İsrail'in İran'a karşı güç gösterisi Yazdır
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Pazartesi, 14 Mayıs 2018 21:44


İSRAİL’İN İRAN’A KARŞI GÜÇ GÖSTERİSİ

ABD büyükelçiliğinin İsrail’in başkenti ilan edilen Kudüs’e taşınması Filistinlilerin büyük bir gösterisiyle protesto edildi. İsrail askerleri ateş açtı ve son rakamlara göre 55 kişi hayatını kaybetti.

İsrail neden böyle yaptı, diye sorulabilir. Büyük gösteri yapılacağı biliniyordu ve şimdiye kadarkilerde olduğu gibi büyük tepki gösterilmeden ve belki birkaç kişinin hayatını kaybetmesiyle ABD büyükelçiliği yeni yerinde, Kudüs’te açılabilirdi.

İsrail açıkça güç gösterisi yaptı ve bunu İran’a yönelik olarak gerçekleştirdi.

“İsrail, ABD’nin desteğiyle Filistinlilere saldırıyor” gibi bir belirleme anlamsızdır. İsrail bunu yıllardan beri yapıyor, yeni değil… Bu güç gösterisi önceden hesaplanmıştır ve İran’a karşıdır.

Son aylarda İsrail savaş uçakları Suriye’de İran askerlerinin bulunduğu birkaç yeri bombaladı. Son olarak Golan tepelerinden İran askerlerinin İsrail’e roket attıkları gerekçesiyle yeniden bombardıman yapıldı. Daha sonra Hizbullah roketleri kendisinin attığını açıklayacaktı.

ABD yönetimi İran ile uzun pazarlıklar sonucu varılan “nükleer anlaşmadan” çekildi. Bunun ardından İran’a sıkı bir ABD ambargosu gelecektir, bu konuda ilk adımlar atıldı.

ABD elçiliği Telaviv’den Kudüs’e taşınıyor, Filistinlilerin gösterisine ateş açılıyor ve en az 55 kişi öldürülüyor. İsrail bu güç gösterisini, Filistinlilere değil İran’a karşı yapıyor. Bu konuda ABD de arkasındadır.

Konu İsrail ile Filistinliler arasında imiş gibi görünmekle birlikte, Filistinliler güç gösterisinin bahanesi olmuştur denilebilir.

Filistinlilerle ilgili birkaç noktayı belirtmekte yarar bulunuyor:

Birincisi: O coğrafyada Filistin devletinin olduğu gibi İsrail devletinin de yaşama hakkı vardır. Bu gerçeği kendisine solcuyum, sosyalistim, ilericiyim diyen herkesin anlaması gerekir. O coğrafyanın her iki halk için de özel bir tarihsel anlamı bulunuyorsa, iki halk da orada yaşayabilmelidir. Bu nedenle iki devletli çözüm eskiden beri savunulan en tutarlı yol olmayı halen sürdürmektedir.

Bunun ilk adımı da Filistin devletinin kurulmasıdır.

Bir coğrafyada yaşama hakkı kimin oraya daha önce geldiğine göre belirlenmez. Aradan uzun zaman geçmiştir ve herkesin bulunduğu yerde yaşama hakkı vardır.

Bu hak birlikte yaşama temelinde nasıl gerçekleşebilir, buna bakılması gerekir.

İkincisi: Kudüs gibi bütün dinler için kutsal olan bir kentin başkent ilan edilmesi açık bir provokasyondur.

Üçüncüsü: Filistin halkı bundan sonra da yalnız kalmaya devam edecektir. Cafcaflı nutuklara, yas ilan etmelere, kınamalara bakmayın; bunları yapanlar somut adım atmayacaklardır. Filistin’i yıllardan beri yalnız bırakan ya da sözde destekleyen en başta diğer Arap ülkeleridir. Mısır, Ürdün, Suriye bunların başında gelir. Ürdün ve Suriye Filistin halkına yönelik katliam da yapmıştır.

Dördüncüsü: Filistin yıllardan beri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının gittiği 1960’lı yıllardaki Filistin değildir. Filistin o zaman ilerici ve laik bir yapıya sahipti, artık böyle değildir. Başta Hamas olmak üzere dinci örgütler Filistin’deki komünist partisi dahil diğer ilerici örgütleri marjinalleştirmiştir.

Beşincisi: Daha önce de değişik kereler yazdım: Türkiye devrimcileri hiçbir zaman İsrail’e karşı savaşmak için Filistin’e gitmedi, orada askeri eğitim görmek için gitti. Askeri eğitim yapılırken İsrail saldırısı olsaydı, savaşırlardı ama orada bulunmalarının amacı askeri eğitimdi.

1960’lı yılların ikinci yarısında bu amaçla Filistin’e gidildi ve eğitimden sonra geri dönüldü. 1980’li yıllarda ise 12 Eylül’den sonra Suriye’ye geçmek zorunda kalan yüzlerce devrimci Filistin kamplarında kaldı. Nerede kalacağı ve asgari ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağı bilinmeyen yüzlerce insan Filistinlilerin desteğiyle burada yaşayabildi. 1982’de İsrail saldırısı gerçekleşince de savaştılar…

Altıncısı: Filistin halkı ezilen bir halktır ve amansız bir Kürt düşmanıdır. 1988’de Saddam Hüseyin’in yaptığı ve 100.000 civarında Kürdün ölüme neden olan Enfal katliamını Saddam’ı ziyaret ederek kutlayan Filistin kurtuluş Örgütü Başkanı Yaser Arafat idi.

Bu düşmanlık bugün de sürmektedir.

O coğrafyada Filistin ve Yahudi halkının birlikte yaşamasını savunmak gerekir.

 

Bu kadar çatışmadan sonra çok zor ama başka çözüm de bulunmuyor…