Yeni kitaplar Yazdır
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Perşembe, 07 Mart 2019 19:59


Bugün aslında başka konu yazacaktım ama canım istemedi, bu nedenle elimdeki yeni kitapları yazayım dedim. Yeni dediysem yeni yayınlanmış değil, şimdi okuduklarım. Genellikle birkaç kitap birden okuduğum için adını verdiklerim de birden fazla olacak…

Bunların üç tanesi Beck Yayınevi tarafından yayınlanmış. Bu yayınevinin 130 sayfa civarında kitapları bulunuyor. Her biri tek konuya ayrılmış ve o konu çerçevesinde olan diğer konulara da giriyorlar. Kitap olarak uzun değil ama yoğun içerikli kitaplar… Biz de yayıncılıkta bunları taklit ettik. İnsanımızın ne kadar okuduğu malum… 250-300 sayfalık kitabı görünce daha baştan gözleri korkuyor ve okumamaya karar veriyorlar. 130 sayfalık kitap o kadar korkutucu olmuyor. İlk örneği satın alsa bile okumayabiliyor ya da biraz okuyup bırakıyor. 130 sayfa civarındaki kitabı ise –anlatım da akıcıysa- genellikle okuyor.

Kitaplardan birisi dil üzerine “Die Sprache”. İnsanın hayvanlar dünyasındaki diğer canlılardan ayrı evrimleşmesini sağlayan başlıca faktör dildir. Dil ve sürekli gelişmesi olmasaydı insanın evrimi çok geride kalırdı. Düşünmek de dil ile mümkündür, dil olmadan bırakın konuşmayı ve yazmayı, düşünülemez de.

Kitabı neredeyse yarıladım ve “dünyayı kelimeleştirmek” olarak çevrilebilecek güzel bir belirleme özellikle hoşuma gitti.

Diğer iki tanesini bugün aldım.

Bir tanesi Die Perserkriege. Antik Yunan dönemindeki Pers savaşları… Milattan önce 490’da bir Pers birliği Maraton olarak bilinen bölgeye geliyor ve bundan sonrası… Sonradan bıraktığım yan bölüm tarihte Antik Çağ dersinde Atinalılar ve Spartalılarla Perslerin savaşlarını bir oranda okumuştum, şimdi hepsini öğrenebilirim. Pers Kralı Darius zamanında Persler birkaç kere Anadolu’yu baştan başa geçip o zamanki Yunanistan’a saldırıyorlar. Belki izlemişsinizdir; 300 adlı film de Sparta Kralı Leonidas ile Pers ordusu arasındaki büyük savaşlardan birisini anlatır. Pers ordusunun psikolojik olarak etkili bir yürüme tarzı vardır: ayaklarını yere vurarak yürürler. Heredot bu savaşları anlatırken “yer titriyordu” der bu nedenle…

Diğer kitap Die Frühzeit des Menschen. İnsanlığın ilk zamanını inceliyor ve kitabın alt başlığı da “Homo Sapiens’e giden yol.” İncelenen tarih bölümü Homo Sapiens öncesi ya da daha sonra insan olarak bilinen varlığın ilk zamanı… Konuyla ilgili bir felsefe dersi aldığımı daha önce yazmıştım. Dil nasıl ortaya çıktı ve gelişti, ilk müziğin oluşması, sosyal işbölümü vb. gibi çok sayıda konu inceleniyordu. Arkeolojik felsefe adlı yeni bir bilim dalı… Fosillerin değerlendirilmesinden hareketle çok eski geçmişi yeniden oluşturmaya çalışıyor. Sosyolojide en sevdiğim konu buydu: Rekonstruktion der Vergangenheit ya da geçmişin yeniden oluşturulması… Elinizde bulunan geçmişe ait verilerden hareket ederek, bunları birleştirerek, aradaki kayıp halkaları nerede arayacağınıza karar vererek geçmişi yeniden oluşturuyorsunuz. Buna aslında ilgili geçmişin tablosunu yapmak da denilebilir.

Hominid adı verilen Homo Sapiens öncesi varlığın çıkış yeri Doğu Afrika ve yaklaşık üç milyon yıl önce… Şimdiye kadar bunu yalanlayacak bir fosil bulunmamış, zayıf ihtimal ama bulunabilir de…

Bugün neredeyse 150 sayfasını okuduğum kitap ise Kurtuluş Kendini Anlatıyor – Kurucular II başlığını taşıyor. Benzer bir kitabı yazmanın hazırlıklarını yaparken tarihimizin yakın olduğu başka örgütlerin anlattıklarını da okuyorum. Devrimci Yol’un kendi tarihleriyle ilgili yapıtlarının sonuncusu hariç tamamını okumuştum. Şimdi Kurtuluş’u okuyacağım. Bende üç cilt var ama tamamı dört cilttir.

Devrimci Yol, Kurtuluş ve biz Ankara örgütleri sayılırız. Hepimiz bu kentten doğduk, burasıyla sınırlı kalmadık ama doğum yerimiz burasıdır.

Kitabın daha kronoloji bölümünde bunu okuyabiliyorsunuz:

“Bu arada 1975 yılı başlarında Türkiye Devriminin Acil Sorunları adlı bir broşür yayınlayan Engin Erkiner ve arkadaşları Acilciler diye anılan bir başka örgütlenme oluşturmuş ve THKP-C’nin devamı olarak kendilerini görüyorlardı.” (S. 13)

Okuduğum bölümdeki ilginç bir başka bilgi ise Mustafa Kaçaroğlu ve birkaç arkadaşının beklenmedik bir polis çevirmesi sonucu az daha yakalanacak olmaları…

“Göztepe’ye gittiğimizde öğrendik ki Çiçekçi’den denize doğru giderken Akbank vardı, Acilciler o bankayı soymuş.” (S. 106)

Burası Selimiye Akbank olsa gerektir.

Şu şöyle dedi, filanca böyle yaptı söylemiyle dolu bir tarih yazmayacağım.

Önemli olaylar ayrıntılı anlatılabilir ama bütün kitabın bu söylemle doldurulmaması gerekir.

Şimdi şu Pers Savaşları’nı biraz okuyayım bakayım…