Şuanda 22 konuk çevrimiçi
BugünBugün2151
DünDün1137
Bu haftaBu hafta5871
Bu ayBu ay26873
ToplamToplam10188927
Taliban ile görüşmek... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 15 Ağustos 2021 07:40


Bizde muhalefet yapmakla gürültü yapmak genellikle birbirine karışır, gereksiz konular tartışılır. Taliban ile görüşmek bunlardan birisidir.

Afganistan’ın yeni hakimi durumuna gelen Taliban ile herkes açık ya da gizli görüşüyor. Görüşmek, düşman olmayı dışlamaz. Görüşmenin nedenlerinden birincisi, ülkedeki işbirlikçilerinin ne olacağıdır.

Taliban, Birleşmiş Milletler dahil ülkedeki yabancı güçlerle herhangi bir şekilde –çeviri faaliyeti dahil- işbirliği yapanları öldüreceğini ilan etti. ABD ülkedeki işbirlikçilerinin bir bölümünü (yüzde kaçıdır, bilinmiyor) kendi ülkesine alıyor. Bu konuda erken davranıyor. Vietkong’un hızla Saygon’a girmesi üzerine şaşıran ve kenti apar topar terk ederken yaşanan tahliye rezaletiyle yeniden karşılaşmak istemiyor. Yer kalmadığı için helikoptere asılarak giden Vietnamlıların fotoğrafları zamanın gazetelerinde yayınlanmıştı.

Danimarka kendisiyle işbirliği yapan herkesi ülkeye alacağını açıklarken, İsveç böyle yapmayacağını ilan etti. İngiltere ve Almanya bu konuda ne yapacaklardır, henüz belli değildir. Kendileriyle işbirliği yapan Afganların bir bölümünü ülkeye alacaklarını tahmin ediyorum. Bu uygulama açıklama yapılmadan da gerçekleşebilir.

Önemli bir başka konu, başkent Kabul’un kısa sürede düşmesi bekleniyor. Burada elçilikler var. Taliban bu elçilikleri basacak mıdır?

ABD ve İngiltere bunu önlemek ve sivil vatandaşlarını tahliye etmek için Afganistan’a yeni asker gönderdi.

İran televizyonunun haberine göre ise Taliban, İran elçiliğinin basılmayacağı konusunda güvence verdi.

Taliban ile İran’ın arası yıllardan beri iyidir. Neden olmasın? İkisi de ABD ile şöyle ya da böyle savaşmaktadır. İran, ABD’nin Afganistan’ı terk etmek zorunda kalmasından memnundur.

Türkiye de Taliban ile üst düzeyde pekala görüşebilir ve belki de böyle bir görüşme basına kapalı olarak yapılmıştır.

Bizdeki solculuğun birinci kuralı öğrenmemek olsa gerektir. Herkes şu veya bu konuda yanlış düşünceye sahip olabilir. Gelişmeler tersini gösterdiğinde bunlardan öğrenir ve yanlışını düzeltir.

Bizde ise neredeyse tersidir.

AKP yönetimi ve Erdoğan Taliban ile aynı İslam anlayışına mı sahiptir?

Konu bu değildir çünkü diyelim ki tıpkısının aynısı İslam anlayışına sahiptirler ama bu onların silahlı çatışmaya girmesini engellemez.

Afganistan’da geri planda kalan bir güç olarak İslam Devleti (İD) de bulunuyor ve arada bir El Kaide ve Taliban ile savaşıyor.

Bunların tümü Selefi, İslam Devleti’ni savunuyorlar, şeriat istiyorlar ama bu aynılık savaşmalarını engellemiyor.

Bunu anlamadıysanız, islamdan bir şey anlamamışsınız demektir.

İD daha önce El Kaide’nin Irak kolu değil miydi ve ondan ayrışmadı mı? Bu ayrışma da aralarında silahlı çatışmalara yol açmadı mı?

İran ile Taliban’ın arasının iyi ama İD ile kötü olduğunu da bilmiyorsunuzdur.

Nedeni, Taliban ve El Kaide’nin Şiileri saldırılması gereken hedeflerden birisi olarak görmemesi, İD’nin ise görmesidir.

İD, nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Şiilerin Saddam döneminde baskı altında yaşadığı Irak’ta Saddam’ın devrilmesinin ardından yaşanan Sünni isyanı sonucu doğdu. Feshedilen Saddam ordusunun subayları da İD’nin komuta kademesini oluşturdu. Bu örgütün askeri olarak hızla güçlenmesi –Musul’da el koyulan ağır silahlar da unutulmamalıdır- bu nedenledir.

Radikal İslam olarak da nitelendirilen bu gruplar arasındaki ayrılıkların düzeyi sosyalist harekette yaşananlardan ileridedir. Ayrılık kısa sürede çatışmaya dönüşebilmektedir. Daha önce El Kaide’nin parçası olan İD, ardından ayrılıp eski örgütüyle saha egemenliği mücadelesine girebilmektedir.

El Kaide ve Taliban ile İD arasındaki bir başka önemli ayrılık kadınların konumuyla ilgilidir.

İD’ye göre kadınlar savaşa katılmalıdır. Suriye ve Irak’ta bir dönem İD’nin kadın tugayı vardı. Ek olarak İD’nin entelektüel alt yapısı güçlüdür, çok sayıda kadın İslam hukuku (fıkıh) uzmanı tarafından desteklenmektedir.

Dünyanın değişik ülkelerinden genellikle Türkiye üzerinden geçerek Irak ve Suriye’de İD’ye katılanların yaklaşık yüzde 20’si kadındır.

Bu kadar bilgiyi öğrenmeye ne gerek var? Hepsi emperyalizmin uşağıdır, der geçersiniz. Üstelik yıllar önce bunu söyleyenlerle bugün “ABD Taliban’a karşı başarılı olamadı, yenildi” diyenler neredeyse aynı kişilerdir.

ABD bir süre sonra Afganistan’da İD’ni desteklemeye başlarsa şaşırmamak gerekir.

İkisi de İran’a karşı olduğuna göre neden olmasın?

Irak ve Suriye’de İD’ye karşıyız, Afganistan’da karşı değiliz açıklaması bulunabilir pekala!

Halk savaşını savunan ama bir bölümü bir türlü başlayamayan, bir bölümü ise yıllardan beri başarısızlıktan ileriye gidemeyenlerin bu savaşın nasıl verildiğini Taliban’dan öğrenmelerini öneririm. Önce Kızıl Ordu ardından ABD nasıl yenilir, kırlardan şehirler nasıl kuşatılır; Taliban’ın pratiğinde görülmektedir.

İnsan düşmanından da öğrenebilmelidir. Ne yazık ki kapitalizm ve İslamcılık bu konuda sosyalistlerden ileridedir.

Bir dönem bir güçten önemli destek almak, yıllar sonra da o güce bağlı olunmasını gerektirmez.

Taliban kurulurken Suudi Arabistan’dan destek aldı, keza El Kaide de…

ABD Taliban’ı Afganistan’da bulunan Kızıl Ordu’ya karşı yerden havaya kullanılan Stringer füzeleriyle destekledi ve Kızıl Ordu helikopter kullanamaz duruma geldi.

Ardından Taliban bağımsızlaştı ve eski himayecilerine karşı tutum aldı.

Benzerini Filistin’de Hamas örneğinde yaşadık.

Hamas’ın gelişmesi Filistin Kurtuluş Örgütü’nü bölmek amacıyla İsrail tarafından desteklendi. FKÖ güçsüzleşti ve parçalandı, Hamas güçlendi ve ardından İsrail ile savaşmaya başladı.

Bu gelişme çizgisi islamcı örgütlerin tipik taktiğidir.

Sosyalistlerin bir bölümünde ise sürecin bütününü görmek yerine ilk aşamada durulur: ABD’nin Taliban’a, İsrail’in Hamas’a desteği vardı; demek ki… diye düşünülür.

Sonra ne olmuştur, dikkate alınmaz, dolayısıyla da gelişmeler anlaşılamaz.

Bu güçler bizi, bizim onları bildiğimizden daha iyi biliyorlar. Eksikleri var ama daha iyi biliyorlar.

Doğru bilgi başarı için yetmez, bu bilginin uygulaması gereklidir.

Ama doğru bilgi olmadan doğru ya da doğruya yakın uygulama da olamayacaktır.