Şuanda 35 konuk çevrimiçi
BugünBugün934
DünDün2801
Bu haftaBu hafta7455
Bu ayBu ay28457
ToplamToplam10190511
Herhalde daha çok beklersiniz... PDF Yazdır e-Posta


Türkiye’de ekonomik kriz sürüyor. Koronadan derseniz her gün 150-200 kişi ölüyor ve bu durum haftalardır değişmedi. TL’nin erimesi, Dolar ve Avro’nun yükseldikçe yükselmesi ve bunlara bağlı olarak dışarıdan gelen her çeşit ürünün pahalanması sürüyor.

Bütün bunlara rağmen küçük kıpırtıların dışında kendiliğinden patlama şeklinde bile olsa kitle hareketi görülmüyor.

Sosyalistler umutla bekliyorlar ama herhalde daha çok bekleyeceklerdir…

Bugüne kadar anlaşılmadıysa en azından bundan sonra anlaşılmasında yarar vardır: ekonomik zorluklar insanların harekete geçmesini sağlayan faktörlerden sadece birisidir. Başka faktörler tersi yönde etki yaptıkları zaman bu faktörün etkisi de azalır.

Asgari ücrete yapılan zammın eleştirilmesi ve kısa sürede eriyeceğinin tekrarlanmasının emekçi halkı ikna edeceği söylenemez. Belirli insanları –ki sayıları azdır- ikna ediyor ama bu insanların zaten ikna edilmeye ihtiyacı yoktur.

Türkiye’deki insanlar Almanya’dakilerin rahatı yerinde sanıyor ve onları ikna etmeye çalışmak gerekmez. Böyle inanmaya ihtiyaçları var ve varsın inansınlar.

Almanya’da son iki yıldaki iflas sayısına baksalar yeterlidir aslında…

Yeni kurulan koalisyon hükümeti asgari ücreti saatte 12 Avroya çıkaracağını programına yazmıştı. Sosyalistler dünyanın her yanında olduğu gibi Almanya’da da ekonomik olarak daha yüksek sayılar istemenin kitleyi kendilerine çekeceğine inanırlar. Sol Parti 13 Avro istedi ve seçimde yüzde 5 barajını geçemedi. (seçim sisteminin başka özellikleri sayesinde Meclis’e girebildi).

Halkın ekonomik durumu önemlidir ama ülkeye göre değişen önemli başka faktörler de vardır.

Kitle hareketi her şeyden önce dayanışmayı gerektirir ve bu da Türkiye insanında eskiden beri zayıftır, şimdi iyice zayıflamıştır.

Çok kullanılan deyimle “sınıf” içinde bile dayanışma iyice zayıflamıştır.

Her koyunun kendi bacağından asıldığı, gemisini yürütenin kaptan olduğu anlayışının hakim olduğu bir ülkede başka türlü olması da beklenemez.

Neo liberalizmin kültürel alandaki etkisi Türkiye’de Almanya’dakinden fazladır.

Neo liberalizm için kişi ve akrabaları dışında halk yoktur.

Bu ise dayanışmanın ortadan kalkması demektir.

İnsanların hayatını en çok etkileyecek, sorunlarına en fazla dikkat çekecek grev ulaşım sektöründedir. Almanya’da şu veya bu kentte otobüsler ve metrolar çalışmadığında insanların şoförlere hakaret ettiklerini görmedim, duymadım.

Yıllar önce İstanbul’da banliyö trenleri işi yavaşlatma eylemi yapmışlardı ve yolcular geç kalktığı için bir makinisti dövmüştü: senin yüzünden eve geç kaldık şerefsiz!

Bu işçilerden ve emekçilerden hangi toplu eylemi bekliyorsunuz?

Durum yıllar öncekinden daha kötüdür.

Neo liberalizmin bu kültürel boyutunun etkisini görmeden direniş ve hatta genel grev çağrısı yapmak, dostlar alışverişte görsün anlayışından başka şey değildir.

Sosyalistler kendi aralarında iyi bir dayanışma sergilemelidirler.

Dayanışma karşılıklıdır. Dayanışma yapmayanla dayanışılmaz ama herkes böyle değildir.

Bu konuda olumlu gelişmeler var, yetersiz ama var.

Başarılı örnekler kadar inandırıcı şey yoktur.

Sosyalistler birbirlerine sahip çıkmalı ve dayanışma sergilemelidirler. Dayanışma göstermeyen de dışarıda kalsın, ne hali varsa görsün!

Neo liberalizmin kültürünün yıkıcı etkilerine karşı mücadele sözle olmaz, tersi yöndeki örneklerle olur.

Dikkatinizi çekerim: sosyalistler arasında birlik gerek, gibi genel bir tanım yapmıyorum.

Bu olmaz ve olmayacağını böyle çağrı yapanlar da biliyorlar.

Yapabildiklerinle birlikte yaparsın ve başarılı oldukça da katılan artar.

Bu örneği kaç kere gördük bugüne kadar…

İnsanların başarıya inancı kalmamış…

Gördüklerinde önce şüpheyle bakıyorlar, sonra inanıyorlar ve katılıyorlar.

 

Durum budur.