Şuanda 89 konuk çevrimiçi
BugünBugün3156
DünDün3412
Bu haftaBu hafta25754
Bu ayBu ay51392
ToplamToplam10762192
Büyük, daha büyük olmayı istemek... PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Cuma, 09 Ağustos 2024 07:59


Eziklik değil, zincirlerinden boşalmış bir hırstır her alanda gördüğümüz…

Büyük olmak, daha büyük olmak hırsı…

Bu hırsı neredeyse her alanda görmek mümkündür; son olarak da olimpiyatlarda görüyoruz.

Kaybedince dünyalar yıkılıyor, kazanınca tarih yazılmış oluyor!

Bu tarih ne kadar kolay yazılıyormuş…

Bir kişi atıcılıkta ikinci oldu ama atış tarzıyla dikkat mi çekti; gündeme damga vurmuş oluyor!

En fazla bir ay sonra adını hatırlayan kaç kişi kalacaktır acaba?

Hırslı olmakta, daima daha iyiyi yapmak istemekte kötü yan bulunmuyor. Kötü olan hırsın dizginsiz olmasıdır. Başarı kazanınca tarih yazdığına inanır, başarısız olunca çok kötü morali bozulur…

Gerçekte ise her başarı sürecinde, her yükselmede başarısızlıklar bulunur. Marifet hiç başarısız olmamak değil, eksiklerini görüp aşabilmektedir.

1990 sonrasında ülke her alanda çapının üzerinde oynamaya çalışıyor. Sınırlarını sürekli zorluyor…

Bunda kötü bir şey yoktur, kötü olan plansızlıktır. Başarısız olununca kaldıramamaktır.

Gerektiğinde beklemek, beklerken daha iyi için hazırlanmak, yeniden denemek, eksik olanları görmek, tamamlamak, yeniden denemek…

Başarıya böyle gidilir…

Her alanda başarılı olamazsınız, bunu bilmeniz gerekir.

Türkiye dünyanın önde gelen yayılmacı ülkeleri arasındadır.

2019’da yayınlanan Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında ülkenin askeri yayılmacılık yanında ekonomik yayılmacılığını da belirttiğimde, görece boş alan sayılan Afrika’da önde gelen ülkeler arasında bulunduğunu, inşaat konusunda büyük ihaleler aldığını belirttiğimde; aldıran olmamıştı.

Bu arkadaşlar şimdi Afrika’yı keşfediyorlar. Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik faaliyetlerinin büyüklüğünden söz ediyorlar. Eksik kaldıkları yan, bunun askeri faaliyetle birlikte yürüdüğünü görmemeleridir.

2000 yılında yayınlanan Alt Emperyalizm ve Türkiye kitabında Türkiye’nin Afrika ülkelerindeki askeri faaliyetinden, değişik ülkelerin ordularını eğittiğinden söz etmiştim.

Silahlı kuvvetleri eğitmek, askeri faaliyetle sınırlı kalmaz; değişik çevreleri tanırsınız ve ülkedeki etkinliğiniz artar. Ülkede yatırımların yolu daha kolay açılır.

Afrika ülkelerine yanı sıra Balkan ülkelerindeki etkinliği de eklemek gerekir.

2019’daki kitapta belirtmiştim: ülkenin bölgesel güç olduğu kabul ediliyor; askeri ve ekonomik olarak bölgesel güçtür. Dünya çapında güç olmaya çalışıyor. Güvenlik Konseyi’ne Hindistan, Almanya, Güney Afrika ve Brezilya ile birlikte üye olmak istemesi de buradan kaynaklanıyordu.

Sadece askeri ve ekonomik faaliyetle olmaz; sporda da herkesin duyacağı başarılar gerekiyor.

Zincirlerinden boşalmış hırsın büyüklüğünü bu çerçevede görmek gerekir.

24 yıl önce Türkiye alt emperyalizminden söz ettiğimde kimse aldırmamıştı.

Küresel İç Savaş ve Türkiye bunun devamıdır.

Tipin birisi gelmiş olduğu geleneğin alaycı diliyle belirlemeyi eleştirmiş, ben de kendisini fena yapmıştım. Cevabın altından kalkamadı.

20 yıl önce akla bile gelmesi zor olan belirleme yapılmaya başlandı: Türkiye emperyalist bir ülkedir. Sermaye ihracı, dış ülkelerde üretim birimleri kurulması dikkat çekicidir.

İtiraz etmeyeceğim ama konu üzerinde çalışılması gerekiyor.

Önemli olan sadece kavram değil, kavramın içeriğidir.

Türkiye’nin askeri ve ekonomik yayılmacılığı iç içedir.

Mesela Almanya’nınki böyle değildir. Ekonomik yayılmacılık çok öndedir.

Türkiye’de devletin dönüşmesiyle emperyalistleşme birlikte yürümüştür.

Lenin’in kapitalist emperyalizm tanımı bu yönüyle eksiktir; güçlü ve dünyanın değişik bölgelerine müdahale edebilen devlet olmadan emperyalizm olmaz.

Emperyalizmi sadece tekeller temelinde değerlendirmemek gerekir.

Dünya devleti olmak kolay değildir.

Futboldan olimpiyatlara kadar ve başka alanlarda da adını duyurmak zorundasın…

Karşında güçlü rakipler var.

Kimse kimseye yer vermez, yerini açmak zorundasın…

 

Bu da duygularla oynamakla olmuyor; planlı hazırlık ve başarısızlıkları göze almakla gerçekleşebiliyor.