Şuanda 48 konuk çevrimiçi
BugünBugün218
DünDün2801
Bu haftaBu hafta6739
Bu ayBu ay27741
ToplamToplam10189795
Kendini büyütme yöntemi PDF Yazdır e-Posta


İsim vermeyeyim ama geçmişinde oldukça ağır şeyler yaşamış ve bunların etkisinden aradan 30-40 yıl geçmesine rağmen kurtulamamış bir insanın hayatını öğrendiğimde, bazı şeyleri ne kadar doğru yaptığımı anladım.

Hepimiz ağır bir hayat yaşadık, bazılarımız için bu ağırlık daha fazlaydı.

Burada soru şudur: sonraki hayatınızda bu ağırlıkla ne yapacaksınız?

Diyelim hayatınız yüz birimdir ve taşıdığınız ağırlık da bunun otuzunu oluşturmaktadır. Hayatınızın önemli bölümü, kabaca üçte biri bu ağırlıktan oluşmaktadır.

Bu ağırlığı unutamazsınız. Unuttuğunuzu sandığınız zamanlarda da hemen geriye itildiği yerden öne çıkacaktır.

O zaman ne yapacaksınız?

Şöyle bir yöntem bulmuştum: ağırlıkla uğraşma, yaşanan yaşanmıştır ve yaşanmamış kabul edilemez. Bunun yerine hayatı büyütmekle uğraş. Hayatın yüz birimlik ise yeni alanlara girerek ve sürekli başarılar kazanarak hayatı büyüt, diyelim 20 yılda 200 birim yap… Böylece ağırlığın hayatınızdaki rolü, onunla hiç uğraşmadan yüzde 15’e inecektir.

Buna devam et, pay iyice azalacaktır.

Hayatın yeni alanlara yayılarak, yeni ilgi alanlarında başarı kazanarak gelişmesi, aynı zamanda insanın çoğalması demektir. Eskiden bir kişiyseniz diyelim üç kişi olursunuz. Zaman içinde bir kişinin üzerine iki kişi daha eklenmiştir.

Bunun ölçülmesi şöyledir: diyelim 20-25 yıl önceki siz, size yabancı geliyorsanız, başarmışsınız demektir.

Yılar sonra aynı olguyu Yılmaz Güney’in Siyasi Yazılar’ında okuyacaktım. (Bu kitabın değerlendirilmesi için www.tdas1.blogspot.com daki Yazın’dan Seçmeler 1’e bakınız)

Yılmaz Güney de geçmişindeki kendisine baktığında ona yabancılık duyuyordu, o denli değişmişti.

Bu bağlamda özellikle sürgünde kendini yeniden üretmek, kendi üzerine bir ya da birkaç kişi daha koyabilmek demektir. (Bunu yapabilmek için sürgün şart değildir.) Bu hem teorik hem de pratik bir süreçtir.

Bu gelişme sizin yaşanan bütün ağır şeylere rağmen psikolojik olarak az yıpranmanızı da getirir.

Eğer kişi aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen geçmişte yaşadıklarının ağırlığından önemli oranda kurtulamıyorsa, pratikte yeni şeyler üretmiş ve bu bağlamda geçmişiyle sınırlı kalmamış olabilir ama insan olarak kendini yeniden üretememiştir. Eski kendisinin üzerine bir, iki ve hatta üç kişi koyabilseydi, geçmişin bu kadar etkisinde kalmazdı.

Bu süreci bilinçle yürütebilirsiniz ama yine de kendinizdeki değişimi hissetmeniz kolay değildir.

1982 sonunda kendimi düşündüğümde “bu başka birisi” diyebiliyordum. Yoğun pratik ve girdiğim çok sayıda işi başarmam beni değiştirmişti. Bu en az son beş yılın –fazla da olabilir- ürünüydü.

1995 yılında Köln’de 1979’da Selimiye Askeri Hapishanesi’nde birlikte yattığım bir arkadaşla karşılaştım. Oturup konuştuk. Kalkarken, “tip olarak hiç değişmemişsin ama başka bir insan olmuşsun. Ben tanıdığımdan başka birisiyle konuştum” dediğinde fazlasıyla memnun olmuştum. Bunu ben de hissediyordum ama başkasının gözlemleyebilmiş olması önemliydi.

Sonraki yıllarda yaklaşık iki tane daha gelecekti…

Artık saymayı da bıraktım…

Sürekli gelişeceksiniz, teoride ve pratikte sürekli öğreneceksiniz, diyelim her 15 yılda bir üzerinize bir başkası daha gelecek…

O zaman Beatles’ın şarkısını söyleyebilirsiniz:

Yesterday don’t matter if its gone (Dün geçti ise önemli değildir).

Geleceğe ve geleceğe…

Tarih bugünden geçmişe doğru yazılır ve bugünü kazanan aynısını geçmiş için de yapacaktır.

O adamın hayatını öğrenmek hoşuma gitti…

Keşke o da kendini aşabilseydi…