Şuanda 31 konuk çevrimiçi
BugünBugün932
DünDün2801
Bu haftaBu hafta7453
Bu ayBu ay28455
ToplamToplam10190509
Etnoloji tarihi PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 02 Mart 2023 21:53


Kütüphaneden birkaç kere aldım, pek okuyamadım, geri verdim, şimdi tekrar aldım ve bu kez okuyacağım. Yaklaşık 1000 sayfalık etnoloji tarihi…

Kitabın ilk sayfalarında bir anekdot var: hepimiz öleceğiz, kesin; hepimiz yanlış çıkacağız, bu da kesin. Konuya böyle yaklaşabilen bir bilim dalı sevilir, en azından ben severim. Bütün zamanlar için geçerli doğrular yoktur, doğru sürekli değişir.

Buradan doğa bilimindeki metafiziğe geçebilirsiniz. Metafizik, doğruluğu kanıtlanamayan bir olguyu doğru kabul etmektir. Doğa yasaları doğrudur ama evrenin bugün için göremediğimiz çok uzak bir köşesinde de doğru mudur; bilinmez ama doğru olarak kabul edilir. Gelecekte başka evrenler bulunursa, bu evrenlerde muhtemelen başka doğa yasaları geçerli olacaktır. Bildiğimiz doğa yasaları bu evren için geçerlidir. Zaten uzaktaki gezegenleri, yıldızları başka türlü de araştıramazsınız. Buradaki yasa orada da geçerli olacaktır ki araştırma yapılabilsin.

Etnolojinin sevdiğim yanı, doğrusunun az olmasıdır.

Etnolojinin en genel tanımı yabancıyı incelemektir.

Etnoloji sömürge bilimi olarak doğuyor. Özellikle İngilizler ve Fransızlar –başka sömürgeciler de- kendilerine hiç benzemeyen toplumların özelliklerini anlamak için yeni sömürgeleştirilmiş ülkelere insanlar gönderiyorlar. Bu kişiler oradaki toplumla birlikte ortalama iki yıl birlikte yaşıyor. Dillerini ve adetlerini öğreniyor ve ardından gözlemlerini değerlendirerek uzun bir rapor halinde dışişleri bakanlığına gönderiyor. Daha sonra kitap olarak da basılıyor.

Bu başlangıçtır, sonraki yıllarda etnoloji hemen her alana yayılıyor ve sömürge bilimi olmaktan çıkıyor.

Hem yazılarda hem de bir videoda sözünü etmiştim: Engels ilk etnologlardan sayılıyor ama kitabı Ailenin Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni eskimiş olarak kabul ediliyor. Buradaki tezler özel bir bölgeye aittir, genelleştirilemezler.

Mesela ürün fazlasının ortaya çıkması mutlaka sınıflara ayrışmayı, devletleşmenin başlamasını gerektirmiyor. Son üniversite eğitimimde etnolojiyi yan bölüm olarak almıştım. Yan bölüm ama 8 ders alıp geçmeniz gerekiyordu. Orada Latin Amerika etnolojisinde bazı toplumlarda sınıfsal ayrışmanın nasıl bastırıldığını öğrenecektim.

Her yıl büyük bir festival yapılıyor ve herkes elinde fazla bulunan ne varsa harcıyor ya da dağıtıyor. İnsanlar yaklaşık olarak eşitlenmiş oluyor.

Etnolojinin bugünkü konularına örnek verilecek olursa kızımın etnolojiyi bitiren okul arkadaşının doktora konusunu belirtebilirim: İsviçre’de vatandaşlık konusu…

Söyleşiler temelinde yapıyor olsa gerektir ama etnolojinin araştırma yöntemlerini pek bilmediğim için gerisini belirtemeyeceğim.

Gönlümde günün birinde etnolojiyi bu kez ana bölüm olarak okumak yatıyor, olur mu bilmem tabii… O zaman ileri bölümleri de okuyacağım için etnolojik araştırma yöntemlerini öğrenirim.

Olmazsa da bunun kitapları vardır, oradan öğrenirim. Nasılsa konuyla ilgili temelim yeterince bulunuyor.

Hamit Bozaslan’ın bir kitabında yaklaşık şöyle bir belirleme vardı:

Özellikle 1980’li yıllar ve sonrasında Avrupa ülkeleri dikkate alınmadan Türkiye solunun tarihi yazılamaz. Bunu hem Türkler hem de Kürtler için belirtiyordu.

İyi bir etnolojik araştırma konusu ama çok büyük bir konu…

Konu daraltılarak yapılmaz değil, yapılır…

 

Bakalım…