Şuanda 56 konuk çevrimiçi
BugünBugün509
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6481
Bu ayBu ay40218
ToplamToplam10156773
Sosyalistlerin krizi daha derin PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 09 Nisan 2021 18:26


Yazının konusu ülkemizdeki durumdur. Sosyalist hareketin hiç iyi durumda olmadığı, başka ülkelerdeki sosyalistler büyük gerileme yaşadıktan, bir deyimle düştükten sonra kalkabilirken, bizde bunun bir türlü yapılamadığı defalarca yazıldı.

Değişik örgütlerden sosyalistler ellerinden geleni yapıyorlar ama yaptıkları karşılık bulmuyor ya da bulunan karşılık harcanan çabaya göre oldukça zayıf kalıyor.

Dikkat çekmeyen ciddi bir tehlike daha bulunuyor: bu ülkenin kültür tarihinde sosyalistlerin büyük yeri vardı. Mesela edebiyatı alın… TKP’nin neredeyse likide olduğu en kötü yıllarında bile sosyalistler –haklarında açılan çok sayıda soruşturmaya rağmen- roman, öykü ve şiirde neredeyse tekel kurmuşlardı.

1990’da 141. ve 142. maddelerin kaldırılması ve aynı dönemde sosyalist bloğun dağılmasıyla birlikte durum değişmeye başladı.

Eskiden “ülkede yoksulluk var” demek bile komünizm propagandası sayılırken, bunlar geride kaldı. Ve yerini yeniler almadı.

Eskiden “işçi sınıfı edebiyatı”, “toplumcu gerçekçi edebiyat” denirdi ve bu alanda adını duyuran ürünler ortaya çıkardı. Bunlara artık rastlanmıyor.

Sosyalistler eskileri anmakla avunmaya çalışıyorlar ama zaman geçiyor ve yeniler ortaya çıkmıyor.

Sosyalist sistem dağıldığı için oradan bir şey çıkmasını zaten bekleyemezsiniz ama başka ülkelerden de çıkmıyor. Ne varsa eskilerde var ama o eskiler de bir gün iyice eskiyeceklerdir. Yeniler yok…

Burada da sorun yeninin üretilememesidir.

İşçi sınıfı edebiyatı, toplumcu edebiyat denirdi ama bu sınıfın kendini ve insanlığı kurtarma yeteneğine sahip olmadığı, kendisinde var sayılan bu işleve sahip olmadığı görüldü.

Sorun yeteneksizlikten gelmiyor, bu edebiyat bitti. Buradan iyi edebiyat çıkması artık çok zordur.

Kötü edebiyat çıkabilir, her alanda kötü edebiyat çıkabiliyor zaten…

Bugünün insanının toplumsal kurtuluş mücadelesini yaşadığı çelişkiler içinde anlatabilecek başka bir edebiyat gereklidir. Bu edebiyat toplumcu gerçekçi olmayacaktır ama diyelim bireyi anlatsa bile toplumcu olabilecektir.

Sosyalistlerin ise –o da konuyla ilgili olanlarının- bireyi merkezine alan ürünleri eleştirmekten başka yapabildikleri şey bulunmuyor.

Hoşlanmadığınızı eleştirince iyiyi, günceli üretmiş olmuyorsunuz, sadece kendinizi rahatlatıyorsunuz.

Görebildiğim kadarıyla sosyalistlerin en azından bir bölümü daha fazla okuyorlar ve daha önemlisi okumalarını Marx-Engels-Lenin-Stalin-Mao ile sınırlandırmıyorlar. Hatta bu yazarların okunma oranı gittikçe azalıyor denilebilir.

Bu gelişmeyle ilgili olarak “iyi bir başlangıçtır” denilebilir.

Geniş bir alana ve değişik konulara yayılmış bilgi olmadan hiçbir konuda iyi üretim yapılamaz ve başlangıç ile kalırsanız, ileri gidemezseniz.

Bu ülkenin kültür hayatında yıllarca sosyalistlerin tartışmasız egemenliği vardı.

Ama o eskidendi…

Sadece hoşumuza gitmeyen yazarları ve ürünlerini eleştirerek de iyi olan üretilmez…

Sosyalistlerin yıllardır tekel kurdukları alan iyice yıprandı ve yeni üretilemediği için giderek kayboluyor.

Dahası, İslamcılar da bu alanı dolduramadılar. Bu konudaki başarısızlıklarını da açıkça ifade ediyorlar.

Alan önemli oranda boştur ve eski tekrarlanarak da dolacak değildir.

Bunu görmek gerekir…