Şuanda 50 konuk çevrimiçi
BugünBugün752
DünDün1181
Bu haftaBu hafta4430
Bu ayBu ay38167
ToplamToplam10154722
Dağıtılmış önderlik PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 10 Mayıs 2021 13:28


Konuyla ilgili önceki yazılarda da belirtildiği gibi örgüt teorisi döneme göre değişmek zorundadır. Bu teorinin öğrenilmesinde Lenin, Stalin ve Dimitrov’dan ileriye gidemezseniz mücadelede başarı kazanamadığınız gibi neden böyle olduğunu da anlayamazsınız.

Çok sayıda sosyalist insan bu örgüt anlayışına sahip kuruluşlara –legal veya illegal- katılmıyorlar, katılanların bir bölümü de hayal kırıklığı yaşayıp ayrılıyor.

Taban demokrasisi belirlemesini çokça yapan ama şeflik anlayışının gizli biçimini uygulayanlar da kendilerini gizlemekte başarılı olamıyor. Bir süre yapabilseler bile insanlar aptal değil, görüyorlar ve gidiyorlar.

Yeni sosyal hareketlerde örgütlenme anlayışı nasıldır?

Bunun için 2011-2019 yılları arasında çok sayıda ülkeyi saran ve değişik talepler içeren kitle hareketlerine bakılması gerekir.

Önce bu hareketlerin özelliklerinden başlayalım…

Birincisi; bunlar “tek talep” hareketleridir. Tahrir’deki gibi “devlet başkanı görevi bırakmalıdır” veya Gezi’deki gibi “hayatımıza karışamazsın”  talebi temelinde bir araya gelen değişik kesimlerin hareketidir.

Bu tek talep saf olarak görülmez, başka taleplerle birliktedir ama sonuçta asıl öneme sahiptir.

İşgal hareketi (occupy) da bu dönemde gerçekleşmiştir. Büyük finans kuruluşlarının çevresinde sürekli oturmayı eylem tarzı olarak benimsemiş, bu kuruluşların yüksek kazançlarının etkin vergilendirilmesini istemiştir.

2011-2019 döneminin isim olarak öncelikle hatırlanan üç hareketi Tahrir, Gezi ve New York ile Frankfurt’taki işgal hareketidir.

İkincisi; bu hareketlerde kitleselliğin büyük oranda sosyal medya üzerinden sağlandığı yazılmıştır ama bu doğru değildir. Daha önce örgütlü olan küçük gruplar vardır, bunların belirli bir eylemde çoğalmasında sosyal medya önemli rol oynamıştır. Bu hareketlerin hiç birisi tümüyle kendiliğinden değildir.

Üçüncüsü; bu hareketlerdeki önderlikle ilgili olarak “distributed leadership” (dağıtılmış önderlik) kavramı kullanılır. Önderlik yoktur, kitle kendiliğinden bir araya gelmiştir, taban demokrasisiyle kendini yönetmektedir anlayışı yanlıştır ve görüntüye kanmaktır.

Bu hareketlerde tek önderlik yoktur, değişik grupların farklı önderlikleri vardır. Herkes tek talepte anlaşmaktadır ve hareketin geleceğini de bu tek talebin ne oranda hayata geçeceği belirleyecektir. Hareket dağılabilir, küçülebilir veya dönüşebilir; hepsi mümkündür.

Dördüncüsü; belirli bir konuda (tek talep) anlaşmış olmak, başka taleplerde de anlaşmayı gerektirmez. Bir bölümü devrim ister, bir bölümü istemez. Bu nedenle bu hareketleri bileşimlerini koruyarak başka amaçlara yönlendirmek neredeyse mümkün değildir.

Gezi’yi sürdürmeye çalışanlar yeni sosyal hareketlerin bu özelliğini bilmedikleri için boşuna çabaladılar. Sonuçta iş “Haziran’da gezi ruhu çağırma” seanslarına döndü ve onlar da bitti.

Bu tür hareketlerin ancak belirli parçaları süreklilik gösterebilir, kalanı dağılır. O süreklilik gösteren parçalar da gelecekte başka bir konuda tekrar bir araya gelebilir ama bu kez kitlenin bileşimi daha değişik olacaktır.

Bazı örgütlerin önderliği ele geçireceklerini sanarak açıkça provokasyon yapmaları durumu iyice zorlaştırır.

Herkes gelsin, tartışalım, karar alalım anlayışıyla bu iş yürümez.

Gezi sonrasında kurulan bazı semt komiteleri deneyinde bu yaşandı. Bir bölüm önderliği ele geçirmek adına resmen provokasyona başvuruyordu, devlet de bastırınca çalışma dağılacaktı.

Başka ülkelerde, mesela Almanya’da bu düzeyde dağılma olmadı. Kitlenin bir bölümü sonraki hareketlerde tekrar bir araya gelebildi.

Devlet baskısı açık ve kapalı olarak her yerde bulunuyor.

Bu tür hareketlerde süreklilik örgütlü gruplarla sağlanır. Bunlar küçük olabilir ama varlıkları süreklidir ve politik olarak ortamı iyi okurlar. Belirli konularda anlaşmış olmak şartıyla dağıtılmış liderliği kabul etmişlerdir. Hareketin gelişmesi de bunu gerektirir.

Tartışmalar, ortak karar almalar doğaldır ki olacaktır. Her şey mümkün olduğu kadar kolektif yapılacaktır.

Burada şunun da unutulmaması gerekir: açık tartışmalarla, kolektif karar almalarla bir hareketin sürekliliği sağlanamaz. Bunlar iyi uygulamalardır ama hareketi bir arada tutacak ve sürekliliğini asıl sağlayacak olan küçük gruplar ve aralarındaki anlaşmadır.

Tek örgütün önderliğinde büyük kitle hareketleri eskidendi. 2000’li yılların yeni sosyal hareketlerinde görülen, önderliğin dağıtılmasıdır. Bu fiili bir durumdur, hareket dışında var olanın kendini harekete yansıtmasıdır.

Hareket içinde liderlik savaşına girenlerin yapabileceği tek şey provokasyondur ve bazı örneklerde görülmüştür. Bu tür grupların dışlanması gerekir. İyi ama daha az olan, kötü ama daha çok olandan iyidir.

O çokluk zaten fazla sürmez ve ne hali varsa görsün demek en iyisidir.

Ne herkesi ikna etmek ne de her durumda ne söylendiğine aldırmak gerekmez.

Yap ve başarılı ol, iddiası olan da başardıktan sonra konuşsun…