Şuanda 30 konuk çevrimiçi
BugünBugün782
DünDün2801
Bu haftaBu hafta7303
Bu ayBu ay28305
ToplamToplam10190359
33 yıl idare edebilirdi ama yapmadı; anlaşıldı mı? Sanmıyorum! PDF Yazdır e-Posta
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 09 Mart 2023 20:36


 

 

Gökhan Harmandalıoğlu’nun ölüm yıldönümü gelecek hafta ama mutlaka yıldönümünde yazmak gerekmez.

Önceden de belirttiğim gibi tanışmıyoruz. O zamanki adı galiba Medya TV idi, stüdyodan trene yetişmek için çıkarken, o da içeri giriyordu. Birbirimize baktık, o kadar!

Ölümünün hemen ardından Köln’de yapılan anma toplantısına da rastlantı sonucu katıldım. Başka arkadaşın katılması gerekiyordu, işi çıkınca ben katıldım. Bu toplantıda Avrupa Sürgünler Meclisi adına beş dakika bile sürmeyen konuşmanın ilgi görmesine şaşırdım.

Harmandalıoğlu 12 Eylül sonrasında Ankara emniyetinde 100 gün süren işkenceye dayanmasıyla tanınıyordu ve ülke dışında geçirdiği 33 yıl boyunca bunu kullanabilirdi. Bunu yapmak yerine kendini yeniden üretmeyi seçti.

Bunu anlatmıştım.

Bu az görülen bir özelliktir.

Gökhan’ın hayatının son 33 yılını belirleyen bu özelliğinin yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Neden derseniz; Gökhan denilince akla hala işkencedeki tutumu geliyor. Bu önemli ama adam bu önemliyi arkasında bırakıp kendini yeniden üretmeye yöneldi. Buna dikkat eden ise pek bulunmuyor.

Kavga ve Sevda adlı şiir kitabının ön ve arka kapak içlerinde kısaca hayatını anlatırken işkence sürecinden hiç söz etmiyor. Sadece toplam on yıldan fazla hapishanede kaldığını ve bunun da dört yılının iki metrekarelik tecrit hücresinde geçtiğini belirtiyor.

Ülke dışındaki faaliyetini ise şöyle anlatıyor:

“1988 yılında yurtdışına çıktım. Yıllarca Özgür Politika, Özgür Gündem gazetelerinde yazılar yazdım. 1994 yılında televizyon ve film serüvenim başladı. Tarih Bilinci, Ütopya programları tarihi ve siyasi belgesellerdi. Sonraki yıllar Mozaik ve Keskesor-Gökkuşağı programlarında yönetmenlik yaptım. Bu programlar kültür, sanat ağırlıklı programlardı. Bir de özel belgesellerim oldu. Bunlar: Friedrich Engels, Hikmet Kıvılcımlı, Deniz-Yusuf-İnan, Şirin-Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya, Che Guevara, Rosa Luxemburg belgeselleriydi. Bu çalışmalar aynı zamanda özeleştirim oldu.”

Elimdeki şiir kitabının yanı sıra bir de bazı düzyazılarının bulunduğu başka bir kitabı basılmış. Başka kitabı var mıdır, bilmiyorum.

Bunlardan söz eden var mı; neredeyse bulunmuyor.

Kaç kişi hatırlıyor gazetelerde yıllarca neler yazdığını; herhalde çok az.

Bu yazılar toplanıp ya da en azından aralarından seçmeler yapılıp basılamaz mı?

Uğraşacak insan gerek…

O belgeseller bulunup herkesin istifadesine sunulamaz mı?

Pekala yapılabilir ama vefatının ardından iki yıl geçti, herhangi bir şey yapılmış değildir.

Yazdığı gazetelerin yayınlandığı yıllarda internet gazeteciliği zayıftı. Yazılan, gazetenin dağıtıldığı yerlerdeki okuyucuya ulaşırdı, o kadar. Aynı gazetelerde yazdığım için biliyorum.

Televizyon ise farklıdır. Katıldığı paneller, yaptığı programlar, hazırladığı belgeseller o TV’nin izlendiği her yere ulaşıyordu. Sadece Avrupa ülkelerinde değil, Türkiye’de de izlendi.

Avrupa ülkelerinde yapılan işlerin genellikle Türkiye karşılığı vardır. Orada da okurunuz ve izleyiciniz vardır. Şimdi yeni tekniklerle bu sayı çok daha artmış durumdadır.

Türkiye sosyalist hareketinin tarihi, özellikle 1980 sonrasındaki tarihi Avrupa ülkeleri dışta tutularak anlatılamaz. Gökhan’ın burada da bir yeri vardır ama bunun bilincine varmak ve ilgili dokümanları bulmak gerekir.

Hacıbektaş doğumlu olduğuna göre herhalde Alevidir. 1980 sonrasında özellikle Almanya’da Aleviliği solculaştırmak isterken kendisi Alevileşen epeyce insan gördüm. Kendi bilecekleri iştir. Ne Hak ve ne de Hakk beni ilgilendirmiyor.

Gökhan’ın ilk ve ortaokulu okuduğu Hacıbektaş’tan yıllar sonra geldiği Almanya’da Aleviliğini hatırlamaması önemlidir.

Gerçekten böyle ise, bu şekilde yazıyorum çünkü düzyazılar kitabında olsun şiirlerinde olsun bu yönde bir şey bulunmuyor, bu nedenle kuvvetle tahmin ediyorum; tek başına bu bile önemlidir.

Adam ateist imiş ve öyle kalmış…

Bu süreci Köln’de bilenler olsa gerektir ve yazmaları gerekir.

Kötü olmuş, adamla tanışsaydık hakkında şimdiye kadar bir kitap yazardım.

Aynı gazetedeymişiz, aynı televizyonda ayrı programlara çıkıyormuşuz, ama olmamış…

 

Son Güncelleme: Perşembe, 09 Mart 2023 20:38