Şuanda 66 konuk çevrimiçi
BugünBugün1513
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7485
Bu ayBu ay41222
ToplamToplam10157777
En az 40 yıl iktidar ve dağılma PDF Yazdır e-Posta


Ülkemiz sosyalist hareketinde çok sayıda insan büyük özveri gösterdikten, bazıları ağır işkence gördükten, bazıları yıllarca hapis yattıktan sonra yaşanılmış olan yenilgiyi kabullenmek zorunda kaldı. Bu yenilgi sadece ülkede değil, dünya çapındaydı ve fena halde moral bozucuydu.

Kenara çekilmek, hayata küsmek, kendini içkiye vermek gibi tepkiler görüldü.

Bu yazı, başlıktan da anlaşılabileceği gibi ülkemizle ilgili değildir. Değişik ülkelerde iktidara gelmiş sosyalistlerin en az 40 yıl burada kaldıktan sonra yaşadıkları dağılmayla ilgilidir.

Konumuz ülkeler değildir, bunları başka yazı ve kitaplarda incelemiştim, konumuz kişilerdir.

İnsanlar ülkede sosyalist rejim kurulmadan önce mücadele ediyorlar, iktidara geliyorlar, bazıları parti genel sekreteri oluyor ya da ön plandaki kadrolar arasında yer alıyor, yaklaşık 40 yıl geçiyor ve ülkenin dağılmasını, kapitalizme geçişi yaşıyorsunuz.

İnsanın buna dayanması gerçekten zordur.

Üç kişiyi örnek vereceğim.

İlki Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Sosyalist Birlik Partisi Genel Sekreteri Eric Honecker’dir.  1970’te parti genel sekreteri Walter Ulbricht’in geri çekilmeye zorlanmasının ardından onun yerine gelir.1989’da DAC’de gösterilerin başlamasının ardından politik büro tarafından görevinden alınır. Berlin Duvarı’nın yıkılmasını ve DAC’nin yıllardır mücadele ettiği Batı Almanya tarafından yutulmasını görür. Bir süre hapse atılır. Mahkemesini yıllar önce Yazın Dergisi olarak Moabit Hapishanesi Notları adıyla yayınlamıştık. Ardından eşiyle birlikte Almanya’yı terk ederek Şili’ye gider, 1994’te orada ölür.

Honecker bende ne olduğunu anlayamamış bir insan izlenimi bırakmıştı. Görüşlerini ve mücadelesini mahkemede de savundu ama ülke halkında birikmiş olan tepkinin nedenlerini anlamamış görünüyordu.

İkinci örnek Todor Jivkov’dur. Bulgaristan Komünist Partisi’nin 40 yıl genel sekreteri oldu. Devrim öncesindeki yıllardaki mücadelesiyle parti içinde yükselmişti. 1989’da parti merkez komitesi tarafından görevden alındı ve ardından yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle hapse atıldı, orada öldü.

Diğer merkez komitesi üyeleri de devleti soyarak zenginleşmişlerdi ama günah keçisi Jivkov olacaktı.

Son örnek Necmiye Hoca’dır (Enver Hoca’nın eşi). Enver Hoca ile birlikte o da Arnavutluk Emek Partisi’nin ön plandaki kadroları arasında yer aldı. Enver Hoca 1985’te ölünce yerine partinin ideologu sayılan Ramiz Alia geçecekti.

1990 başında Doğu Avrupa ülkelerindeki iktidar değişiklikleri Tiran’a da ulaştı. Gösteriler başladı. Tiran’daki büyük Enver Hoca heykeli yıkıldı. Ramiz Alia ve Necmiye Hoca’nın da içinde bulunduğu merkez kadro hızlı ödünler vererek, göstericilerin isteklerini yerine getirerek Romanya’daki gibi bir iç savaşı engellediler. Sonlarının Çavuşeskular gibi olabileceğini gördüler ve direnmediler.

Arnavutluk tarihi üzerinde çalıştığım ve kitap hazırlığı içinde olduğum için kısa süre önce ölen Necmiye Hoca’nın son açıklamasını da biliyorum:

“Hatalarım için herkesten özür dilerim. Hatalar konusunda Enver’in rolü benden fazladır. Onun görüşlerini tümüyle kabullenmek de tümüyle reddetmek de doğru değildir.”

Hayatının son yıllarında esas ilgisi torunlarına yönelik olacaktı.

Yaşadığı yıllarda Arnavutluk’un NATO üyesi olmasını da görecekti.

Tito hayatının projesi olan birleşik Yugoslavya’nın ölümünden kısa süre sonra dağıldığını, cumhuriyetler arasında savaş çıktığını görmedi. Umarım bu konudaki kitabı da bu yıl bitiririm.

Bizde yaşanılan nedir ki, bunların yanında diye sorulabilir.

Değişik örnekler de bulunuyor.

Çekoslovakya’da Dubçek ve yönetimi 1968’de Varşova Paktı orduları tarafından devrildi. Dubçek yıllarca bahçıvanlık benzeri iş yapmak zorunda kaldı ama 1989’a kadar yaşadı ve ülkede sosyalizmin dağılarak sona ermesini gördü. “İstediğimiz bu değildi,” diye düşünmüştür. Kendisini devirenlerin büyük gösteriler sonucu iktidarı bırakmak zorunda kalmalarını gördü.

 

Bunlara bakınca, bizim yaşadıklarımız nedir ki, diye düşünmemek mümkün değildir.