Şuanda 57 konuk çevrimiçi
BugünBugün1701
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7673
Bu ayBu ay41410
ToplamToplam10157965
Yusuf Küpeli'nin ardından... PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 27 Aralık 2021 21:22


Yusuf Küpeli ile Ankara’da bulunduğu yıllarda, özellikle 1970 ve 1971’de yoğun ilişkim olmuştu. O zamandan beri de yani 50 yıldır görmedim. Bu nedenle yazmak gereğini duydum ama ne yazacağımı da pek bilemedim. Yusuf Küpeli Mahir Çayan ve Münir Aktolga ile birlikte THKP-C kurucularından birisiydi. Münir ile birlikte kısa süre sonra ayrılacaklardı. Başlangıçtaki görüşlerini biliyordum: silahlı propaganda çizgisini kitlelerden kopuk buluyorlardı ve daha da ötesi Süleyman Demirel’i yüceltiyorlardı. Ona karşı çıkılarak yanlış çizgi izlenmişti, gerçekte ordunun vesayetine karşı ülkede burjuva anlamda demokrasiyi yerleştirmeye çalışan birisiydi.

Görüşleri daha sonra nasıl bir evrim geçirdi, bilmiyorum, ilgilenmedim.

1980’li yılların ikinci yarısında Almanya’da bulunan Münir ile birkaç kere görüştüm. Demirel konusundaki görüşünü sürdürüyordu. ODTÜ’den ve Ankara’daki değişik faaliyetlerden tanışan birisi olmanın ilerisinde ortak yanımız yoktu.

Yusuf ile arasının iyi olmadığını anladım ama nedenini merak etmedim.

Ankara’da 1971 başında THKP-C’nin gayrı resmi yayın organı olan Kurtuluş gazetesini Ali Orhan Yücelalp, İlhan Kalaylıoğlu ve ben birlikte çıkarıyorduk. Ek olarak Kurtuluş Yayınları olarak da broşür yayınlıyorduk.

İlk broşür Aydınlık Sosyalist Dergiye Açık Mektup idi ve Mihri Belli ile ayrılığa ayrılmıştı. Ardından Yusuf Küpeli’nin yazdığı 1965-1971 Türkiye’de Devrimci Mücadele ve Dev Genç yayınlandı. Son broşür, Kesintisiz Devrim 1, 12 Mart darbesi sonrasına kalmıştı ve polis Baylan Matbaası’nda el koyacaktı.

Kısa süre sonra gazete bürosunu boşalttık, oturup baskın beklemenin anlamı yoktu.

Ardından Ankara’da gizlenen ve şiddetle aranan birkaç kişi arasında irtibat konusunda görevlendirildim. Bir evde Ertuğrul Kürkçü ve Sinan Kazım Özüdoğru kalıyordu. Başka bir evde Münir vardı, Yusuf da bu evde miydi yoksa irtibat için başka eve mi gidiyordum, iyi hatırlamıyorum.

Sonra yakalanmalar başlayınca Ankara zaten zor ve küçük bir kentti, boşaltıldı, benden de birkaç ay ortadan kaybolmam istenecekti.

Daha sonra THKP-C içindeki ayrılık gerçekleşti. Bu ayrılık İstanbul’daki kitle ilişkisinin büyük bölümünü götürmüştü. Hapisten kaçan Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı’nın da aralarında bulunduğu beş kişi İstanbul’da barınamayacaklardı.  Ziya Yılmaz yakalanacak, Ulaş çatışmada hayatını kaybedecekti.

İstanbul’da barınamıyorsanız ülkenin başka yerinde barınmak çok zordur.

Ankara’da durum daha zordu…

1973’te ODTÜ’de iyi tanınan, işkencede polisin bildiklerini bile kabul etmeyen, sedye ile hastaneye kaldırılan İrfan Uçar’ın mahkemede Demirel’i övmesi, hapishaneden aldığımız haberlerden biliyorduk ama inanmak istemiyorduk, ortalığı darmadağın etti. ODTÜ’de geniş bir THKP-C sempatizanı grup vardı, mahkemedeki açıklamanın ardından neredeyse birkaç kişi kalıverecektik.

Yusuf Küpeli yıllarca hapis yattıktan sonra tahliye oldu. İsveç’e gittiğini biliyorum.

Politik yönelimi neydi, şu veya bu politik faaliyette bulundu mu; açıkçası bilmiyorum.

77 yaşında öldü.

Böyle bir hayat için uzun yaşamış bile denilebilir…

Dev Genç’in ön plandaki kişilerinden birisiydi.

 

Kişisel özelliklerinden birisi olarak çok sinirliydi. Sonra değişti mi, bilmiyorum.