Şuanda 41 konuk çevrimiçi
BugünBugün981
DünDün2801
Bu haftaBu hafta7502
Bu ayBu ay28504
ToplamToplam10190558
Gelecek yıl planları PDF Yazdır e-Posta


 

 

Yıl sonuna yaklaşıyoruz. Her yılın sonuna doğru “bu yıl ne yaptın?” diye sorarım.

İki önemli kitap yazmışım: Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş – Bulgaristan ve Romanya Örnekleri; diğer kitap Sol İçi Şiddet – Nedenleri ve Önlemler.

İkisi de internette bulunabilir: www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com

Yazın’dan Seçmeler 2 ise www.tdas1.blogspot.com da bulunabilir.

Temmuz sonlarına doğru video yayını başlamış ve şimdiye kadar 35 tane olmuş. Yıl sonuna kadar 40 olur. Tahminimden fazla ilgi gördü. Site, Facebook, doğrudan Youtube, WhatsApp gibi yerlerdeki sayıları toplayınca ancak yaklaşık bir izleyici sayısı bulunabiliyor. Paylaşım yapanlardan sonra kaç kişi daha paylaşmış bilmek mümkün değildir. En çok izlenen Mülteciler 2 – Suriye videosu oldu; yaklaşık 20.000 kişi…

Bu videoda önemli olan ülkede mülteci yasasının bulunmaması, dolayısıyla insanların aradan on yıl geçtikten sonra bile hala “konuk” statüsünde bulunmaları, altı ay sonra ne olacaklarını bilmemeleriydi. Başka bir iktidar onlara pekala “gidin” diyebilir ve bu durumdaki insanlardan da yaşadıkları ülkeye uyum beklenemez. Bu insanların en az yüzde 80’i dönmeyecektir.

Bolu Belediyesinin yaptığını görüyorsunuz. Yabancılara suyu fahiş fiyata satacaklar ve onlar için yabancı öncelikle Suriyelilerdir, biraz da Afganlardır. Kimse ABD’li, Alman, İngiliz, Fransızı yabancı saymaz ve zaten onlar da Bolu’da oturmazlar.

TC vatandaşları başka ülkelerde vatandaş olabilirken Suriyeliler neden TC vatandaşı olamasın?

Somut konuşacaksınız; ortada büyük bir sorun var ve bu sorun mevcut şartlar çerçevesinde nasıl çözülebilir? Bunu anlatacaksınız. Devrim denilirse anladık ama bu uzun vadeli bir konu, bugünün şartlarında ne yapabilirsin; bunu anlatmadan konuşmak kısaca gevezelik kapsamına girer.

Gelecek yıl önce Yugoslavya ve Arnavutluk ile iki kitap hazırlayacağım. Konunun genel çerçevesini oluşturabilecek kadar okudum ama daha bitmedi.

Bu iki ülkeyle ilgili iki önemli konu bulunuyor.

Yugoslavya ile ilgili olarak anlatılması gereken temel konu, halkların kardeşliğinin boş bir belirleme olduğudur. Halklar kardeş yapılırlar, kendiliklerinden olmazlar. Yugoslavya tarihi bu konuda iyi örnektir. Kardeş olamadılar, herkes genellikle savaşarak kendi devletini kurdu. Bir arada olamadı.

Arnavutluk’un 1945-1990 arasındaki çizgisinin ise ülke tarihinden gelen nedenleri bulunuyor. Burada özel bir milliyetçilik var. Konuyu değişik araştırmacılar ayrıntılı olarak incelemişler. Komünist partileri kitle tabanlarını genişletmek için ülke milliyetçiliğini kullanırlar. Bunu özellikle Bulgaristan örneğinde açıklamıştım. Zaten Bulgaristan-Romanya-Arnavutluk aynı kategoriye giriyor.

Bulgaristan Komünist Partisi’nin 40 yıl genel sekreterliğini yapan Jivkov hapiste ölür. Sofya’daki Dimitrov mozalesi kaldırılır.

Romanya’da Çavuşesku ve eşi öldürülür.

Tiran’daki büyük Enver Hoca heykeli yıkılır. 1985’te ölmemiş olsaydı herhalde hiç de iyi şeylerle karşılaşmayacaktı.

Yazın’dan Seçmeler 3 epeyce hazırlandı, o da gelecek yıl biter. Belki 4 bile yapılabilir.

Fikrimi değiştirmezsem, araya önemli başka bir konu girmezse gelecek yıl Eylül’de şimdiye kadar iki ayrı bölümünü bitirdiğim üniversitede bu kez Etnoloji bölümüne yazılmayı düşünüyorum. Etnolojik araştırma yöntemlerini öğrenmem gerekiyor. Ana bölüm felsefeyi okurken yan bölüm etnoloji idi, sekiz ders aldım ve hepsini verdim. Bu bölümü iyi dereceyle bitirdim. Bunları saydırırım, geriye on kadar ders daha kalıyor. Bir de yan bölüm bulmam gerek. Bu üniversitede yan bölüm almadan ana bölüm okuyamıyorsunuz.

Bu araştırma yöntemlerini daha iyi öğrendiğimde etnolojik temelde Avrupa’daki Türkiyeli sürgünler araştırmasına girmeyi planlıyorum.

Şimdi bazılarınızın ne düşündüğünü biliyorum: yaşın oluyor 72, sen daha nelerin peşindesin!

Ne var ki bunda?

Üretici bir insanım, kafam iyi çalışıyor, hafızam çok kişiyi şaşırtacak kadar iyi, beden sağlığım yerinde… Torunum yok ama torun severek zaman geçirecek bir tip değilim.

Karar verince başkaları ne düşünüyor diye merak etmemek gibi bir huyum vardır ve zaten gerek de bulunmuyor.

“Sen yaparsın.” Tersini düşünen yok çünkü imkansız gibi görünen epeyce işi başardım.

Belirttiğim gibi, belki kararım değişir, gelişmelere bağlı…

Yarın Erdoğan ve AKP’nin Almanya’daki Türkiyeliler arasında sahip olduğu büyük sempatinin nedenlerinin tartışılacağı Almanca bir panele katılacağım, sonra panelin haberini sürgün dergisinin 3. sayısına yazacağım, ardından yeni video hazırlamam gerekiyor…

Sürekli dolu olmayı da o kadar seviyorum ki…