Şuanda 90 konuk çevrimiçi
BugünBugün1423
DünDün2294
Bu haftaBu hafta7395
Bu ayBu ay41132
ToplamToplam10157687
Kırılmak, kırgınlık PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 26 Aralık 2022 23:08


1979’da altı ay kadar İstanbul’daki Selimiye Askeri Hapishanesi’nde kaldım. Burada diğer silahlı mücadele örgütlerinden insanlar da vardı. Sayısı en az olan bizdik. Onların çağrısı üzerine bir tartışma toplantısı yaptık, cevap veremez duruma düştüler ve sonraki günlerde de ilk fırsatta bana saldırdılar. Fiziki saldırı…

Yılın son günlerinde Sağmalcılar hapishanesine gönderildik. Dört ay sonra biz kaçacaktık, bu arkadaşlar yapamadılar.

Daha sonra örgütlerden birinin önder iki kadrosu kaçacak ama kısa süre sonra yakalanacaklardı.

Biraz atlayarak ileriye gideyim…

İbrahim Yalçın tahliye olduktan sonra yeni kurulan ÖDP’nin İstanbul’daki binasına gidiyor. Şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırıyor. O tartıştığımız örgütlerden birisinin önderi çaycılık yapıyor. “Çay isteyeceğim, utandığımdan isteyemiyordum” diyordu İbrahim.

Adamın adını yazmıyorum. Bilenler anlamıştır zaten…

Adamla konuşuyor ve diyor ki: “kendine başka iş bul!”

O da diyor ki; “burada mutluyum, ben çok kırıldım.”

Herkesi onun yakalattığını düşünüyorlardı. Doğru mudur, bilmiyorum ama sanmıyorum. Bir kişi tek başına bir örgütü çökertemez. Bir günah keçisi bulunur ve bütün sorumluluk ona yıkılır. Başka örnekleri de vardır.

Bu örgüt 12 Eylül sonrasında kendini feshedecek ve kaybolan geleceğin tek sorumlusu da bu kişi ilan edilecekti.

Çok kırılmıştı.

Aklıma kaçış günü geldi. Bir grup kapı altına indik, duyan geliyordu, arabanın kapasitesi sınırlıydı, kapıyı kapadık.

İçeri girebilenler arasında bu da vardı.

“Arkadaş ne olur beni de alın” dedi.

Kimseden ses çıkmadı, o da bir kenarda durdu.

Gelip aramıza girseydi, kimse “çık dışarı” demezdi. Sonuçta müebbet alacağı belli bir kişi, neden diyelim?

Ama fiziksel saldırıda bulundukları adamın o grupta bulunması ona yetmişti, aramıza girecek yüz yoktu.

Bizimle kaçabilseydi dışarıda ne kadar yakalanmadan yaşayabilirdi, bilmiyorum.

O söz aklımda kaldı: ben çok kırıldım!

Ben ise kimseye kırgın değilim.

“Nasıl olur, az mı saldırıya uğradın” diye sorabilirsiniz.

Evet, doğrudur, küçük olanları boş verin, olur böyle şeyler ama büyük saldırılara da uğradım.

Kimseye kırgın değilim çünkü hepsinin hakkından geldim.

Kapsamı iyi belirlenmiş intikam duygusunun kişinin kendisine özsaygısının gereği olduğuna inanırım. Bana önemli denilebilecek bir şey yapılabilir. Kendimi bundan kurtardığım gibi aradan diyelim 20 yıl bile geçse bunu yapanın yanına bırakmam.

Ve bırakmadım da…

Gerçekte eğlendirici bir iştir.

Neden derseniz?

Sürekli kendini geliştirmeye, yeniden ve yeniden üretmeye çalışan birisiyim.

Diyelim aradan 20 yıl geçmiş ve söz konusu tip farklı birisiyle karşılaşıyor, çok şaşırıyor.

Bu şaşkınlık beni eğlendirir ama onu ezmemi engellemez.

Bu konuda İbrahim Yalçın ile anlaşamazdık.

İbrahim kendisine kötülükler yapmış ama zavallı duruma düşmüş birisine acırdı.

Aynı durumda ben olsam acımazdım.

Bu anlayışımı onaylamayabilirsiniz ama bu sizin sorununuz.

Yaptım ve gelecekte gerekli olursa yeniden yaparım.

Yukarda sözünü ettiğim “çok kırıldım” diyen kişi halen yaşıyor mu, bilmiyorum.

Hakkında hiçbir şey duymadım.

Böyle insanlar keşke kaybolmasalar ve arkadaşlarıyla birlikte kendi tarihlerini yazabilselerdi…

 

Sonuçta bir dönemin parlayıp sönen kategorisine de girseler önemli insanlarıydılar.