Şuanda 69 konuk çevrimiçi
BugünBugün3113
DünDün3412
Bu haftaBu hafta25711
Bu ayBu ay51349
ToplamToplam10762149
Değişen Alman milliyetçiliği PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Cuma, 26 Temmuz 2024 20:31


40 yıl kadar önce Alman vatandaşı olmak çok zordu. Birkaç nesilden beri Alman kökeninden gelmiyorsanız vatandaşlık yasasındaki şartları yerine getiriyor olmanız anlam taşımazdı. Mesela yeterli Almanca bildiğinizi göstermeniz gerekiyor. Zor bir Almanca sınavı yapılıyordu ve geçebilen çok azdı.

Hıristiyan Demokratlar’a göre kişinin önce gelişmiş düzeyde uyum sağlaması gerekiyordu. Bu da “Leitkultur” da denilen Alman kültürünün benimsenmesiyle mümkündü.

30 yıl kadar önce bu anlayış değişmeye başladı, vatandaşlık için köken aramaktan vazgeçildi. Yine de kısıtlamalar vardı, mesela çifte vatandaş olamıyordunuz. Bunun için izin almanız gerekiyordu.

Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren yasayla çifte vatandaşlık kısıtlaması kalktı ve bütün partiler bunu onayladı.

Alman milliyetçiliği ABD’de yıllardır uygulanan anlayışa yaklaştı. Önemli olan kişinin kökeni değildir, kendini Alman olarak görmesidir. 21. yüzyıl insanların karışma dönemidir. Esas olan halkların karışmasıdır. Bunu engelleyen ülke geride kalır.

Dünyanın en karışık halkı ABD’lilerdir. Kim nereden gelmiştir, belli değildir. Önemli olan kendini ABD’li görmek ve bu ülke için çalışmaktır. Kişinin kökenine bakmak, saf halk aramak geriliktir.

Almanya hızla bu yönde ilerlemeye çalışıyor.

Son şampiyonada ülke milli takımının kaptanının Türk kökenli bir Alman olması  göstergedir. Burada önemli olan kişinin iyi futbolcu olmasının yanı sıra kendini Alman olarak görmesidir. 30 yıl kadar önce böyle insanları Alman vatandaşı olsalar bile Alman olarak kabul etmeyenler çoktu. Şimdi yine vardır ama sayıları azalmıştır.

Almanya için oynuyor, iyi oynuyor, adının Türkçe olması önemli değildir.

Almanya gibi ülkelerde geç hayata geçen bu milliyetçilik anlayışını anlamayanlar geride kalmışlardır. Alman milliyetçisi için başka halkların yetenekli insanlarının bu ülkeye kazandırılması, kendilerini Alman olarak görmeleri esastır.

ABD bunu yıllardan beri yapıyor.

Burada iki yanlış anlayış görülebilir.

Birincisi; bu insanları hala Türk sanmaktır. Mesela Korona aşısının bir çeşidini bulan çift –adları Türkçe olsa bile- Türk değil, Almandır. Onların başarısını Türklerin başarısı gibi görmek değişen milliyetçilik anlayışını anlamamaktır.

Bu değişmeyi Alman mahkemeleri bile anladılar ve aşırı sağcı AfD partisinin Almanlar arasında –eski ve yeni Almanlar- ayrımcılık yapmasını reddettiler.

İkincisi; karışıklık güçlülüktür, saflık geriliktir. Önemli olan hangi halktan olursa olsun yetenekli insanları kendine çekmektir. Bunu Osmanlı İmparatorluğu iyi yapardı. Kökenlerine bakarsanız isimleri Türkçe olsa bile sadrazamlar büyük oranda devşirmedir. Ne önemi var? Başka halkların yetenekli insanlarını kendine katabilmek, onları asıl kökenlerini unutturacak düzeyde asimile etmek zayıflık değil güç göstergesidir.

Özellikle Balkan ülkelerindeki sağlam yapılı erkek çocukları ailelerinden zorla almak, bunları Müslüman yapıp eğitime sokmak, yeteneklilerini saray hizmetlerine vermek –bunların bir bölümü ilerde sadrazam olacaktır-, kalanları Osmanlı ordusunun vurucu gücü Yeniçerilerde görevlendirmek… Osmanlı’da yüzyıllar süren güçlü ordu ve devlet mekanizmasını sağlayan bu unsurlar oldu.

Alman ve Türk milliyetçilikleri arasında açık ayrım vardı ama ortadan kalktı denilebilir.

Alman milliyetçiliği dışlayıcıydı. Kişi üç kuşaktır Alman kökenden gelmiyorsa Alman olamazdı. Türk milliyetçiliği ise kapsayıcıdır. Önemli olan kişinin kendisini Türk olarak görmesidir. Ek olarak Müslüman ise ve Türkçe de biliyorsa, gerisi önemli değildir.

Almanya’daki yeni vatandaşlık yasasında ülkede yasal yaşama süresi beş yıla inerken ek şartlar da getirildi. Bunlara göre kadın-erkek eşitliğinin kabul edilmesi ve İsrail’in devlet olarak yaşama hakkının tanınması gerekiyor. 1960’lı yıllarda gelen ilk göçmen işçi kuşağıyla sınırlı olarak Almanca sınavı basitleştirildi.

Bu yasayla tıpkı Fransa ve ABD’de olduğu gibi dışlanma sorunu bitmeyecektir.

ABD’deki siyahlar yüzyıllardan beri ABD vatandaşıdır.

Fransa’da banliyölerde isyan eden gençler de bu ülkede doğmuşlardı ve Fransız vatandaşıydılar ama kendilerine eşit muamele yapılmasını istiyorlardı.

Almanya’da benzer durumun nasıl ortaya çıkacağını zaman içinde göreceğiz.

Alman adlarını taşımayan ama Alman olan insanlar…

Karışıklık esastır, saflık ise zayıflık…