin alçakta olması gerekir ve yükselmenin iki yolu vardır: ya kendiniz bir şeyler yapar yükselirsiniz ya da diğer tarafı alçaltmaya çalışırsınız ve böylece göreceli olarak yükselmiş olursunuz. İkinci yol çapsız ve beceriksiz insanların işidir. İsteyen tabii ki yapmayı sürdürsün ama bu yolla sonuç alınamaz.

Altıncı belirleme: 1789 Fransız Devrimi sonrasını modern tarih olarak kabul edersek, bu tarih sonrası için ya da 231 yıl için beceriksiz milliyetçiler sıralaması yapılsa, Kürt milliyetçileri açık farkla birinci olur. Çok sayıda halk bir yolunu buldu, devlet kurdu. Kimisi Vietnam ve Cezayir gibi uzun ve kanlı bir mücadele sonucu bunu başardı, kimisi devletler arasındaki çelişkilerden yararlandı ama sonuç olarak yaptı. Hiçbir halka “senin de devletin olsun” denilmedi.

Bu nedenle “40 milyonluk bir halk olan Kürtlerin devleti yok, halbuki birkaç milyonluk halkların bile var” belirlemesi yakınmanın ötesinde yetersizliğin açık ilanıdır. Türk sosyalistlerine sürekli saldırarak yeterli duruma gelemezsiniz.

Sonuç olarak; Türk sosyalistleri –AKP’li Kürtleri hariç tutarak belirtirsem- Kürt gruplarıyla ilişkide dikkatli olmalıdır. Kendilerini yeniden üretmeli, Kürtlere ihtiyaç duymadan, onların dışında varlık olmalıdırlar. Sağlıklı bir ilişkinin olmazsa olmazı böyledir.

Türk sosyalistleri aşağıya indikçe –AKP’li Kürtler dışında- Kürtler yükselemez. Karşılıklı olarak birbirimize ihtiyacımız var, sizin bize ihtiyacınız da epeyce yüksektir.

Tersini iddia edecek olanlara ülkenin en büyük Kürt partisinin AKP olduğunu hatırlatmak gerekir. Barzani ile AKP arasındaki yakın ilişkiye de dikkat çekmek gerekir. “Bizden yukarda olunca bir şey mi olacağını sanıyorsun” diye sormak gerekir.

Marifetin varsa AKP’yi destekleyen Kürtleri kendine çekersin…

Biz de seviniriz; yapılabilirse eğer böyle bir başarı herkes için yararlı olur…