Şuanda 186 konuk çevrimiçi
BugünBugün898
DünDün1137
Bu haftaBu hafta4618
Bu ayBu ay25620
ToplamToplam10187674
Başka işleri yok anlaşılan! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 25 Ocak 2021 08:22


Doğu Perinçek’in Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile ilgili sözlerine değişik kişiler cevap verdi, bazıları ayrıntılara kadar da girdi. Hiç gereği yoktu!

Gerekçe olarak, gençler o dönemi bilmiyor, denilebilir. Anlamsız bir gerekçedir çünkü gençlerin “internet nesli” olduğu sürekli söylenir. O dönemi yaşamamış olanların öğrenmeleri kolaydır. Bilgiye ulaşmak 50 yıl öncesine göre karşılaştırılamayacak kadar kolaydır. İnternette hemen her konuda çelişkili bilgiler bulunuyor ama bunları filtrelemek de zor değildir. 12 Mart 1971 öncesi dönemle ilgili yazılmış çok sayıda kitap da bulunuyor, dolayısıyla biraz öğrenmek merakı olan herkes o dönemi öğrenebilir.

Doğu Perinçek’in sözlerine karşı açıklamalar yapanlar, bu kişinin ne yapmak istediğini de düşünmemişler anlaşılan… “Dikkat çekmek isteyen psikolojisi bozuk birisi” deniliyor; bu da olabilir ama başka bir şey daha var: Perinçek bir şekilde sola yeniden girmek istiyor. Bunun da kolay yolu solda tartışma konusu olmaktır. Sola yeniden giremeyeceğini kendisi de biliyordur ama solda tartışma konusu olarak giriş ya da deneme yapıyor.

Bu bakımdan kişinin açıklamalarıyla yapılabilecek en iyi şey, “anlattıkları gerçek dışıdır ve solun muhatabı da değildir” demekti. Kişinin 50 yıl önce solda olması, sürekli orada kalacağı anlamına gelmez. Kişilerin politik olarak bulunduğu yer değişebilir ve gerçekten de böyle olmuştur.

Mesela III. THKO davasından bir süre hapiste kalan Hasan Basri Temizalp içerde Aydınlıkçılarla birlikte kalmış ve çıktığında Doğu Perinçek’in görüşlerinin etkisi altındaymış. Hasan Basri ile konuyu hiç konuşmadım çünkü ODTÜ’den tanıştıkları İlker kendisini ikna etmişti. Konuyu İlker’den öğrenecektim.

1977’de 1 Mayıs katliamının ardından Taksim’deki Intercontinental otelinin kurşunlanması basında günlerce konu olmuştu. Zamanın Aydınlık gazetesinde birinci sayfada bir resim yayınlanmıştı: yere yatmış iki kişi otele ateş ediyor, birisinin üzerinde CIA diğerinde Acilci yazıyordu.

Gülüp geçtik bile diyemem, üzerinde durmadık.

Eylemi yapan dört kişiydi. Şoför arabadaydı, Nebil ve Muharrem ateş ederken ben birkaç metre geride güvenlik almıştım. Gezi Parkı girişinde CIA filan görmemiştim ama böyle açıklama yapmak abes olurdu.

Bunun yerine gazetedeki ifadenin başka yönü üzerinde durulması gerekiyordu: adımız Halkın Devrimci Öncüleri idi, bu isimle eylem bildirileri de çıkarmıştık ama bizden başka ismi dikkate alan yoktu. Adımız Acilciler idi. Sosyalist harekette, Hürriyet ve diğer gazetelerde adımız böyleydi.

Bir kitabın adı (Türkiye Devriminin Acil Sorunları - TDAS), bir hareketin adı haline gelmişti, istememiştik ama böyle olmuştu.

Bu isim sonrasında da kaldı ama bu ismin kaynaklandığı kitabı aradan 40 yıl geçtikten, ülke, bölge ve dünyada bunca değişiklik yaşandıktan sonra tekrarlamak olmazdı. Bu nedenle 2015’de 40 Yıl Sonra TDAS yazıldı. Bu kitap ülkede bilinen dağıtım zorluklarına rağmen büyük ilgi gördü ve tükendi. “İyi ki bunu bastınız, duyardık ama okuyamamıştık” belirlemesi yapıldı.

Bu kitabı –hareketin diğer önemli metinleriyle birlikte- internette yayınladık: www.tdas1.blogspot.com

Sosyalizm kendini sürekli güncellemeyi de içerir.

40-50 yıl öncesinin anılarıyla yaşanmaz…