Şuanda 115 konuk çevrimiçi
BugünBugün875
DünDün1137
Bu haftaBu hafta4595
Bu ayBu ay25597
ToplamToplam10187651
acilcilerin bu site yazarlarına teşekkür borcu var! PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Cuma, 28 Mayıs 2010 20:18


 

Bu site’de, iki senedir yazılanları toplasanız birkaç cilt tutarında kitap olur. Acilciler örtütümüzün tarihi yazılacaksa, bu yazılar  son derece ciddi bir referanstır.  Bu site’de yazan yoldaşların önemli bir çogunlugu, acilciler örğütünün merkezi eylem kadrosu, merkezi düzeyde sorumluluklar almış olan yoldaşlardan oluşuyor.Kısacası, Türkiye devrimci hareketinin son derece önemli bir tarih kesitinde bu örgütü yönetmiş insanlardır.

Son olarak İrfan DAYIOGLU yazdı. İ.Dayıoğlu 30 senedir Avrupa’da yaşıyor.İstanbul bölgesi kadrosundadır ve gerek ülkede,gerekse yurt dışında bulundugu süre içersinde bir çok şeye tanık olmuş birisidir. İ.Dayıoglu, THKP-C acilciler 1.kongresine katılmamış olmasına ragmen, MK yedek üyeliğine seçilmiş,Almanya ve Fransa komiteleri içersinde görev yapmıştır. Bu bakımdan,gözlemleri ve anlattıkları önemlidir.

İrfan dayıoglu ile uzun zamandır görüşememiştik, randevulaştık ve oturup sohbet ettik. Bu site’de yazılanları takip ettiğini ve bildikleri bazı gerçekleri yazmak istediğini söyledi ve bu tarihin aydınlanmasının gerçekten önemli olacagını özellikle belirtti. Elbette memnun oldum. Bu örgüte emek vermiş, devrim ve sosyalizm mücadelesine bu örgüt çatısı altında katkı sunmuş tüm yoldaşların bu çabaya katkı sunmaları çok önemlidir. Özellikle,İrfan Dayıoğlu gibi merkezi düzeyde sorumluluklar üstlenmiş yoldaşların yaşayarak tanıgı oldukları gerçekleri yazmaları ise çok daha önemlidir.

Bu yazıyı yazarken İ.Dayıoglu’na telefon ettim ve ‘’ seninle ilgili bazı bilgiler aktarıyorum ne dersin’’ dedim ve yazdıklarımı okudum. ‘’Hiç sakıncası yok istediğin gibi yazabilirsin’’dedi. Ayrıca, kendisinin yazmış oldugu yazıda benimle ilgili bölümlere itiraz ettiğimi ve bunu acilciler blogu okuyucu maktupları köşesinde yazdıgımı da söyleyerek, okuyup okumadıgını sordum. Okudugunu söyledi ve haklı oldugumu kendisinin  bu durumu bilmesine ragmen yazarken unutmuş oldugunu anlattı.

Bu kısa açıklamadan sonra yazının başlıgına dönüyorum.

Acilciler örgütünün, bu site’nin yazarlarına karşı teşekkür borcu oldugunu söyledim. Kimilerine garip gelebilir ama olsun. Kendi açımdan söylüyorum. Bugüne kadar sustum. Yaşadıklarım konusunda özellikle mütevazi olmaya çalıştım ve Mihrac Ural gibi soysuzların, bilmem ne kadar zindan gezdim(!) şöyle kahramanlık yaptım,böyle lider’lik yaptım gibisinden palavralarına karşın sadece güldüm ve bu tür zavallı sefillere karşı yüzlerce yoldaşın yapmış oldukları fedakarlıkları bilmeme ragmen, bu yoldaşların hala mütevaziliklerini koruyarak, bu ‘adam’ın soytarılıklarına karşı ‘’hadi be oradan palavracı sende’’ dememiş olmalarını, mihrac Ural soytarısını ciddiye almadıklarına yordum.Haklıymışım. İ.Dayıoglu ile de konuşurken bu kanıya vardım ve bu soytarının ciddiye alınmadıgını gördüm.

THKP-C Acilciler örgütü, 12 eylül öncesi dönemde, teorik seviyesinin yetkinliği, ideolojik-politik perspektifi ve de politik hedeflere yönelik askeri eylemleriyle saygındı.

THKP-C acilciler örgütü, 12 eylül döneminde ise, 12 eylül faşizminin zindanlarında baş eğmeyerek,teslim olmayarak ve zindan direnişlerine öncülük ederek saygınlaştı.

Bütün Türkiye bilir. Acilciler örgüt militanlarının, en başta HAYDAR YILMAZ olmak üzere, İstanbul askeri cezaevleri ve özellikle’de Ankara MAMAK cezaevindeki direnişleri, ülke genelindeki eylül faşizmine karşı amansız karşı duruşun atar damarıdır.

Haydar Yılmaz,kendisi bahsetmiyor. Mihrac Ural soytarısı gibi, hiçbir şey olmadan herşey oldugunu iddia ederek yalan söyleyenlere karşı, ‘’siz nereden çıktınız, oturun oturdugunuz yerde’’ demiyor. Buna gerek de duymuyor. Namussuzların, ortalıgı yaygaraya vererek kafaları karıştırdıkları bir ortamda,Namuslu devrimcilerin, ortaya çıkıp namussuzların namussuzluklarını yüzlerine çarpması, illada bunu kendilerinin yapması gerekmiyor. Gerekmiyor çünkü, gerçekleri, 12 eylül zindanlarında yatan tüm devrimci militanlar bliyorlar.

THKP-C acilciler örgütü, 12 eylül sonrasında nasıl bilinir?

12 eylül sonrası THKP-C acilciler örgüt ismi anıldıgı zaman, Suriye ve muhaberat’da birlikte anılır. Acilciler-Suriye-muhaberat ve Mihrac Ural isimleri birlikte anılır. 12 eylül sonrası Acilciler ismi kirletilmiştir.Bu kirliliğin merkezi Suriye ve Mihrac Ural adlı haindir.

Mihrac Ural, Temmuz 1980 tarihinden bugüne Suriye’dedir. O tarihten bugüne,30 sene geçti.  Bu süre içersinde ne oldu?

a.      Cezaevlerinde direnen, on’larca sene hapis yatan, hastalanan,sakat kalan tek bir örgüt militanıyla ilişki kuruldu mu? Söylüyorum. Hiç kimseyle ilşki kurulmadı. ‘Benimle kuruldu ‘ diyen varsa çıksın söylesin ve beni yalanlasın.

b.      Kaç kişiye maddi yardım yapıldı? Kaç kişiye avukat tutuldu? Kaç kişinin ailesi ile ilişki kuruldu ve hukuksal sorunlarına çözüm arandı? Söylüyorum. Hiç kimseye ne maddi nede manevi yardım yapılmamıştır. ‘Bana yapıldı’ diyebilen varsa çıksın söylesin ve beni yalanlasın.

c.      İddia ediyorum. Suriye’den  Ülkeye gönderilen yüzlerce yoldaşa, gierken bol keseden sahte vaadlerde bulunulmuş, sorumlu veya kadro statüsünde gönderılmıştır. Bu yoldaşların hemen tamamı, kendilerine söylenen vaadlerle ‘ güven içersinde’ çalışma bölgelerine ulaştıkları an tek başlarına bırakılarak, kısa zaman içersinde polisin eline düşebilecek şekilde yalnızlaştırılmışlardır. Militan bir kadro yada sorumlu bir yoldaş için gereken alt yapının ‘derhal’ inşa edilecegi veya herşeyin önceden hazır oldugu yalanlarıyla ülkeye gönderilen yoldaşların tamamı yakalanmış/yakalatılmıştır.  Bu yöntem klasik bir Mihrac Ural-muhaberat yöntemidir.

d.       Bir kez daha iddia ediyorum. Suriye’den ülkeye yollanan yoldaşlardan , kısa bir süre sonra yakalanmayan VARMI? Cevap veriyorum. Hayır, yoktur. Suriye’den ülkeye dönen herkes yakalanmıştır. ‘Ben yakalanmadım’ diyen bir yoldaş varsa çıksın söylesin ve beni yalanlasın.

e.      Çok açık ve net yazıyorum. Mihrac Ural Ağustos 1980 tarihinden itibaren Suriye’dedir. O tarihten  1987 Aralık ayına yani 1. Kongre’ye kadar, Türkiye ile ilişkilerini ( yazışma ve mektuplaşmalar) PO.BOX 848 LATTAKİYE  olarak bilinen posta kutusu ile saglamıştır. Ve bu posta kutusu’na giden yada gelen tüm mektuplar Milli istihbarat teşkilatı(MİT) denetimindedir. Gelen veya giden tüm haberleşmeler MİT’in bilgisi dahilinde  yapılmıştır.

Mihrac Ural’a yapılan tüm uyarılara ragmen ( yüzlerce yoldaş uyarmıştır) bu adres degiştirilmemiştir.  Haydar Kılıç yazdı. Hapisten çıktıktan sonra, Mihrac Ural tarafından kendisine mektup yazıldıgını ve polisin bundan haberdar oldugunu yazdı. Nasıl haberdar oldugunu  ben söylüyorum. Sadece Haydar Kılıç’a degil, Mihrac, Yüzlerce kişiye böyle mektuplar yazdı ve polis bunların hepsinde de bilgi sahibi idi.

Dikkat ediniz. Mihrac Ural cezaevinde bulunan yoldaşlarla ilgilenmedi,  Cezaevindeki yoldaşların isimlerini ve direnişlerini kullanarak Suriye’de büyüdü. Her türlü kirli işi örgüt maskesi altında yaptı ve her degeri paraya çevirdi sermaye yaptı. Dışarı çıkan yoldaşlara mektuplar yazarark adam göndererek ne düşündüklerini(!) ögrenmeye çalıştı. Devam etmek isteyenleri derhal yanına çağırarak bir süre adından istifade ederek siyasi kazamç sagladı ve bir süre sonra da,‘’kullanım değeri’’ kalmadıgına karar vererek ALİ HAMAM ile Türkiye’ye yolladı ve YAKALATTI. Bu bir Mihrac Ural-Muhaberat operasyonudur.

f.        ALİ HAMAM, namı değer ALİ BOZCA... Mihrac Ural’ın kaçakcısıdır. Ben de dahil, Türkiye’den Suriye’ye, yada, Suriye’den Türkiye’ye yoldaşları getirip götüren kaçakcı. Yayladagı/ yayık damlar köyündedir.  Daha önce sormuştum. Tekrar soruyorum. Tüm acilciler soruyorum. Ali Hamam ile türkiye’ye giden yoldaşlardan yakalanmayan varmı? Ben olmadıgını iddia ediyorum. Hayır, ‘ben yakalanmadım’ diyebilen bir yoldaş varsa çıksın söylesin ve beni yalanlasın. Çıkmaz. Çıkamaz. Çünkü yoktur.

Ali Hamam’ın polis’le işbirligi yaptıgını, getirip götürdügü herkesi polise bildirdigini ortaya çıkartan benim. Bu işbirliğini kabul eden ve ‘’korkumdan söylüyordum’’ diyen ALİ HAMAM’ın kendisidir. MK’nın, Ali HAMAM ‘ın etkisizleştirilmesi için aldıgı karar vardır. Bütün bunlara karşın, ben ne zaman LAZKİYE’den ayrılsam ve başka bir şehire, (örnegin Şam’a ) gitsem, Ali Hamam ile yeni yoldaşların Türkiye’ye gönderildiğini ögrenmişimdir. Bu bir Mihrac Ural ve muhaberat operasyonuydu. Bu bir tasfiye oprerasyonuydu.

Ben, Ali Hamam meselesini bu sitede 20 sene sonra tekrar gündeme getirdiğim zaman, Mihrac URAl ne yazdı? Hatırlayınız,ne yazdı? Ali HAMAM’ın polis degil bir kahraman(!) oldugunu yazmadı mı? Ali Hamam ser verdi sır vermedi(!) diye yazmadı mı? Yazdı.  Ali HAMAM’ın tıpkı kendisi gibi(!) ser verip sır vermedigini yazmakla kalmadı, bu kaçakcının beni sorguladıgını(!) bile yazdı. Ne oldu peki? Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadan söndü. Ali HAMAM’ın büyük balık operasyonunda kuryecılık yaptıgını iddia ettigim zaman beni yalanlayan Mihrac Ural’ın  suratına ALİ HAMAM belgesini çarpıverdik. Büyük Balık operasyonunda Ali HAMAM ‘In örgüt üyeleri arasında ilaç kutuları içersinde haberleşmeyi sagladıgını belgeleyen o günkü gazete haberlerini resimleriyle birlikte yayınladık.

              İsteyen arkadaşlar http://thkp-c-acilciler.blogspot.com

Adresinde birkez daha okuyabilirler.

Düşünebiliyormusunuz,’’ korktugum için polisle işbirligi yaptım. Getirip götürdügünm herkesi polise bildiriyordum ‘’ diyen, 60 yaşında bir kaçakcı, bu itirafından bir kaç ay sonra, ben Avrupaya çıktıktan hemen sonra, BÜYÜK BALIK OPERASYONU(!) denilen, örgütü bitirme operasyonunda yenıden devreye sokuluyor ve militanlar arasında kurye olarak kullanılıyor.

Bunun adını koyacak olsanız ne derdiniz peki?

Ben söylüyorum. Bu bir Muhaberat, Mihrac Ural operasyonudur.

g.      12 eylül sonrası Acilciler örgütü, Yoldaşlarını ÖLDÜREN, kendi yoldaşlarını karalayan,yoldaşlarına tuzak kuran,tasfiye eden,yoldaşı yoldaşa kırdırmaya çalışan kumpaslarla anılır.

h.      12 eylül sonrası Acilciler örgütü.Suriye gizli servisi Muhaberat’ın yan kuruluşu olarak anılır.

i.        12 eylül sonrası Acılciler örgütü, türkiyeli devrimci örgütler tarafından ‘’ aman yaklaşmayın, dikkatli olun’’ diye bahsedilen şabelidir diye bilinir.

j.        12 eylül sonrası Acilciler örgütü, Mihrac Ural adlı sahtekar bir paranoya’nın , her türlü pislige bulaşmış kirli işlerin merkezi olarak anılır.

k.      12 eylül sonrası Acilciler örgütü, PKK Genel başkanı ABDULLAH ÖCALAN’ın deyimi ile,’’ o şerefsizin örgütü mü, o şerefsiz adam devrimci degil ki’’ diye anılır.

Soruyorum. THKP-C Acilciler örgütüne emek vermiş, bu örgüt çatısı altında devrim ve sosyalizm mücadelesine katılmış hiçbir acilci militan, 12 eylül sonrası Acilciler ‘örgüt’’ünü savunabiliyormu? Savunmuyor. Neden savunsun ki?

Özellikle, Aralık 1987 1.kongre’nin heman ardında herşey açıga çıkmıştır.Kongre’den hemen sonra,Suriye muhaberatı’nın yönlendirmesi ve Milli İstihbarat teşkilatı (MİT) in denetiminde yapılan BÜYÜK BALIK OPERASYONU ile örgütsel tasfiye tamamlanmıştır. Tasfiye’nin yıkıntıları arasında ortaya çıkan çirkinliğin adı, MİHRAC URAL AİLE ŞİRKETİ’dir. Hırsızlık, eroin ticareti, para karşılıgı adam kaldırma ve yok etme, ahlak dışı ne varsa herşeyin çekincesiz kullanıldıgı bir MAFIA örgütü olmuştur.

Devrimci degerlerinden tamamen arındırılmış(!) ve kirlilikle kuşatılmış olan bu yapı, devrime degil devrimci hareketlere ve devrmci kişilere karşı kullanılmaya başlanmıştır.

Mihrac Ural adlı soytarının yazdıgı palavralara aldırış edenler varsa hala, uyarıyorum. Açık ve dosdogru yazıyorum. Bakmayın siz o soytarının KÜRT AŞKI(!)na, Kadim dostum(!) Abdullah Öcalan yoldaş(!) söylemlerine. Bilmediğimizi sanıyor. Sırası geldikce yazılacaktır. Mihrac URAL’in azılı bir Kürt düşmanı oldugu ve bu konuda teşebbüs etmeye cüret ettiği AMANSIZ İHANETLERİ vardır ve bütün bunlar tanıklarıyla  ortaya konulacaktır.

Ben, İbrahim Yalçın olarak bir kez daha Mihrac URAL’a çagrıda bulunuyorum. İstediğin kişiyi yanına al ve istediğin yere gel. Bu örgütün 1.Kongresinde seçilmiş MK ve MK yedek üyeleri başta olmak üzere, 12 eylül öncesi il sorumluları ve her bölgeden belirli sayıda miltanları bir araya toplayalım ve bu örgütün hainlerini, ajanlarını,işbirlikcilerini,muhbirlerini,hırsızlarını,ahlaksızlarını yargılayalım ne dersin? Ve  cok ciddi bir iddiada bulunuyorum. Bu örgüt içersinde Mihrac Ural’ın devrimci oldugunu iddia edebilecek, fazla degil 5 kişi bulsun yeterlidir. Ben tüm söylediklerimi geri çekecegim. Bulamaz. Mihrac Ural, bu örgüt içersinde 5 kişiyi bulamazzzz.

Acilciler örgütü devrimcidir. Acilciler örgütü, devrim ve sosyalizm mücadelesinin önemli bir kazanımıdır. THKP-C Acilciler örgütü militanlıgını yapmış yüzlerce yoldaş, bugün nerede ve hangi örgüt içersinde olurlarsa olsunlar yürekleri devrim ve sosyalizm için çarpan militanlardır.

Kirletilmiş, suç örgütü bir şebeke olmuş bugünkü sahtekarlar , acilci olmayıp, bu tertemiz ismi kullanarak pislige bulaştırmaya

çalışan hokabazlardır. İtirazımız bunadır ve itiraz etmeye de devam edecegiz.

Mihrac Ural,yaşayan hiçbir devrimciyi sevmedigi gibi,yaşayan Acilci’nin  de düşmandır.

Mihrac Ural, Engin Erkiner’i sevmez. Engin Erkiner bu örgütün kurucularından oldugu için sevmez. Acilciler örgütünün bugün akıllarda kalan tüm teorik yazılarını yazan kişi oldugu için sevmez.

Mihrac Ural, Haydar Yılmaz’ı da sevmez. Haydar Yılmaz ismi onu hep rahatsız ettiği için sevmez. Cezaevlerinde adı mitleştiği için sevmez. 2 sene içersinde bilmem kac tane zindan(!) dolaşan Mihrac,Haydar Yılmazı elbette sevmez. Zindan direnişi denildigi zaman Mihac’ı kim n’apsın(!) ki

Mihrac Ural, Erkan Ulaşan’ı da sevmez. Nebil Rahuma gerçegini açıga çıkarttıgı için sevmez.

Mihrac Ural, Hasan Balcı’yı da sevmez. Nebil’i buldu ya(!) o nedenledirki sevmez. ‘’Pişmiş aşa soguk su kattı’’ ya o nedenle sevmez.Adı

Mustafa Burgazı severmi peki? Hayır, kesinlikle sevmez. M.Burgaz, Antakya’daki Mihrac Ural’ın panzehiridir(!) de o bakımdan sevmez. Mihrac Ural,yaşayan bir Mustafa Burgaz’dan nefret(!) eder. Mustafa Burgaz yaşamamış olsaydı kahraman(!) diye bahsedecekti. O şimdi yaşıyor ve Mihrac Ural’ın hiçbir şey yapmadıgını, başkalarının yaptıgı herşeyi ‘’üstlenen bir sahtekar’’ oldugu gerçegini çok iyi bilenlerden birisi oldugu için sevmez.

Haydar Kılıç’ı severmi dersiniz? Sevmez. Haydar’ın o güzel espirilerine ifrit olur çünkü. O nedenle sevmez ve nefret(!) eder.

Haydar’ın o meşhur,’’ taşa sıçmış cıymalıyor’’ diye yazdıgı yazıları okurken, kafasını duvarlara vurdugundan belli. Sevmez.

Mhrac Ural, Cabir’i de sevmez. Sevmez elbette, Cabir, kendisine verilen görevi(!) yapmadı çünkü.Suriye muhaberatı adına Müslüman kardeşler örgütü sorumlularına karşı aldıgı suikast emri(!) yerine getirmedi ve ‘’ben suriye adına iş yapmam’’ dedi ve reddetti. Cabir sevilir mi(!)

Mihrac Ural, İrfan Dayıoglu için ne düşünüyor? Dersiniz. Hiç bir acilciyi sevmediği gibi İrfan’ı da sevmez, ama sever(!) gözükürdü. Sırası gelir arkasında küfreder,sırası gelir boynuna sarılır yoldaş(!) derdi.  İrfan şimdi yazıyor ya, göreceksiniz nasıl da kin kusacak. İrfan’ın da bir dosya(!) olmalı, kaçıncı dosya’dır bilemem ama yakında ögreniriz(!)

Ali Sönmezi, Kemal Bayram’ı Zafer’i severmi? Hayır. Hepsinden nefret eder. En çok Zafer’i severdi. Fransa’ya yigeni TEVFİK’i yolladı. Başta Antakyalı hehşehrileri olmak üzere,herkesi dolandırdılar, En son Zafer’i dolandırılar ve tüm yoldaşlıkları sona erdi. Mihrac Ural, el koydugu örgütümüzün degerleri ile ve yigeni TEVFİK kanalıyla Fransa’da yüzlerce kişiyi dolandırdı. Taa Almanya’lardan Fransa’ya kadar gelip Mihrac’ın yigeni Tevfik’i arayanlar var. Kaçtı saklanıyor. Bu iblis’in arkasındaki dolandırıcı Mihrac Ural’dır.

Mihrac Ural, İbrahim Yalçın’dan nefret eder NEDEN?

İbrahim Yalçın, çok konuşuyor(!) mihrac Ural’ın binbir emekle(!) ördüğü oyunu bozdu. MİT ve MUHABERAT tarafından kuşatılmış bir örgütün karanlık kod’larını açıga çıkarttı.İhanetin sırlarını deşifre etti.Başkaları gibi ‘adam sende’ demedi. Ali Hamam gerçegini yakaladı ve oyunun baş aktörü ve kuklasının ilişkilerini açıga vurdu. MİT’in kucagına atılmış Türkiye’deki yoldaşları uyardı ve tedbir aldırdı.Mihrac Ural ile karşılaştıgı ğünden itibaren yakasına yapıştı. Rüşvet (!) teklif edildi,kabul etmedi. Yoldaş(!) konuşma dendi,konuştu. Yalan söylüyor denildi,yalan söylemediği anlaşıldı. Önce kahraman(!) ilan edildi, olmadı. MİT ajanıdır,yakaladık ve konuşturduk, tedbir için MK üyesi yaptık Avrupa’ya sorumlu yolladık denildi. Tutmadı ve herkes kıçlarıyla güldü. O hala devam ediyor. İstedigi kadar biryerlerini yırtarcasına kadar bagırsın. Güneş balçıkla sıvanmıyor.

Mihrac Ural, İbrahim Yalcın’ın MİTten para aldıgını yazıyor. Dogrudur. İyi de para nerde? Ben söylüyorum.Bu para Mihrac Ural’ın kasasındadır. Neden kasasındadır? Aslında kasasında olmayacaktı, başucunda bir çerçeve içersinde duvarda asılı olacaktı(!) Olmadı.Onu bile harcadı.

Mihrac Ural, İbrahim Yalçın Suriye’ye gelir gelmez herşeyi anlattı diyor. YALAN söylüyor. Bir kere benim, neyi nasıl ve neden yaptıgımı geldikten sonra degil, daha Türkiye’de iken tüm örgüt biliyordu ve ne yapıldıysa konuşarak,telefonlaşarak bilinçli olarak yapılmıştır.

Bu konuda yalan söyleyenin kim oldugunu en iyi bilen kişi SARI VEDAT’tır. İsmini söylemiyorum. Kongreye katılan herkes bu yoldaşı çok iyi tanır. Buradan kendisine açık cagrıda bulunuyorum. SARı yoldaş bu yazıları mutlaka okuyordur cevap vermesini bekliyorum. KİM DOGRU söylüyor.

SARI VEDAT yoldaş,Kongre süreci için Türkiye’yi karış karış dolaşmak üzere, benden bir hafta kadar önce Ali HAMAM kanalıyla Ülkeye girdi.  Bir hafta sonra bende ülkeye dönecek ve İstanbul’da buluşacaktık. ALİ Hamam, SARI’nın ulkeye girişini polise bildirmesine ragmen Polis, Sarı yoldaşı elinden kaçırmış her her yerde arıyordu. Polis’te ögrendiklerim karşısında şok olmuştum. Bilinmeyen hiçbir şey yoktu. ALİ HAMAM’ın yıllardır polisle çalıştıgı anlaşılıyordu. Yıllardır Suriye ile haberleşme kanalı olan Po Box 848 LATTAKİYE adlı posta kutusu MİT denetimindeydi. SARI yoldaş’ın ülkeye ne amaçla girdiği ve nerelere gidecegi ne zaman giriş yaptıgı biliniyor ve özellikle bir an önce bulunması isteniyordu.

Sarı yoldaş’la randevuya yetiştim ve herşeyi kendisine anlattım ve bir saniye durmadan derhal ülkeyi terketmesini ve yoldaşlara herşeyi anlatmasını söyledim ve ülkeyi terkettirdim. Suriye ile her gün telefonlaşarak bilgi aldım(!) bilgi verdim. Nasıl çıkacagımızı birlikte kararlaştırdık. Kimlerle ilişki kurulup uyarılavagını birlikte kararlaştırdık.

S.Yagmurdereli’nin evinde örgüt dökümanları oldugunu biliyordum.Haber yolladım onları yok ettirdim. Antakya PTT önünde ALİ FUAT ÇİLER’le buluştum. Dikkatli olunması, yakında büyük bir operasyon olacagı konusunda uyardım tedbirli olunması gerektıgını ve özellikle M. Ç. Nin bilgilendirilmesini istedim. Ali Fuat yanımda hemen İzmir’e M.Ç ye telefon etti ve bak İbrahim böyle böyle söylüyor dedi. M.Ç’nin bu duyarıyı A.F.Çiler’den aldıgı için önemsemeyecegi sanısıyla, ‘’ bak bana inanmıyorsan İbrahim yanımda telefonu ona verıyorum o söylesin’’ demesi üzerine telefonu ben aldım ve M.Ç ile konuştum. Aynı uyarıları yaparak, ‘’bizden ikinci bir haber gelinceye kadar hiçbir şey yapmayın ve eclerinizde yasa dışı bir şeyi kesinlikle bulundurmayın’’ uyarısında bulundum.

Herşeyi ve hekesi uyarıp tedbirlerini aldıktan sonra ve yine Suriye ile haberleşerek çıkış günümüzü kararlaştırarak Suriye’ye döndüm. Suriye sınırını geçer geçmez’de ALİ HAMAM’ın yakasına yapışarak eve getirip herşeyi anlatmasını isteyerek İTİRAF ettirdim.

Sarı yoldaş’a bir kaez daha çagrıda bulunuyorum. Aynen böyle oldu mu olmadı mı? Kim yalan söylüyor? Mihrac Ural mı? İbrahim Yalçın mı?

Ve bir kez daha söylüyorum. Sarı yoldaş, Suriye’ye geçtiği zaman, Mihrac Ural tarafından uyarılmış(!) ve aynen şöyle söylenmiş. ‘’ Yoldaş, bunları kimseye anlatma, böyle birşey yok. İbrahim ( CEMAL) yoldaş sana şaka yapmış, yakalanırsın diye korktugu için sana böyle bir senaryo uydurarark seni yollamış’’ diye olayı kapatmak istemiştir.Ve Sarı yoldaşı bu şekilde kandırmaya çalışmıştır. Ben Suriye’ye geldiğim zaman Sahilde herkes banı bekliyordu ve kahramanlar(!) gibi karşılanıyordum. Yoldaşlar arasında bana kırgın olan bir kişi vardı o da SARI yoldaş idi. Nedenini sordugum zaman, ‘’ Beni korkuttun Suriye’ye yolladın,yapılacak bir sürü iş vardı,hiçbir şey yaptırmadın’’ diyordu. Kendisine, benim Türkiye’de kendisine söylediğim herşeyin gerçek oldugunu birkere daha anlattmama ragmen zor inandırabıldım. Çünkü,benden önce Mihrac Ural tarafından,kesinlikle dogru olmadıgı konusunda bayagı ikna(!9 edilmişti.

Mihrac Ural, İbrahim Yalçın’ı sevmez. Sevmez, çünkü İbrahim Yalçın’ın kanına ihanetin virüsü bulaşmaz da o nedenle sevmez.

Mıhrac Ural’da zerre kadar devrimci ahlak kalmışsa eger, SARI vedat yoldaşa kendisi de çagrı yapar ve gerçekleri açıkla der ve HAİN kim,İŞBİRLİKCİ kim? Ortaya çıkar. Ne dersin Mihrac Ural varmısın?

Tekrar ediyorum. ACİLCİLER tarihinin karanlıkta kalan bir dönemi aydınlanmıştır. Bu tarihin karanlık sayfalarını aydınlatan bu site yazarlarına, samimi tüm acil militanlarının TEŞEKKÜR BORCU VARDIR.

Son Güncelleme: Cuma, 28 Mayıs 2010 20:26