Şuanda 33 konuk çevrimiçi
BugünBugün1476
DünDün1869
Bu haftaBu hafta4947
Bu ayBu ay37646
ToplamToplam10199700
İnsanları kandırmak zorlaştı! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Salı, 18 Ağustos 2020 08:40


Her tarafta yalanın bini bir para ama eskisine göre insanları kandırmak zorlaştı. Çok sayıda bilgi kaynağı var ve bilgiye ulaşmak da kolaylaştı. Bu kaynakların bir bölümü yalan bilgi yaysa da doğru bilgi yayanlar da bulunuyor. Bu nedenle eskiden yanlış bilgilerin ömrü daha uzun olurdu, şimdi kısaldı.

Covid-19 ile mücadele konusunda Türkiye’nin son birkaç aylık karnesi iyi örnek olabilir.

İddiaya göre Türkiye bu salgınla en iyi mücadele eden ülkelerden birisiydi ve hatta lütfedip “Almanya ile birlikte” demişlerdi. İki ülkenin nüfusu yaklaşık aynı ve Almanya  bu mücadelede kalabalık ülkeler arasında en başarılısı sayılıyor.

Bir aydan beri ise Türkiye’de Covid vakaları patlamış durumda, verilen rakamlara da kimse inanmıyor. Türk Tabipler Birliği’nin açıklamalarını Almanya gazetelerinde de okuyabilirsiniz: gerçek hasta sayısı açıklananın on katıdır.

Turizm derseniz başka bir konudur.

Çok değil daha iki ay önce bile Türkiye’nin son derece güvenli bir ülke olduğu açıklanıyor, Almanya da acenteler üzerinden yürütülen Türkiye ile ilgili turizm yasağını kaldırmadığı için eleştiriliyordu.

Yeni bilgi: Almanya ve İsviçre Türklere turist vizesi vermeyi durdurdular çünkü Türkiye’den gelenlerde test sonucu bulunan Covid vakaları çok yüksek… Bu konuda Kosova birinci, Türkiye ikincidir.

Kısa süre önce görünürde özgüvenle öne sürülen talepler unutuluverdi, Hürriyet başta olmak üzere gazetelerde atılan manşetler de unutuluverdi: Almanya kısıtlamayı kaldır!

Almanya Dışişleri Bakanı da “halkın sağlığıyla oynayamayız” demişti. Bu cevap yeter!

İsteyen kişisel olarak gidebiliyor tabii ama bu yıl ülkeye giden Türkiyelilerin sayısı yüzde 60 azalmış ya da insanımız bile Türkiye’den çok Almanya’nın yaptığı açıklamaya inanıyor.

Almanya’da covid 19 vakaları artıyor ve başlıca neden olarak da turist olarak başka ülkelere gidip gelenler gösteriliyor. Buna rağmen telaş yok, ölü sayısı yine düşük ve değişik eyaletlerde de okullar açılmaya başladı. Okullarda maske zorunluluğu gibi önlemler var, okulların açılmasına itirazlar da bulunmakla birlikte açılmak zorundalar. Eğitim sadece digital olarak yürütülemez, öğrenci ile öğretmenin doğrudan muhatap olabilmesi gerekir. Digital eğitim klasik eğitimin bir bölümünün yerini alabilir, daha fazlası değil.

Bizde sürekli böbürlenmeyle yanlış bilgi birleşince salgının kötü yönetilmesi kaçınılmaz sonuç oluyor. Salgının yayılmamasında en önemli unsur insanların doğru bilgilendirilmesi ve kurallara uyulmasıdır. Başta yapılan “doğru bilgilendirme”leri hatırlayacaksınız: Türkler bu virüse karşı genetik olarak dayanıklıymış, bu virüs esas olarak sarı ırkı etkilermiş!

Birkaç ay sonra gördük ayrım gözetmediğini…

Arkasından “kelle paça yemenin” faziletlerinden söz edildi; bunlar da çabuk geçti.

Geçti ama bu açıklamaların hiç etkisiz oldukları söylenemez.

Kimisi Covid-19’u “emperyalizmin yeni bir oyunu” olarak görüyor. Bence görsün, hastalanır ve de ölürse oyunu daha iyi anlamış olacaktır!

Robert Koch Enstitüsü Almanya hükümetini bu konuda 12 yıl önce uyarmış: SARS virüsünün mutasyona uğramış hali gelecektir, başlıca belirtileri yüksek ateş ve öksürük olacaktır.

Bir ülkenin Covid 19 ile mücadelesindeki başarısı öncelikle halkın tutumuna bağlıdır. Kurallara ne kadar uyulursa, yayılma hızı da o kadar azalır. Bu nedenle de Almanya’da hükümet her açıklamasında başarının öncelikle halka ait olduğunu belirtir, “salgını nasıl yönettik ama” diye böbürlenmez.

Bizdekiler ise böbürlenir ve bir ay sonra ne söylemiş olduklarını kendileri bile unutur.

Sürekli uydurmak zor iş, biliyor musunuz?

Aslında bu bir karakterdir, kafa yapısıdır, alışkanlıktır…

Eskiden bu alışkanlık daha etkili olurdu ama bilgiye ulaşmak imkanı arttığı oranda etkisi azaldı.

Bunu görmeyenler ise hala eski anlayışta ısrar ediyorlar, varsın etsinler…

Uğraşmanın gereği yok…

“Bize dokunmaz” mı diyordun, öyle sanmaya devam et!