Şuanda 40 konuk çevrimiçi
BugünBugün2078
DünDün1137
Bu haftaBu hafta5798
Bu ayBu ay26800
ToplamToplam10188854
Karizmatik önderlik PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 25 Nisan 2021 11:52


Max Weber sosyolojisinde en fazla tartışılan ve açımlanan kavram bu olsa gerektir. Türkiye için de özel bir önemi vardır. Türkiye bir önderler toplumudur ve önderin karizması doğal olmaktan çok doğal olmayan yollarla yüksekte tutulmaya çalışılır.

Konuyla ilgili yapılan en önemli açılım şöyledir:

Karizmatik önderlik bir ilişki tarzıdır, bu nedenle iki tarafa da bakılması gerekir. Karizmatik önder, onu kabul edenler bulunduğu için bu özelliğe sahiptir. Dolayısıyla karizmatik önderlik, dar veya geniş bir grupla bu önderlik arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir.

Buradan sosyalist hareketteki “mutlak önderlik” tartışmasına geçelim.

İnsanlar geçmişte önder olarak kabul ettikleri kişilere değişik eleştiriler yöneltiyorlar. Haklılar ama ilişkinin tek tarafına bakıyorlar. Kendileri değişik nedenlerle bu önderliği tanımasaydı, bu önderlik de olmazdı. Eleştiri, bu ilişkinin iki tarafına da yöneltilmelidir.

Bu kadar azgelişmiş; gösteriş, yalan ve palavranın ötesinde pek özelliği bulunmayan bir tipi biz nasıl önder –veya lider- olarak tanıdık?

Liderin düşük kalitesi, aynı zamanda bir dönem onu izlemiş, hatta biat etmiş olanların kalitesini de gösterir.  Haklısınız, bu önder kötüymüş ama önderliğini kimlerin sayesinde yürüttü dersiniz?

Max Weber’in bu kavramına getirilen eleştirilerden birisi, her önderliğin karizmatik olmadığıdır. Karizmatik önderliğin önde gelen şartı, kişinin uydurmalarla desteklenerek de olsa sürekli yüceltilmesidir: şöyle kahramandır, geçmişte bunları yapmıştır falan filan…

Bu konuda ya uydurmalara başvurulur ya da kişinin geçmişindeki tek olay yüceltilerek her şey bunun çerçevesinde inşa edilmeye çalışılır. Kişi yetersizdir, gittikçe daha açığa çıkmaktadır ama geçmişte şöylesine kahramanca davranmıştır…

Bu tür önderliklerin sürekli yeniden inşa edilmeleri gerekir. Kişide bunu yapabilecek çap yoksa, geçmişte inşa edilmiş olanı sürekli kullanmaya yönelecektir.

Bunun örneklerinden birisini Fatih Terim’de görmek mümkündür.

Futbolda başarıları vardır ama bunlar yıllarca öncedir. O yıllarda işadamlarına “önderlik seminerleri” de verirdi. Antrenör olarak ülke dışına gitmiş, başarılı olamamıştır. Ülke futbolundaki başarısı da sürekli gerilemektedir. O zaman geçmiş devreye sokulur: büyük başarılara imza atmış teknik adam…

Sadece futbolda değil hayatın hemen her alanında başarı sürekli yeniden üretilmek zorundadır. Bir döneme özgü başarının propagandası bir süre sonra günün başarısızlığını örtemez olacaktır.

Ülkemizde yıllardan beri süren karizma inşa çabası ise özellikle Erdoğan ile ilgilidir.

Bu çabanın yönlerinden birisi, Erdoğan’ı eleştirenlere genellikle hakaret davası açılmasıdır. Hakaret politikada geniş yorumlanmalıdır çünkü politikayla uğraşanın derisi kalın olmalıdır. Buna rağmen sürekli hakaret davası açılması, karizma inşasının bileşenlerinden birisi olarak görülmelidir: aleyhinde konuşmayacaksınız, eleştirmeyeceksiniz…

Başka ülkelerden örnekler verilerek bizde neden böyle yapıldığının sorulması gerçekte konunun anlaşılmadığını gösterir. ABD başkanına, Almanya başbakanına –örnekler çoğaltılabilir- ağır eleştiriler yöneltebilirsiniz ve bunların bir bölümü hakaret kapsamına da girebilir. Bunlara aldırmıyorlarsa, karizma inşa etmek dertleri bulunmadığından dolayıdır.

Mesela Merkel karizmatik bir kadın değildir. Özel bir hitabet yeteneği yoktur, sürekli aynı elbiseyi giyerek güzel görünmeye çalışmaz –nedenini soranlara da “ben manken değilim” der- ama Avrupa Birliği içinde en başarılı başbakan kabul edilmektedir. Kadının gücü başardıklarındadır, ek karizmaya ihtiyacı yoktur.

Geçmişte sık olarak şu türlü sözler duyardık: “eşimi Erdoğan ile yakalasam vallahi kıskanmam” veya “evliyim ama Erdoğan’ın eşi olmaya hazırım” gibi…

Karizmayı sürekli güçlendirme ihtiyacını anlamayanlar bu sözleri ahlak çerçevesinde yorumlar, ilgisi yoktur.

Osmanlı’da padişahlarla daha sonra Atatürk ve İnönü ile süren lider toplumu özelliği,  son olarak Erdoğan’da şekillenmektedir.

Bazı tarikat elemanları Erdoğan’ın anne karnında bile namaz kıldığını söylediklerinde bunu cahillik kapsamında değil, karizmayı güçlendirme çabası olarak değerlendirmek gerekir.

Erdoğan’ın karizması sürekli desteklenmeye muhtaçtır çünkü zayıftır. Diksiyon dersleri alarak konuşmasını düzeltmiştir ama bu hiç yeterli değildir.

İyi bir eğitimi bulunmuyor, entelektüel özelliği yok, İngilizce gibi uluslararası ilişkilerde olmazsa olmaz sayılan bir dili bilmiyor. Başka faktörler devreye girecektir.

Birincisi; mimaridir. Ülkenin çehresini değiştirdik, neler ve neler yaptık, daha da yapıyoruz… Bunların ne kadarının gereksiz masrafla yapıldığı sonraki bir konudur, esas olan göze hitap edilmesidir.

Yakın tarihte kim söylemişti hatırlamıyorum: “köprü sadece üzerinden geçmek için yapılmaz.”

Doğru bir belirleme… Gösterişli bir köprü göze hitap eder ve hayatında onun üzerinden geçmeyecek olanların bile kültürel şekillenmesini etkiler.

İkincisi; alt emperyalizmdir. Ülkenin askeri gücünün sürekli artırılması, bölgede nerede gerginlik varsa orada olunması ve başkomutan olarak bundan karizmanın yükseltilmesi için yararlanılması… Buradan hareketle halka “şanlı geçmiş” kazandırılması ya da Osmanlı övgüsü…

Ömür boyu devlet başkanı olmayı garantileyen Putin’in konumuna bakarsanız daha güçlü karizma görürsünüz.

Sporun değişik alanlarında başarılıdır: siyah kuşak judocu, iyi bir binici ve yüzücüdür, buz hokeyi oynar… At üzerinde belden yukarısı çıplak poz verirken sporculuğunu da sportif bedenini göstermektedir.

Askeri manevralarda değişik silahları kullanırken fotoğrafları vardır. Yıllarca Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde KGB sorumlusu olarak çalıştığı için değişik silahların kullanımına alışıktır.

“Rusya’nın toprağını toplayan adam” olarak bilinir –özellikle Kırım’ın ilhakı nedeniyle- ve halk desteği oldukça yüksektir.

İyi Almanca bilir, belki başka dil de biliyordur, bilmiyorum.

Bütün bu nedenlerle karizmasını sürekli desteklemek ihtiyacı duymaz.

Yazı iki sonuçla bağlanabilir.

Birincisi; geçmişlerindeki şu veya bu önderlikten şikayetçi olanlar büyük oranda haklıdırlar ama ilişkinin diğer tarafına da, kendilerine de bakmalıdırlar. O yeteneksiz birisiydi de buna karşı sen ne yaptın?

İkincisi; karizmaya ihtiyaç duymamak en iyisidir ya da kendiliğinden oluşan karizma tercih edilmelidir. Mesela Lenin’de karizma yoktur; yüksek inandırıcılığını teorik ve taktik bilgisi ve uygulamalarıyla göstermiştir.

Karizmasını sürekli desteklemek zorunda olanlar gerçekte zayıf durumdadır.