Şuanda 51 konuk çevrimiçi
BugünBugün769
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6741
Bu ayBu ay40478
ToplamToplam10157033
ABD seçimi PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 06 Kasım 2020 09:47


ABD’de başkanlık seçimi Biden kazanacak gibi görünüyor. Seçimle ilgili yapılan yorumlarda çok kişinin analitik düşünceden uzak olduğunu, başlıca işlerinin esip gürlemek olduğunu yeniden gösterdi.

Birincisi; kim kazanırsa kazansın ABD’nin emperyalist politikası sürecektir.

Bunu söyleyerek yeni bir gerçek açıklanmış olmuyor, bilinen bir şeydir. Biden kazanırsa ABD’nin iç ve dış politikasındaki olası değişikliklerin temel çizgiler belirleyiciliğinde ya da bu çerçeve içinde aranması gerekir.

ABD dünya çapında büyük bir güç olduğu için bu devletin politikasındaki yüzde 0,5’lik bir değişme, Afrika’daki küçük bir devletin politikasının yüzde elli değişmesinden daha etkilidir. Biden kazanırsa değişiklik olacaktır, temel çizgilerin sınırları içinde ne oranda gerçekleşecektir, göreceğiz.

İkincisi; Trump’ın kitle temelinin genişliğine dikkat edilmesi gerekir. Şimdiye kadar 70 milyon kadar oy aldı, bu sayı biraz daha artacaktır. Seçimi kaybedecek bile olsa kitle tabanı büyük bir azınlıktır. Bunun kadar önemli olan bir başka sayı ise Trump’ın siyahlar ve İspanyolca konuşanlar arasında oy oranını artırmış olmasıdır.

ABD polisinin siyahlara yönelik şiddeti ve buna karşı kısa süren ayaklanma düzeyinde olayları biliyorsunuz. Bunun birkaç kere yaşanmış olması Trump’ın siyahlar arasındaki desteğini geriletmemiş, tersine artırmış (yüzde 12 artış).

Bu durum siyahlar arasında yıllardan beri var olan ayrımın genişlediğini gösterir. Bir bölüm siyah başka bir bölümden nefret ediyor ve bunu Trump’ı destekleyerek gösteriyor. Dolayısıyla ABD’deki siyahları bütünsel olarak görmemek gerekiyor. Bu nefretin bir bölümü sınıfsal ayrımdır, kalanı ise başka ayrımlar arasında dağılır.

Siyahların hayatının önemli olduğu ile ilgili bulunan sloganlar, yapılan gösteriler anlaşılan pek işe yaramamış.

ABD’ye özellikle Güney ve Orta Amerika ülkelerinden kimisi kaçak kimisi legal yollardan yıllardan beri çok sayıda göçmen gelir. Trump bu göçü engellemek için Meksika sınırına duvar örmeyi planlıyordu ve bunun önemli bölümü de yapıldı.

Trump’ın ülkedeki özellikle kaçak göçmenlere karşı sert tutumu da biliniyor.

Bu göçmenler yıllardan beri geliyorlar ve kaldıkça vatandaş da oluyorlar. Trump bunlar arasındaki desteğini yüzde 20 oranında artırmış.

Bunda şaşılacak yan bulunmuyor; ekonomik zorlukların arttığı dönemde erken gelip yerleşenler, daha sonra gelenlerden hoşlanmazlar, gelmesinler isterler.

Almanya’daki Türkiyelilerde de aynı özellik görülmüştür.

Trump’ın bir başka özelliği neo liberal politikanın ödünsüz savunucusu olmasıdır. Obama da ondan farklı değildi ama ABD’de “devrim” ve hatta “komünizm” olarak görülen bir değişiklik yaptı: herkes için sağlık sigortası.

Trump başkan olduğu günden başlayarak bunu ortadan kaldırmaya çalıştı, bir oranda da kaldırdı. Paran yoksa öl! ABD’de Covid-19’dan ölüm sayısının bu kadar yüksek olmasında sağlık sisteminin önemli rolü vardır (İngiltere’de olduğu gibi). Sağlıkta özelleştirmenin ileri olduğu ülkelerde, salgın hastalıklarda ölü sayısı yüksektir.

Trump’ın en az 70 milyon oy almış olması, bu düşünce tarzının ABD’deki yaygınlığını göstermektedir. Bu anlayış yeni değildir ve Trump gitse bile sürecektir.

ABD hiçbir zaman birleşik bir toplum olmadı, sürekli olarak birbiriyle çatışan taraflar vardı ve var olacaktır. Yıllardan beri bu ülkede öğretim görevlisi olarak yaşayan ve çalışan Judith Butler değişik yazılarında bunu açık olarak belirtir. ABD tarihiyle ilgili kitaplar okuduğunuzda da bunu görebilirsiniz.

ABD başkanlık seçimini kimin kazanacağından daha önemli olan Trump’ın büyük kitle desteğidir. Bu anlamda Trump bir kafa yapısıdır ve bu yapı kendisi ve çevresiyle sınırlı değildir.