İki yılın ardından... Yazdır


Pandemi ortadan kalkmasa bile durum önemli oranda normale döndü. Gerçi kış aylarında –geçen yıl örneği görüldüğü gibi- hasta olanların sayısı hızla artar mı bilinmez ama pek ihtimal vermiyorum. Herkes olmasa bile çok sayıda insan üç kere aşı oldu ve buna rağmen Covid-19’a yakalananlar var ama hafif geçiriyorlar.

Son iki yıl iki ay benim için verimliliğin yükseldiği bir dönem oldu. İki kitap yazdım: Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş – Bulgaristan ve Romanya Örnekleri ile Sol İçi Şiddet. Bunları www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com da bulabilirsiniz. İkinci kitap daha önce yazılmış olanın yarı yarıya genişletilmişidir. Yazın’dan Seçmeler 2 ve 3 de yayınlandı. Seçmeler 4 ise tamamlanmak üzeredir. Bkz. www.tdas1.blogspot.com

Arnavutluk ile ilgili kitabın okumalarını büyük oranda tamamladım, sanırım önümüzdeki üç ayda yazıp bitiririm.

97 tane de video yapmışım.

Fena değil…

Yakın zamanda beni çok sevindiren gelişme üniversite kütüphanelerinin değişik bölümlerinin herkes için açılması oldu. Son iki yıldır sadece genel bölümden kitap alabiliyordum, öğrenci olmayanlar diğer bölümlere giremiyordu. Bu kısıtlama kalktı.

Hemen sosyoloji bölümünün kütüphanesine gittim (haftaya da felsefe bölümününkine gideceğim) ve büyük bir zevkle raflar arasında dolaştım. Çok sayıda yeni kitap gelmiş, birkaçını ödünç aldım.

ODTÜ’de öğrenci iken değişik bölümlerden oluşan çok zengin kütüphanenin kitap rafları arasında dakikalarca dolaşırdım. O kadar ki çok sayıda rafta bulunan kimya kitapları arasında hangisi nerededir ezbere biliyordum. Tamamını okumam söz konusu değildi, ek olarak gerekli de değildi ama sadece bakmak bile hoşuma gidiyordu.

Şimdi aynı duyguyu burada da yaşayacağım. Burada üniversitede öğrenci iken bunu yeterince yaşayabildiğimi söyleyemem çünkü çalışıp hayatını kazan, üniversitede oku, yazılar yaz, kitap yaz derken insan yetişemiyordu. Şimdi daha rahatım diyebilirim.

Ek olarak tarih bölümüne de bakmam gerekir.

Ortalık açıldı ya yayınlar da yağıyor. Yeni yayınlanan kitaplar konusunda artık eskisi kadar aç gözlü değilim, çok az satın alıyorum. Bir nedeni ekonomiye dikkat etmek gerekiyor ise, diğer nedeni de kısa süre sonra üniversite kütüphanesine geliyor. Ama dergiler yağmaya başladı.

Le Monde Diplomatique’e (Almanca) zaten aboneydim, aylık.

Alman solunun en önemli dergisi Prokla (iki aylık) kalınlaşarak yayınını sürdürüyor.

New Left Review’un son sayısı Ukrayna savaşına ayrılmış. Bu da iki aylık… Derginin eski havası yok ama bazen son derece iyi incelemeler yayınlanıyor.

Düzenli olmasa bile Philosophie dergisini de alıyorum. Birkaç yıl aboneydim, kalite bozulunca bırakmıştım, son sayıları ise hiç fena değil. Bakalım belki yeniden abone olurum.

Bir başka önemli dergi Argument ise bir süredir yayınlanmadı, sanırım çift sayı hazırlıyorlar.

Marxistische Erneuerung (Marksist Yenilenme) dergisini eskiden okurdum, bıraktım yeniden başlamayı da düşünmüyorum. Hep aynı laflar ve okurken insanı sıkıntı basıyor.

Bir Fransız entelektüelinin birkaç yıl önce yaptığı belirlemeyi kuşkuyla karşılamıştım ama adam gittikçe haklı çıkıyor: kültürel konuda dünyayı izlemek istiyorsanız mutlaka Almanca öğrenin…

Kitap ya da dergi okuyacak kadar Fransızca bilmiyorum ama bu açığı Fransızca yayınlanan her önemli kitabın kısa sürede Almancaya çevrilmesiyle kapatabiliyorum. İngilizce yayınlar ise daha az ilgimi çeker oldu, eski düzey yok, belki ilerde yeniden olur diyeceğim. Sonuçta çok önemli bir dil, burası açık…

Şimdi performansı azaltmadan ama ilgi alanları dağılımını da iyi yaparak sürdürmek gerek…