Şuanda 53 konuk çevrimiçi
BugünBugün473
DünDün2294
Bu haftaBu hafta6445
Bu ayBu ay40182
ToplamToplam10156737
Acilciler tarihini kim(ler) yazmalı? PDF Yazdır e-Posta
İbrahim Yalçın tarafından yazıldı   
Çarşamba, 09 Haziran 2010 16:41


 

Mehmet KOÇ yoldaşımız ağır hasta. Tarihimizin başından sonuna,(belli aralıklarla ilişki kopuklugu yaşasa bile) devrimci kişiligini korumuş, THKP-C Acilciler örgütü militanına yakışır bir tarzada  dimdik yaşamış,üzerine aldıgı her görevi tam bir özveri ile yerine getirmiş bir yoldaşımızdır.

Yeraltı maden iş sendikası kurucularındandır. Çetin Uygur ve Hasan Basri TEMİZALP yoldaşımızla, 1976 tarihinde sendikal faaliyetler içersinde tanışmış ve THKP-C hareketine olan sempatisi, H.Basri TEMİZALP yoldaşımıza duydugu güven  temelinde gelişmiştir. Bu ilişki, İlker AKMAN ile tanışmasıyla devam ederek günümüze kadar sürmüştür.

26 Ocak 1976 tarihinde Malatya Beylerderesi katliamı sırasında tutuklanarak 1 yıl Adana cezaevinde yattıktan sonra, Devrimci faaliyetlerine ve sendikal çalışmalarına ‘Ankara Büyükşehir Belediye’sinde, bakım onarım işcisi sıfatıyla devam etmiş, üç sene sonra da  Suriye’ye geçmiştir. FKÖ’nün Suriye’de bulunan KAMP’ında büyük bir çifliğin sorumlulugunu üstlenmiştir. 12 Eylül sonrası, Ülkeyi terk ederek Suriye’ye gelen binlerce devrimcinin barınagı konumunda olan bu çiftlikte, tüm devrimcilerin barınma ve beslenme sorunlarını gönüllü olarak üstlenmiştir.  Eylül sürecinde, Suriye’ye giden hemen her devrimci, Mehmet KOÇ adını duymuş, tek başına yarattıgı imkanlardan yararlanmıştır.

Mehmet Koç, yardım ettiği,barınma ve beslenme olanagı sagladıgı hiçbir devrimciden çıkar ilişkisi beklemeksizin,bir devrimcinin yapması gereken davranışı sergilemiştir. Mihrac Ural’ın yaptıgını yapmamış, buna tenezzül etmek şöyle dursun, aklından dahi geçirmemiştir.

Nizamettin ARIÇ ve Mahir SAYIN başta olmak üzere, Türkiye devrimci hareketinin belli başlı tanınmış isimleri ve militanları Mehmet KOÇ ismini  en iyi bilenlerdendir.

Bütün bunları neden yazıyorum? Şu nedenle yazıyorum. Bu tarihin isimsiz kahramanları vardır. Onların sustugu yerde birileri çıkıp konuşabiliyorlar. Mehmet Koç, hasta yatagında yaşadıgı süreci ve gözlemlerini anlatmak istedi. Değişik  yoldaşlarla birlikte karşılıklı konuşarak kendisiyle sohbet ediyoruz ve filme alıyoruz. Tarihimizin karanlıkta kalan, çarptırılan ve tersyüz edilen, gizlenen, yalan söylenen,yapılan ihanetleri karartmaya çalışan ne idüğü belirsiz tiplerin çarpıtmalarına karşın, tarihimizin güzelliklerini ve övünç duydugumuz sayfalarını gün ışıgına çıkarmaya ve unutturmamaya  çalışıyoruz.

THKP-C Acilciler  tarihi içersinde bir tane Mehmet KOÇ olmadıgını biliyoruz. Bu tarih içersinde yüzlerce Mehmet KOÇ(lar) var. Yazmalarını bekliyoruz. Yazmak istediklerini biliyoruz, bizlere gelen telefonlar  bunu gösteriyor.

THKP-C Acilciler tarihinde ADANA’nın önemi büyüktür. Adana’lı yoldaşların yazmaları gerekiyor. Yaşadıklarını, tanıgı oldukları güzellikleri ve ihanetleri yazmaları gerikiyor.

Aycan Özkan yoldaşımız, Serdar Soyergin yoldaşı ne güzel yazdı.

Serdar SOYERGİN bizim tarihimizdir. Serdar SOYERGİN bu tarih içersinde daha da yazılmalıdır. Serdar SOYERGİN ile omuz omuza yoldaşlık yapmış yoldaşların, Serdar’ı yazmak onu unutturmamak gibi bir sorumlulukları var. Bu sorumluluklarından kaçamazlar, kaçmamalıdırlar.

Ali Çakmaklı bizim tarihimizdir. Adana denildigi zaman Ali ÇAKMAKLI ismi mutlaka anılmalıdır.

Ali ÇAKMAKLI ismi’nin, Mihrac Ural adlı katil tarafından kirletilmesine müsade edebilecek bir ADANA’lı yoldaşımızın olacagına inanmıyorum.

Ali ÇAKMAKLI isminin, Zeki Bayterin gibi soysuz tarafından bir duble rakı parasına meze edilerek harcanmasına göz yumacak, sessiz kalacak ve ‘bana ne’ diyebilecek bir Adana’lı yoldaşımızın olabilecegine kesinlikle inanmıyorum.

Nebil Rahuma bizim tarihimizdir. Nebil Rahuma ismi Antakya’dan, İstanbul’a, İstanbul’dan Adana’ya, tüm ülkeye   uzanır. Nebil Rahuma yoldaş bu tarih içersinde elbette yazılmalıdır. Yazılacaktır. Nebil isminin Mihrac Ural tarafından sahtekarca kullanılmasına tahammül edebilecek samimi bir yoldaşımızın olduguna inanmıyorum. Antakya’lı yoldaşlarımız buna müsaade etmemelidir, etmeyeceklerdir. Nebil adı’nın arkasına sıgınarak kirliliklerini kapatmaya çalışan soysuzların kim olduklarını en iyi bilenler Antakya’lı yoldaşlarımızdır. Yaşadıklarını anlatmak, ihaneti deşifre etmek, soysuzların yalanlarını yüzlerine haykırmakla sorumludurlar.

Ahmet Yıldırım kim? Bileniniz varmı? Ahmet Yıldırım, bu tarihin isimsiz kahramanlarından sadece bir tanesidir. Antakya’lıdır ve Mihrac Ural’ın, Ahmet adını agzına almaya cesaret edemedigi bir militandır. Müntecep Kesici biliniyor. Ahmet Yıldırım pek bilinmiyor. Bu ismin unutulmasını isteyebilecek Acilci’nin olduguna, olabilecegine elbette inanmıyorum.  Ahmet Yıldırım ile omuz omuza yoldaşlık yapanlar neden susuyorlar peki? Susmaları gerekir mi? Bu tarih içersinde Ahmet Yıldırım’ın unutulmaz yeri vardır. Kim yazacak bu yeri? Antakya’lı yoldaşlarımızın A.Yıldırımı çok yönlü anlatmalarını bekliyoruz.

Kayseri’li yoldaşlar ve onların mücadeleleri de bu  tarih içersinde önemlidir. Ayhan YAVUZ bizim tarihimizdir. Ayhan YAVUZ ismini unutturmak tarihin derinliklerine gömmek kimin haddine...

Ayhan YAVUZ yoldaşı en iyi bilen, onu en yakından tanıyan mücadele yoldaşlarının sorumlulukları vardır. Bu sorumluluktan kaçmak, Ayhan YAVUZ’un anısı önünde saygı duymamakla eş anlamlıdır.  Nigde, Nevşehir ve Kayseri’li yoldaşlarımız bu tarihin aydınlatılmasında, bilinmeyenlerin bilince çıkartılmasında ertelenemez görev ve sorumluluklarla yüzyüzedirler.

Günay KARACA’yı anlatmak en başta onların görevleridir. Günay KARACA’nın nasıl yakalandıgı karanlıktır. Günay KARACA’nın, Mihrac Ural ile ilişkilerinde bilinmeyenler vardır. Günay KARACA’nın, Suriye’de neden ve hangi gerekçelerle ayrıldıgı konusunda bilinmeyenlerin aydınlıga çıkartılması, Günay KARACA’nın neden öldürülmek istendiginin de cevabı olacaktır.

Daha önce yazdım. Günay KARACA, Suriye’den Türkiye’ye dönerken, Mihrac Ural’ın yönlendirmesi ile Zafer GÖNDOGDU tarafından Murat SAHILLIOGLU( Semir, Ertan)na ‘’ sınırı geçirir geçirmez kafasına bir kurşun sık’’ diye talimat almıştır. NEDEN..?  Nedeni, Günay Karaca yoldaşı en yakın tanıyan yoldaşların anlatımları ile açıga çıkartılacaktır. Unutmayın, kim bu sorumlulugu yerine getirmiyor, getirmek istemiyor ve bildiklerini saklamaya devam ediyorsa, bilsin ki Günay KARACA’ya yapılan Mihrac Ural ihanetinin de ortagıdır.

Çorum, Mersin, Kars, Ankara bölgelerinden yoldaşlara önemli sorumluluklar düşüyor, Her yoldaş tek tek bu sorumlulugun gereğini yapmakla yükümlüdür.

Recep Güregen ve Hüseyin Güregen yoldaşların bu tarih içersindeki yerleri, Acil tarihi içersindeki miltan konumları mutlaka yazılmalıdır. İçerde yada dışarda, yaşamın her alanında birlikte oldukları,omuz omuza mücadele ettikleri en yakın yoldaşları tarafından yazılmalıdır.

G.Antep’de yoldaşlarımız öldürüldüler. Sokak ortasında dövülerek öldürüldüler. Kamulaştırma eyleminin soruşturulması sırasında yakalanarak halkın gözü önünde öldürüldüler. Örgütümüzün isimsiz kahramanlarıydılar. Kim anlatacak bunları? En yakın tanıyanlar anlatacaklar elbette. Görevlidirler, görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor.

Balıkesir, İzmir ve Ege’nin kimi yerlerinde,  örgütsel faaliyetlerimizin bilinmeyenlerini bölgede çalışma yürütmüş olan yoldaşlar anlatmalılar. Bugün, nerede ve hangi örgütsel yapı içersinde bulunurlarsa bulunsunlar, yaşadıkları süreci anlatmalarını ve tarihimizin aydınlatılmasına katkılarını bekliyoruz.

Fransa, Almanya, Hollanda, İsvec, İsviçre başta olmak üzere Orta-Dogu’dan avrupa ülkelerine gönderilmiş 700 ‘ün üzerinde acilci militan bulunmaktadır. Bugün, bu yoldaşlarımızın önemli bir bölümü, Mihrac Ural adlı sözüm ona sekreter(!)in kim oldugunu ve neye hizmet ettiğini çok iyi biliyorlar. Yıllardır bunları konuştular ve örgütümüzün nasıl tasfiye edildiğinin bizzat tanıgı konumundadırlar. Avrupa ülkelerine dagılmış ve 700 ‘ün üzerinde  acil miltanından 7 kişi’nin Mihrac Ural’ın tasfiyeci bir ajan olmadıgını  iddia edemez, hemen tamamı bu konuda açık bir fikre sabittir, yazmaları gerekiyor. Her militan yaşadıgı süreci mutlaka ama mutlaka anlatmalıdır.

SAMSUN, HAVZA ve BURSA üçgeninde yaşananların çok yönlü bilinmezlikleri hala vardır. Bunlarında açıklanması, aydınlanması ve bilince çıkartılması gerekiyor.

SAMSUN, HAVZA ve BURSA’da neler oldu? Bu üçgende örgütsel gürev almış yoldaşlar susmamalıdırlar. Bu hat üzerinde yaşanan operasyonların karanlık yönlerinin açıga çıkartılması, Mihrac Ural’ın korkusudur, kabusudur. Mihrac Ural nerede yakalandı? Gazeteler Samsun diye yazıyor. Gazeteler Bursa diye yazıyor. Gazeteler Ankara diye yazıyor. Resmi olarak Ankara’da yakalandıgını biliyoruz. Bu bir yanıltmadır, düzeltilmesi gerekiyor. Mihrac URAL nerede yakalandı? Samsun Kuyumcu eyleminde Mihrac Ural neredeydi? Samsunda’mıydı? Orada ne yapıyordu? Ankaraya kimle döndü? Ahmet Babaoğlu ile mi? Nebil Rahuma’nın yakalatılmasında Ahmet Babaoglu ismini 30 sene sonra ortaya atan Mihrac Ural ne yapmak istiyordu? Neyi karartmaya çalışıyordu? Niçin? Bunların aydınlanması ve gün ışıgına çıkartılması için, SAMSUN, HAVZA ve BURSA’da görev yapan ve bu hat üzerinde operasyon sonucu yakalanan yoldaşların , bu opreasyonun(1978 operasyonu) iç yüzünü anlatmaları gerekiyor.

Mihrac Ural, yıllardır BURSA’ya gittiğini bizlerden sakladı, neden? Polis sorgusunda, Bursa’dan  tek kelime  söz edilmediğini söylüyordu. Öyle olmadıgını kendisi itiraf etti. 30 sene sonra,Bursa’ya gittiğini ve orada fotograflarının çekildiğini ve sorgusunda bu fotografların kendisine gösterildiğini itiraf etmek zorunda kaldı. Neden 30 sene sonra? Çünkü, 30 sene sonra bu olayı anlatan yoldaşlar oldu ve bu nedenle daha fazla gizleyemeyecegini anladı.

Düşünebiliyormusunuz? Mihrac Ural yakalandıgı zaman Antakya’ya götürülmüyor(!) Bu olacak iş mi? Buna kim inanır? Hayatında Antakya’yı hiç görmemiş olan yoldaşların bile Antakya’da sorgulandıgı bir ortamda,Mihrac Ural Antakya’ya götürülmüyor.

Mihrac Ural, Yakalandıgı an polis’te öttü ve herşeyi kabul etti. Polisle anlaştı ve bu örgütü bitirmek üzere sözleşti. Bu nedenle Antakya’ya götürülmedi( resmi olarak götürülmedi) İlerde,Kahraman(!) süsü verilmek üzere ve hiç konuşmadım, kimseyi ele vermedim(!) diye yalan söyleyerek,örgütümüzü kandırmak için götürülmedi.

Mihrac Ural, ilk kez İstanbul’da deşifre oldugunu ve aranmaya başlandıgını(!) söylüyor. O halde adama sormazlar mı. Madem ki İstanbul’da aranıyordun, o halde ğizlenmek için neden İstanbul’a geldin ve oraya yerleştin? Üstelik tek başına da gelmedin. Ali Fuat ÇİLER’i de yanında getirdin ve bu kişiyi aklınca İstanbul sorumlusu(!) yaptın.

İlginçtir. Mihrac URAL, Ali Fuat’tın da ‘ser verip sır vermediğini(!) söylüyor. Temel kadrosu(!)imiş. Yalanın batsın. Ali Fuat ÇİLER’i tanıyan tüm yoldaşlara soruyorum. Bu adam ser verdi de sır vermedi mi? Dogru mu bu? Ali Fuat Çiler ile hapis yatan, beraber yakalanan yoldaşlar bu adamın nasıl bir kişi oldugunu yazmalılar. Bakalım gerçekten ser vermiş de sır vermemiş mi? Ali Fuat ÇİLER’in polis ifadesi nerde? Yoksa o da mı arşive kalkmış(!) Sahi bu  adamın polis ifadesi arşive kalkmamışsa(!) yayınlayın da görelim. Erkan Ulaşan, bu adamı tanıyor ve kim oldugunu yazıyor,başkaları da yazmalı.

İrfan Dayıoglu gerçegi yazdıgı zaman, Ali Fuat çok alınmış(!) üzülmüş(!) ve ‘33 sene sonra neden bahsediyorsun’ diye serzenişte bulunuyor. Olacak şey degil. Tam bir komedi. Ali Fuat Çiler İstanbul’da yakalandıgı zaman polis arabası içersinde, İrfan dayıoglu’nun evine getiriyor. İrfan evde olmadıgı için hanımı yakalanıyor ve evin 50 meftre ötesindeki polis otosu içersinde Ali Fuat’ı görüyor. Ali Fuat bunu bile inkar(!) ediyor. ‘’Dogrudur, polis arabasındaydım ama evi ben vermedim’’(!) diyor. İyide, sen o arabanın içersinde ne arıyorsun? diye soruldugu zaman, verdiği cevap daha da gülünç oluyor. Efendim, Ali Fuat oraya getirilmiş, çünkü, İrfan Dayıoglu polisle çatıştıgı zaman, Ali Fuat’tı kalkan olarak(!) kullanıp İrfan’ın kurşunlarıyla öldürtmek istemişlermiş(!)  Vah vah vahhh..

Ali Fuat bu hokkabazlıgı yaptıktan sonra ,daha büyük bır yalan uyduruyor. ‘’Evi ben vermedim NURSEL verdi’’ diyor. Zavallı garibim.. Unutmuş olmalı, Nursel ( Nebil Rahuma yoldaş’ın nişanlısı) bu operasyonda YAKALANMAMIŞTI.  İrfan Dayıoglu yazıyor. Bu operasyondan sonra İ.Dayıoglu, Ali Fuat’ın söylediği yalana inat, Nursel’in evinde barındıgını söylüyor.

Ali Fuat Çiler, Mihrac’ın temel kadrosu(!)imiş. Yakışıyorlar. Fazla söze gerek yok, degmez.Yakışıyorlar demek en uygunu olmalı...

Ali Fuat’a, İrfan ve Erkan’dan sonra bir çift söz de ben söylemeliyim.  Konuşmayacaksın. Kim oldugun ve ne yaptıgın acilciler tarafından biliniyor. Nebil Rahuma, Ömür Karamollaoglu isimlerini agzına alma. Bu tarih içersinde hiçbir yerin yok ve sen şimdi Mihrac Ural’ın iş ortagısın, örgüt, devrim, sosyalizm sözleri senin agzına yakışmıyor ve o kelimeleri kulanmak sen ve senin gibilerine kesinlikle düşmemelidir.Sus ve otur oturdugun yerde. Mıhrac Ural sofrasında bir lokma da bana düşermi diye bekliyorsan eger, bekle, cehenneme kadar yolun var.Yalnız, unutmaman gerekn bir şey var. Suç ortagısın..

THKP-C Acilciler tarihi, bu tarihin hiçbir yerinde olmayan soysuzların yalanlarına alet edilemeyecek kadar onurludur. Bu tarih Mehmetcik memet gibi komisyoncuların, Ömer Ödemiş gibi ayyaşların, Zeki Bayterin gibi pisliklerin diline düşmemelidir. Düşünebiliyormusunuz, bu tarihin belgeleri Ömer Ödemiş tarafından kullanılıyor. Acilci militanların bu duruma seyirci kalmaları gerekmiyor. Ömer Ödemişler’in Zeki bayterinlerin, Komisyoncu mehmetcik Mehmetlerin susturulmaları ve ilelebet Acilciler kelimesini agızlarına almamaları gerekiyor. Acilciler ismi, bu ve benzeri kişilere YASAKLANMALIDIR. Bu görev acilcilerindir.

THKP-C(ACİLCİLER) tarihi, bu tarihe hizmet etmiş olan gerçek Acilciler tarafından yazılmalıdır. Geçmişte Acilciler içersinde görev almış,bugün nerede ve hangi örgüt,parti yada bireysel konum içersinde bulunurlarsa bulunsunlar tüm yoldaşların, yaşadıkları döneme ilişkin gözlemlerini yazmaları gerekiyor.Bu bir devrimci sorumluluk olarak değerlendirilmelidir.Bu Tarihimize karşı bir görev, ölülerimize karşı borcumuz olarak bilinmelidir.

Not.yeni e-post adresim şöyledir.

İ Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir ( eski e-post adresim kullanılmamaktadır)