Şuanda 63 konuk çevrimiçi
BugünBugün1253
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7225
Bu ayBu ay40962
ToplamToplam10157517
Tereddütlü bir yazı PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazar, 20 Mart 2022 12:34


Gökhan Harmandalıoğlu ile ilgili bu yazıyı yazmadan önce birkaç gün tereddüt ettim. Adamı tanımıyorum. Tanıyanların ilettiğine göre birkaç kere “Engin iyidir” belirlemesi yapmış. Neden böyle söylemiştir, tahmin edebiliyorum ama emin olmadığım için fazlasını söylemeyeyim.

Geçen yıl ölümüyle ilgili yapılan ve pandemi nedeniyle küçük anma toplantısına Avrupa Sürgünler Meclisi adına tesadüfen katılmış –normalde başka arkadaşın katılması gerekiyordu- ve kısa bir konuşma yapmıştım. Vurguladığım konu, 33 yıllık sürgünlük hayatındaki üreticiliğiydi. Yazılar yazmış, belgeseller çekmişti.

Gökhan TDKP Merkez Komitesi üyesi olarak 12 Eylül sonrasında Ankara’da 100 gün işkence görmüştü ve işkencedeki direnişi unutulmamıştı. Sürgünde geçirdiği 33 yılda bu özelliğiyle idare edebilirdi ama yapmamıştı. Bu özelliği bence özellikle takdire şayandı.

Konuşmamda da üretici sürgünlüğünü belirtmiş ve uzak geçmişe dayanarak bugün ve gelecekte varolmaya çalışmamak, üreterek varolabilmek özelliği üzerinde durmuştum. Bu özelliklerini de toplantıda benden önce konuşanlardan öğrenmiştim yoksa belirttiğim gibi kendisini tanımıyordum.

Sürgün Dergisi’nin üçüncü sayısında kendisi ve daha sonra hayatını kaybeden Doğan Akhanlı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bu yazı ve ölümünün hemen ardından yazdığım yazı www.enginerkineryazilar.blogspot.com adresindeki seçme yazılar arasında yer almaktadır (G harfine bakınız).

1988 yılında yıllarca hapis yattıktan sonra Almanya’ya geldiğinden kısa süre sonra –muhtemelen 1989’da- Arnavutluk’u ziyaret eder. Bu resmi bir ziyarettir çünkü devlet töreniyle karşılanır. Normaldir çünkü Arnavutluk Emek Partisi’nin başka ülkelerdeki en fazla taraftarı Türkiye’de bulunmaktadır. Nüfusu üç milyondan az olan Arnavutluk’ta partinin üye sayısı Halkın Kurtuluşu’nun taraftar sayısından az olsa gerektir.

Tanıyanların bana aktardığına göre Arnavutluk’ta hayal kırıklığı yaşar, öyle bir sosyalizmdir ki yoksulluk her yandadır. Döndüğünde kendisinden Arnavutluk Halk Cumhuriyeti için övücü yazılar yazması istenir ama kabul etmez. Daha sonra TDKP’den ayrılacaktır.

Gökhan’ın Tiran’da yaşadığını ben 1985’te Moskova’da yaşamıştım. Konu yoksulluk değildi ama düşük emek üretkenliğiydi. Bu düşük verimlilikle SSCB’nin kapitalist ülkelere yetişip onları geçmesi mümkün değildi.

Kavga ve Sevda adlı şiir kitabını edindim. Kötü bir şair değil ama iyi bir şair de değil…

Kitabın bir bölümünde anılarını da yazmış. Yıllar önce değişik örgüt yayınlarında çok sayıda imzasız yazı yazdığından söz ediyor. Bu yazıları neden bir araya toplamamış, anlamadım. Avrupa’da bulunduğu yıllarda Özgür Politika gazetesinde imzalı yazılar da yazmış. İmzalı yazılardan kişinin konuyu işleme tarzını, cümle yapısını, sık kullandığı kelimeleri yani üslup özelliklerini çıkarabilirsiniz. Kişi yazdığı yazıların tümünü hatırlamayabilir ama bu özelliklerden hareketle kendi yazılarını tanıyabilir.

Kişi ürettiğine sahip çıkmalıdır, diye düşünürüm. Dünya çok değiştiğine göre eski görüşlerinin bir bölümü de değişmiş olmalıdır; bu normaldir ama kişinin ürettiğine sahip çıkmasını dışlamaz.

Kitapta Friedrich Engels, Hikmet Kıvılcımlı Che Guevara, Deniz-Yusuf-İnan, Şirin-Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya belgesellerini yaptığını belirttikten sonra , “Bu çalışmalar aynı zamanda özeleştirim oldu” diye ekliyor.

Herhalde geçmişte bu insanların aleyhinde belirlemeler yapmıştı, o nedenle böyle yazmıştır.

30 yıldan fazla zaman öncesindeki geçmişle rahatça idare edebileceği halde bunu aşmayı, geride bırakmayı tercih eden birisiyle ilgili olarak başka ne yapabilirim diye düşündüm.

Önceki yazılardan biliyorsunuz, Arnavutluk tarihiyle ilgili kitap hazırlıyorum. Yaz aylarında biter sanıyorum. Bu kitapta Arnavutluk Emek Partisi’nden daha büyük olan Halkın Kurtuluşu da doğal olarak yer alacaktır. Bu bağlamda Gökhan Harmandalıoğlu’nun Arnavutluk’u ziyareti ve yaşadığı büyük hayal kırıklığını da belirtmem gerekiyor. Kafasındaki gerçek, gördüğü gerçeğe uymayınca, kafasındakini dayatmak yerine düşünmeyi tercih etmiş.

İyi bir özelliktir.

1990’da Gökhan Arnavutluk’ta iktidar değişimini, ülkenin kısa süre sonra NATO’ya üye olmasını, Enver Hoca’nın Tiran’daki büyük heykelinin yıkılmasını izlemiştir. Enver Hoca’nın yerine gelen Ramiz Alia ve çevresinin önceki rejimin çözülmesindeki önderlik rolünü de görmüştür.

Nasıl bir değerlendirme yapmıştır, bilmiyorum.

Ne ise, kendisiyle ilgili olarak yapabileceğim başka şey bulunmuyor.