Şuanda 46 konuk çevrimiçi
BugünBugün975
DünDün1865
Bu haftaBu hafta9290
Bu ayBu ay41989
ToplamToplam10204043
bir dönemden kısa notlar (7) PDF Yazdır e-Posta
İrfan Dayıoğlu tarafından yazıldı   
Perşembe, 08 Temmuz 2010 18:59


Yoldaşımız Mehmet Koç ağır hasta olarak hastanede yatıyor, hemen her gün yanındayız, 35 yılın anılarını anlatıyor bize, bu anılarını, sohbetlerimizi kameraya alıyoruz. Çok ilginç anıları var. Bir dönemi aydınlatıyor adeta. Kişileri, kişilikleri tanıtıyor. Süreçleri yorumluyor. Gelecek kuşaklara mücadele dolu bir ömrün nasıl geçtiğini canlı anlatıyor. Yoldaşlıkları, yoldaşlık görüntüsü altında çıkarcılıkları, küçük hesapçılıkları bulacaksınız bu anılarda. Bu anılar kitaplaştırılacak ve Türkiye devrimci kamuoyuna sunulacak.

Biz bu hengamenin için hastane kapılarında beklerken. Bazılarının bir büyüğü ağzından çıkanları duymadan saldırıya geçiyor. Ancak 23 yıldır köprünün altından çok sular aktığının farkında değil her halde. Kendi adıyla yazmaya cesareti yok, ‘sıradan Acilciler’e yazdırıyor, nedense bu acilcilerin ismi de takma, hem de Arap ismi Süleyman Said gibi isimler. Kimsenin bilmediği, tanımadığı isim. 88 yılında Paris’te ayrılanlara karşı, Cabir ve İsa’ya karşı girişilen kaçırma operasyonunu hatırlatıyor. Peki gerçekleştirme cesareti gösteremediğin operasyonları da yazsana, senin bu Süleyman Said sakın 89’da seninle birlikte Paris’te gözaltına alınan Suriye kökenli Muhabaratçılardan biri olmasın. Ne dersin. Ancak inan ki senin artık kimseyi korkutma gücün yok, boşuna uğraşma, ve unutma tehdit etmek için farklı isimler kullandığının farkındayız. Ancak sen ne kadar tehdit etsen de, artık zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan proleter devrimciler,  susmayacaklar ve gerçekleri dile getirmeye devam edeceklerdir. Unutma ki, kendini sağlama alacağın küçük bir toprak parçası bulunmamaktadır. Artık sınırlar ortadan kalkmaktadır ve herkes, her an her yerde olabilmektedir.

Bir kez daha söyleyeyim. Korkma kimsenin senin elinden oyuncağını (sanal örgütünü) alma derdi yok. Ben belirtmiştim, 30 yıldır ülkesine dönmemiş olanların, ülkede devrim yapacak örgüt kurma ve yönetme hakkı bulunmuyor. Bizim bir hakkımız var, varsa ülkemize hala dönme niyetimiz, kendimize, ideolojimize, inancımıza yakın bir örgütlenmeyi maddi ve manevi olarak desteklemek, ülkemizde solun kitlesel bir hareket olabilmesi için,  solda birlik çabalarına destek vermek gibi iddiasız görevlerdir. Yine bulunduğumuz ülkelerdeki devrimci hareketler içinde yer alarak, emekçilerin sosyal, siyasal ve ekonomik haklarının kazanılması için mücadele etmektir. Gerisi lafı güzaftır. Eğer hala devrimcilik iddiası taşıyorsan, öncelikle Suriye diktatörlüğünün değiştirilmesi, alaşağı edilmesi için mücadele eden hareketleri desteklemelisin. Suriye’de emekçilerin, kadınların, Kürtlerin yani kısacası ezilen sınıf ve tabakaların insanca yaşaması için mücadele etmelisin öncelikle. Bunu yapabilirsen, Türkiye’de yaptığını düşündüğün devrimci mücadele için inandırıcı olabilirsin. Tersi durumda senin niyetinin üzüm yemek değil, bağcı dövmek olduğu açığa çıkmış demektir. Bana göre sen bu sonuncu kategoriye giriyorsun. Sen baba Esat’ın döneminin değiştiğini gördüğün halde, Amerikanın dümen suyuna giren Oğul Esat’a karşı en küçük bir tavrın içinde değilsin. Nasıl oluyor? Türkiye’de anti ABD’ci olacaksın, Kürt Halkının yanında olduğunu iddia edeceksin, Suriye’de yönetimi destekleyeceksin, kimliği dahi bulunmayan Kürt’ten hiç bahsetmeyeceksin. Bu ne yaman çelişkidir dostlar?  Artık mızrak çuvala sığmıyor. Kandırabileceğin çocuklar yok karşında, amiyane deyişle feleğin çemberinden geçmiş 40 yıllık devrimcilerle aşık atmaya çalışıyorsun. Buna gücün var mı? Artık bizim de elimizde arşivler bulunuyor. Bizim de elimizde 20 değil 30-40 sayfa çözülme ifadeleri bulunuyor. Bunları bugüne kadar devrimci harekete zarar verir anlayışı ile deşifre etmedik. Ancak sen her fırsatta bunu yapıyorsun. Bu tutumunda ısrar edersen kaybedersin. Varsa farklılıkların bunu ifade etmek için birilerini karalaman gerekmiyor. Birilerini tehdit etmen gerekmiyor, birilerini eskisi gibi kimse bilmeden ortadan kaldırabileceğini düşünmen gerekmiyor. Farklılıklarının maddi temellerini, ideolojik temellerini ortaya koymaya çalış, artık Suriyeli biri olarak Türkiye devrimci hareketinin içinden elini çek. Varsa gücün devrimci hareketi desteklemeye ver. Boş önderlik hayalleri arkasında koşma, fena yanıldığını anladığında arkanda kimseyi bulamazsın. Benimkisi mütevazi bir uyarıdır. İnsanları sevmeyi dene, nefretle bir yere varılamaz. Bizim inancımız, insanlığı kazanma inancıdır. Kaybetmek kolaydır, kazanmak ise emek ister. İnsanı sevmek bir erdemdir. Erdemli olmak için, kişisel çıkar hesaplarından, hırslardan arınmak gerekiyor. Merak ediyorum. Omuz omuza mücadele ettiği yoldaşlarını, günün birinde yolları ayrıldı diye cezalandıranlar, onlara komplo kuranlar geceleri nasıl uyuyabiliyorlar? Nasıl oluyor da çoluk çocuk sahibi olabiliyor ve bir aile ortamı yaratıp  gülebiliyor. Çocuklarını sevebiliyorlar. Anlamakta en çok zorlandığım budur. On yıllarca seninle birlikte tüm kişisel yaşamını bir yana iterek, insanlığın kurtuluşu için mücadele eden bir insanı, yollarınız ayrı düştü diye nasıl ortadan kaldırabiliyorsunuz? Nasıl onlara hakaret ediyor, ajan, polis,  MİT ilan edebiliyorsunuz?

Az çok devrimci mücadeleden, bilimden, ideolojiden nasibini alan hiç kimse bu tür tutumları haklı göremez. Bu tutum, tavır aldığın, imha ettiğin, ajan ilan ettiğin insanların değil, senin sorunlu olduğunu ortaya çıkarır. Sorun demek ki sendedir. Baştan beri gizli ajandası olan sensin. Çünkü yüreğini hiçbir zaman ortaya koymamışsın. Artık senin bugünkü tutumunu izah etmeye fazla gerek kalmamıştır. Yaptıklarınla çırılçıplak orta yerdesin. Artık kral çıplaktır.