Şuanda 28 konuk çevrimiçi
BugünBugün1005
DünDün2801
Bu haftaBu hafta7526
Bu ayBu ay28528
ToplamToplam10190582
Eskiden olurdu, şimdi olmaz PDF Yazdır e-Posta


Değişik yerlerde ilk kez yakından tanıştığım insanlar bana aynı şeyi sorarlar ve ben de bildikleri gibi olmadığını anlatmaya çalışırım.

“Acilciler kanlı bir örgüttü, çok sayıda eylem yapmışlardı. Senin için kurucusu diyorlar ama hiç öyle bir tipe benzemiyorsun.

Önce sayı yanlışını düzeltiyorum. Kurucular üç kişiydi ve maalesef sadece ben hayatta kaldım. Çok genç öldüler: İlker 26, Yüksel 27’sindeydi.

Sonra defalarca anlattığımı tekrarlıyorum: biz öyle çok eylemci bir örgüt değildik. Evet silahlı eylemlerimiz vardı ama bizden fazla yapanlar da vardı.

Anlattıklarıma inanmadıklarını yüzlerinden anlamak mümkündü.

Sonra defalarca düşündüğünüzü kendinize yeniden soruyorsunuz: imajımız hiç kötü değil, savaşçı bir örgüttük ama bu derece abartılması doğru değil…

O zaman böyle bir durum nasıl oluştu?

Bu sorunun cevabını TDAS’ın Tarihi kitabında açıklamıştım (henüz internette yoktur).

Temel neden şudur: ne yaptığınız kadar, ne zaman yaptığınız da önemlidir.

Bugün bir şey yaparsınız önemlidir, bir yıl sonra önemini kaybetmiştir.

Mesela Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nı (TDAS)1974-1975’te değil de iki yıl sonra yazsaydım, bu etkiyi yaratamazdı. Etkisi olurdu ama 35-40 yıl sonra söylendiği gibi “1975-1980 döneminin önde gelen kitaplarından birisi” olarak değerlendirilmeyebilirdi.

Kitabın arkasında da yazdım: bu kitap onun adını bir hareketin adı haline getirenlere ithaf edilmiştir. İnternette vardır: www.tdas1.blogspot.com

TDAS’ın Tarihi kitabında belirttiğim gibi sağ olsunlar Devrimci Yol’dan arkadaşlar adımızı her yere yaydılar. Haritada yerini bulamayacağımız küçük yerleşim birimlerinde bile bizi –kötülenerek de olsa- duymayan yoktu.

Bununla birlikte Hürriyet gazetesindeki sürekli duyurular da gerçekleşti.

Bu gazete bana ve Belma’ya kafayı takmıştı. Bir dönem sosyalist hareketin en tanınmış ismi olarak Belma demek, belirli bir hareket ismi demekti.

Derken ünlü Bayrampaşa firarı gerçekleşti. Rolüm neredeyse yok gibiydi –ve öyle de olması gerekiyordu- ama bütün gazetelere göre her şeyin sorumlusu bendim.

Bir yıl önce Isparta hapishanesinde iken –devrimci hareketin zayıf olduğu bir kentti- dışarıdakilerin İstanbul’da ne yapılırsa bize mal ettiğini duyuyorduk. Ve bu sadece bu kente özgü olmasa gerekti.

Zamanında iş yapmak ve propagandayı iyi kullanmak kültürel bir olaydır.

Biz de bu yönden daha iyiydik diyelim…

Aynı yöntem bugün çalışmaz.

Neden derseniz?

İletişimdeki büyük gelişme sonucu hemen herkes nerede, kim, ne yapıyor yaklaşık biliyor. Kısa sürede öğrenebiliyor.

Propaganda yine önemlidir ama eski yöntemlerle bir şey yapamazsınız.

Meksika’da Zapatistalara bakın: interneti propagandada ilk kullanan örgüttür. Yaptıkları küçük bir isyandı ama dünya çapında adlarını duyurdular. Eğer Subkommondante Marcos sosyoloji mezunu olmasaydı –mutlaka başkaları da vardır- bunu yapamazlardı.

Görüldüğü üzere silahlı eylemde bile kültürel düzey önemlidir.

1990 başlarında yeni kullanılmaya başlayan internetin önemini anlamasalardı adlarını ve taleplerini en fazla Meksika’dakiler duyardı…

30 yıl sonra ise iletişim ve propaganda alanında farklı bir dünya bulunuyor.