Şuanda 51 konuk çevrimiçi
BugünBugün457
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6429
Bu ayBu ay40166
ToplamToplam10156721
şu bursa'nın ufak tefek taşları... PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Çarşamba, 20 Ocak 2010 18:20


Devrimci; Ortak korku ve kudrete başkaldırandır. Devrimci örgüt; Ortak korku ve kudrete başkaldıran militanların, ortak korkuyu/kudreti alaşagı edecekleri  bir araçtır. Başkaldırıda başarı; Kararlılık, samimiyet, israr ve inat’la dogrudan ilgilidir. Stratejik hedefi net ve bu hedefe yönelik mücadelenin tüm aşamalarında tam bir güven duygusuyla  sırt sırta veren militanların yüksek moral değerlerinin temel harcı, birbirlerine karşı olan güven ve samimiyettir. Samimiyet ve kararılıkla biraraya gelen insanların israr ve inatları, başarının da olmazsa olmaz koşuludur.

Samimiyet olmadan örgüt ve örgütsel disiplinden söz etmenin anlamı elbette olamaz. Güven ve samimiyet olmadan kararlılık’tan söz etmeninde anlamı yoktur. Kararsız bir toplulugun inat’ı, inat’ı olmayanın da ısrar’ı olmaz.

Başkaldırının duraganlaşması; İnat,israr,güven ve kararlılık dörtgeninin, bir yada birkaçında başgösteren arıza ile ilgilidir. Arıza giderilmeden yola devam etmek, duraganlaşan başkaldırıyı bitirmeye kadar götürebileceğini kendi pratiğimizde yaşayarak gördük.

THKP-C Acilciler örgütünü, yıllar öncesinde bitiren hastalıgın adı, Güvensizlik,samimiyetsizlik,ikiyüzlülük ve komplocu ihanet degil miydi?

Başkaldırıyı bitiren hastalık, ne ideolojik politik hat, nede örgütsel yetmezlik yada eylül rejiminin baskılarıdır. THKP-C Acilciler örgütü, kendi içersinde ortaya çıkan İHANET’in kurşunlarına hedef olmuştur.

1975 sonlarından itibaren, tam bir güven duygusuyla sırtsırta veren, devrim ve sosyalizm davasına samimiyet ve kararlılıkla sarılan, mücadelede inat eden, israr eden  devrimci militanlar örgütümüzü yıkan ve bugünlerde de, ‘’ehlileştirdim’’diye itiraf edilerek başkaldırıdan uzaklaştıran virüs’ün adı; Taktiksel hatalar, ideolojik sapkınlıklar, yada, örgütsel zaaflarımızdan öte, içimizdeki ihanettir.

İhanetin adı Mihrac, soyadı URAL’dır.

Yoldaşı yoldaşa karşı kullanma mantıgı, yoldaşlar arasına fitne tohumları ekerek güvensizlik yaratma, yalan ve ikiyüzlü  samimiyetsizliklerle moral degerlerimizi aşındırarak başkaldırıyı yolundan sapıtıp, ‘’kapsama alanım’’ dedigi dar bir alana hapsederek devrimciler örgütünü likide eden hain; Muhaberat ajanı ve MİT işbirlikcisi M.Ural’dır.

Mihrac Ural, 1976 yılı birinci yarısından itibaren,THKP-C Acilciler örgütünün ANTAKYA birimi kitleselliğini kullanarak, Babası, URUBA direnişcisi ZEKİ’nin yönlendirmesi ile önce Suriye Muhabarat’ı adına faaliyet göstermiş, yakalandıgı andan itibaren de, Milli İstıhbarat Teşkilatı’nın, emir ve talimatları doğrultusunda, Acilciler örgütünü ülke çapında tasfiye ederek,’’kapsama alanım’’ dediği  ANTAKYA’ya çekilme(!) sözü vermiştir.

Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) Mihrac Ural’ı yakalamadan önce uzun bir süre takip etmiştir. Tüm ilşkilerini öğrendikten sonra yakalamış ve Suriye Muhabarat örgütü ile olan ilişkisini kullanarak, birlikte çalışmaya ikna etmiş ve uyduruk bir ifade tutanağıyla bir kaç yıllık hapis cezası ile kurtulacağı garantisiyle tutuklamıştır.

Türkiye’nin her yerinde aranan ve en az 200 kişinin ismini verdiği Mihrac Ural, polis’te ‘’adımı bile vermedim, onlar belgelerden buldu(!)’’ diyor. YALAN SÖYLÜYOR.

Mihrac Ural, resmi olarak yakalanmadan aylar öncesinden takip ediliyordu. Bunlar belgelidir. Agustos 1977 tarihinden çok önceleri,  Antakya’dan takip edildiklerine , Erkan Ulaşan tanıktır. 1977 Agustos yakalanmalarından sonra da, Bursa  ve Ankara’dan takip edildiklerine Mustafa Burgaz tanıktır. Mustafa Burgaz bu olayı Ankara emniyet müdürlüğünde bizzat duymuştur. Ankara’da, resmi olarak yakalanmadan önce Bursa’da olduğu ve adım adım fotograflarının çekildigini, Ankara emniyet müdürlüğünde bizzat duyan Mustafa Burgaz’dır. Bütün bu gerçekler ortadayken,’’adımı bile söylemedim, onlar belgelerden buldular’’ diye yalan söylemektedir. Ankara emniyet müdürlüğünde, Mihrac Ural ile birlikte sorgulanan Mustafa Burgaz’ın, sorguda kabul etmediği bir konuyu, ‘’önemli değil kabul et’’diye bağıran Mihrac Ural’ın kendisidir.  Böyle bir kişinin ‘’adımı bile belgelerden buldular ve kendileri yazdı’’ diye palavra atması inandırıcı değildir, yalandır.

Son günlerde, polis ifadesinin Av Nizar Özkaya’da oldugunu, ama bulamadıgını, bulmaya çalıştıgını(!) yazıyor.  Ne garip,ne utanç verici bir yalan...Hepimizin dosyası aynı avukatta degilmiydi peki? Bizimkiler kaybolmadı da, sadece Mihrac Ural’ın dosyası mı kayboldu?

Mihrac Ural, bu örgüte adımını attıgı günden beri herkese yalan söyledi, Antakya’da yapılan ciddi hiçbir eylemde bile yer almadıgı halde, dışarıya hep kendisi yapmış gibi yansıttı. Hep yalan söyleyerek bugüne geldi. Deniz bitti artık. Bugüne kadar söylediklerini ve üzerinde durmadığımız her konuyu araştırıyoruz. Hiç bir konuda doğruyu söylemediğini tek tek ispat ediyoruz. Mihrac Ural konuyu degiştirmeye çalışsa da faydasız artık. Gerçekler çorap sökügü misali ortaya seriliyor.

Son bir kaç aydır Bursa’dayız. Bursa’da garip şeyler oluyor(!) Bir takım gizli eller(!) araştırmalarımızı engelleme çabasında olsa da, bunları aşacagız. Bursa olayı’nın açıklığa kavuşturulması Mihrac Ural’ın MİT ile bağlantısının belgeleriyle deşifre edilmesi açısından son derece önemli.

Bu yazının başlıgını ‘’Şu Bursa’nın ufak tefek Taşları’’ diye koymamın nedeni de bu. Ufak tefek taşlar yolumuzu kesmeye çalışıyor. Mihrac Ural’ın MİT baglantısının açıga çıkartılması ve deşifre edilmesi bazılarını rahatsız etti ve tehditler(!) gelmeye başladı. ‘’Buraya kadar’’ demeye başladılar(!) Çok garip, Bundan bir süre önce, Mihrac Ural’ın, ‘’bu işe MİT karıştı’’ diye yazmış olması  gerçekten ilginç(!) Bu bilgiyi nerden almış olabilir dersiniz? ‘’Minik kuşlar’’ çalışmaya mı başladı? Kim neden tedirgin oldu? Çok ilginç bulgularla karşı karşıyayız, panik yok(!) Mihrac Ural’a tavsiye, biraz daha beklesin.

Mihrac Ural’ın,Havza, Samsun, Bursa ve son durak Ankara serüveni  karanlıktır. Aydınlatılması gerekiyor. Bu hat üzerinde yakalanan yoldaşlara önemli sorumluluklar düşüyor. Yardımcı olmalarını bekliyoruz. Kim, nasıl ve nerde yakalandı? Bunların mutlaka bildirilmesi gerekiyor. Bu bir devrimci sorumluluktur.

Önemli sorular cevap bekliyor. Örnek olsun. Mıhrac Ural, Samsun’da kuyumcu eylemi esnasından neredeydi? Samsun’dan Bursa’ya kimlerle geldi? Bursa’da yanında iki kişi vardı. Bunlar kimdi? Mihrac Ural Bursa’da yanında bulunan iki kişi ile birlikte birtakım yerlere girdi çıktı ve her girip çıktığı yerde fotoğrafları çekildi. Üzerinde kimlik olmadığı için bir yere giremedi ve kapı’da beklemek zorunda kaldı.Kapıda beklerken fotoğrafları çekildi. Üzerinde Nüfuz cüzdanı olmadıgı için arkadaşları içeri girdigi halde kendisi girememiş ve kapıda onları bekliyordu ve bu esnada fotografları çekildi. Türkiye’ın her tarafında aranan bir kişinin üzerinde kimlik yoktu(!) Bu normal mi? Kesinlikle normal degil. O halde  Mihrac Ural, Bursa’da neden kimliksiz dolaşıyordu?

Mihrac Ural, Bursa’da kimlerle buluştu? Kimleri gördü? Bunları açıklaması gerek. Bursa’dan sonra Ankara’ya geçen ve yakalanan Mihrac Ural’a, Bursa’da  beraber oldugu kişiler hakkında soru soruldu mu? Bursa ile ilgili ne soruldu? Ne dedi?

Polis ifadesi olmadıgını(!) söyleyen Mihrac’ın, Bursa’da dolaşırken çekilen fotografları oldugunu biliyoruz. Bu fotograflar  Ankara emniyet müdürlüğünde kendisine gösterildi mi? Mustafa Burgaz sorgu esnasında, Bursa’da, Mihrac Ural’ın fotograflarının çekildiğini duyduguna göre, bu fotograflar Mıhrac’ın kendisine de gösterilmiştir. Ne cevap verdi?

Mihrac Ural, Bursa’dan Ankara’ya kimlerle geldi? Yakalandıgı zaman yanında kim vardı?

Bursa Emniyet müdürlügünden, Antakya emniyetine Mustafa Burgaz’ın yakalanması için telgraf çekildiğini M.Burgaz kendisi söylüyor. Mustafa Burgaz’ın adını ve ev adresini kim verdi?

Mehmet YAVUZ adında bir ATATÜRK milliyetcisi, Mustafa Burgaz’ın ‘’30 sene önce MİT Ajanı ile ilişkisi vardı, örgüt sırlarını MİT’e veriyordu,ayyaşın tekidir(!)’’ diye ahlaksızca bir yazı yazdı. Antakya’da hemen herkes tarafından bilinen ve saygı duyulan M.Burgaz hakkında bu çirkinliği yazarken, bugünlere gelinecegini bildiginiz için aklınızca tedbir mi alıyordunuz? Mustafa Burgazı’ın konuşma ihtimali karşısında panige kapıldınız, neden?

Samsun, Bursa ve Ankara’daki ‘’şeytan üçgeni’nde neler oldu? Ahmet Babaoglu’nun, Nebil’i yakalatan(!) kişi oldugunu kendileri yazdı. Anlatmak zorundadırlar. Nasıl yakalattı peki? Ahmet Babaoglu’nu Ankara’dan İstanbul’a, Nebil’in evine kim yolladı? Niçin yolladı? Ahmet Babaoglu, Samsun’dan Ankara’ya kimle beraber geldi? Niçin geldi? Mihrac’ın bu kişiyle ilişkisi nedir?

Mihrac Ural’ın kendisi yazıyor. Ankara İstanbul arasında 21 gün dolaştırıldım diyor. ‘’21 gün işkence gördüm,her tarafım param parca(!)’’ idi diyor. Dogru mu bu? Adını bile söylemeyen(!) bir kişi nasıl olurda 21 gün Ankara İstanbul arasında dolaştırılır? Nereleri dolaştı ya da dolaştırıldı?

Mihrac Ural, çetleşirken(!) kendisi söylüyor. ‘’Filistin askısı, Vietnam kafesi’de dahil, işkencenın her türlüsünü denediler konuşmadım(‘) ‘’ diyor. Doğru mu peki? Bu adamı, tutuklanarak cezaevine geldigi zaman görenler anlatıyor. Hiçbir işkence izi yoktu diyorlar. Kim yalan söylüyor peki?

Mihrac Ural’ı çok iyi tanıyoruz. Her konuda yalan yazdıgını artık biliyoruz. Çarpıcı olması açısından, örnek veriyorum.

 CEPHE dergisi sayı 21 sayfa 5,kasım 1983 tarıhinde

MİHRAC URAL’ın, ‘’KISACA YAŞAMI(!)’’ var.  Bakın ne yazıyor(!)

‘’ 11 kasım 1956 tarihinde ANTAKYA’da dogmuş. 1977 agustos ayında polis tarafından aranmaya başlanmış, firari döneminde Karadeniz, Eğe, marmara, İç Anadolu, Kürdistan bölgelerinde örgütsel faaliyetler yürütmüş. Yüzden fazla işyeri ve fabrika ve okul ögrencilerinin örgütlenme faaliyetlerinde önderlik(!) etmiş. 1980 temmuz ayında 30 devrimciyle birlikte Adana cezaevinde firar etmiş ve ÖRGÜT MERKEZ KOMİTESİNİN ZORLAMASIYLA YURTDIŞINA ÇIKMMIŞ(!)’’

 Herşey açık ve net.Profesyonel bir sahtekarla karşı karşıyayız. Kasım 1956  tarihinde dogan bir adam 1977 tarihinde yüzlerce fabrika,okul ve iş yeri örgütlenmesinde önderlik ettigini(!) yazabiliyor.yanlış okumadınız, yüzlerce fabrika(!) örgütlemesinden bahsediyor.  21 yaşında oldugunu unutmuş(!) olmalı ki bu kadar yalanı pervasızca yazabiliyor. Öte taraftan, Temmuz 1980 tarihinde hapisten kaçan bu adam, 12 eylül den iki ay önce ve sınıf mücadelesinin kıran kırana sürdüğü bir dönemde, firarından 3 gün sonra ve kimseye haber vermeden Suriye’ye kaçmış olmasına ragmen, utanmadan yalan yazıyor. ‘’ ÖRGÜT MERKEZ KOMİTESİNİN ZORLAMASIYLA YURT DIŞINA ÇIKTIGINI’’ İDDİA EDİYOR.

Acilciler tarihine emek vermiş tüm arkadaşlardan özellikle rica ediyorum. Yukarda tarih ve sayı numarasını  verdiğim Cephe dergisinde, Mihrac Ural’ın KISACA YAŞAMI’nı okuyunuz. 1.5 sayfalık ‘’Kısaca Yaşamı’’içersinde 20 tane YALAN bulacaksınız.

Devrimcilik, herşeyden önce dürüst olmaktır. Ahlaklı olmaktır. Samimi olmaktır. İnsan gibi insan olmaktır. Bütün bu meziyetlerden uzak bir ahlaksızın akıl almaz yalan ve çirkeflikleriyle en yakın arkadaşlarına karşı kurdugu kumpaslar sonucu 71 vilayeti kapsama alanı dışına iterek tasfiyecıiligi taçlandırmasına ragmen bizleri milliyetci olarak ‘’suç’layabiliyor.  Samimiyet’ten uzak, çapsız ve ahlaki her türlü kurala şaşı bakan, herkes tarafından bilinen gerçekleri tersyüz ederek yalan yazan bir adamın hangi sözüne inanacagız?

Tekrar ediyorum. Mihrac Ural’ın, Bursa serüvenini açıga çıkartacagız. Samsun’da başlayan, Bursa’nın ufak-tefek taşları arasında geçerek Ankara’da noktalanan  Mihrac Ural hikayesini tüm çıplaklıgıyla gözler önüne serecegız. Suriye ajanı oldugunu ortaya çıkardığımız bu adamın, aynı zamanda MİT elemanı oldugunu da ortaya koyacagız. Kolay olmadıgını elbette biliyoruz. Tıpkı Suriye ajanı oldugunu ispat ettiğimiz gibi, MİT elamanı oldugunu da biliyoruz ve  bunu da ispatlayacağız. Bursa’da önümüze çıkan ve ‘’YETER BURAYA KADAR’’diyen tehditlere aldırmayacagız.

Mihrac Ural bir süre daha GÜNEŞ’e olan ÖZLEM’leriyle(!) oyalanmaya devam etsin.Ne demek istediğimi anladıgını biliyorum.Anlamadıysa eger, biraz daha beklesin...