Alt emperyalizm tırmanırken... Yazdır
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Çarşamba, 17 Haziran 2020 14:00


Türkiye’nin Libya’daki iç savaşta taraf olmasının ardından Kuzey Irak’ta Haftanin’e yönelik askeri harekat alt emperyalizmin gelişmesinde yeni bir aşama olarak görülebilir. Bu aynı zamanda Kuzey Suriye’nin yanı sıra Kuzey Irak’ın da daha fazla ilhak edilmesi anlamına gelmektedir.

Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında açıklamaya çalışmıştım: bir ülke haritadaki resmi sınırlarını koruyabilir ama bu ülkenin bir bölümü gerçekte başka ülke ya da ülkeler tarafından ilhak edilmiş de olabilir. Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin konumu böyledir. (Harita üzerinde bağımsız bir devlet olan Suriye için ek olarak ABD, İsrail ve İran da eklenebilir.)

Libya’daki iç savaşa Türkiye’nin taraf olması stratejik bir adımdı; hem bir ayağını Kuzey Afrika’ya atıyordu ve hem de Libya ile Türkiye arasındaki bölgede bulunması muhtemel denizaltı petrol ve doğal gaz kaynaklarında hak iddia edecekti. Libya’daki savaşın seyrini izleyenler Türkiye’nin SİHA (silahlı insansız hava aracı) üretimi ve savaşta kullanılmasında ileri bir aşamaya ulaştığını görebilir. Türkiye’nin SİHA vasıtasıyla savaşın yönünü değiştirdiği ve Hafter’i gerilemek zorunda bıraktığı ABD ve İngiltere basınında inceleme yazılarına konu oldu. Sosyalistlerin büyük bölümü ise konuyla ilgilenmiyor çünkü Türkiye’yi halen 30 yıl önceki ülke gibi sandıkları için, bu görüşlerinin değişmesini istemiyorlar.

Türkiye SİHA kullanımında ABD ve İsrail ile yaklaşık aynı düzeye ulaşmış durumdadır. Obama’nın başkanlığı döneminde ABD, Afganistan’da SİHA’ları yoğun olarak devreye sokmuştu. İsrail ise aynı silahı nokta operasyonlarıyla yapılan suikastlerde yoğun olarak kullanıyordu. Türkiye şimdi her ikisini de yapabilme durumundadır.

Piyade bir alana girip oraya yerleşmeden savaş kazanılmaz. Nitekim ABD de Afganistan’daki büyük hava üstünlüğüne rağmen bu ülkenin dağlarındaki savaşa devam edecek durumda olmadığı için, Taliban’ın bir kesimiyle anlaşarak ülkeden asker çekmeye başladı.

Haftanin’e yönelik askeri harekat ile birlikte Kuzey Irak’taki üslere yenisi eklenecek, bazılarınca “bağımsız Kürdistan”ın nüvesi olarak görülen Güney Kürdistan’da ise Türkiye’nin askeri varlığı iyice güçlenecektir.

Bu bölge ekonomik olarak yıllardan beri Türkiye’nin işgali altındadır.

Benzer durum Kuzey Suriye’de de gelişerek sürüyor. Türkiye işgal ettiği bölgelere kaymakam atadığı gibi PTT şubeleri de açtı, şimdi de TL’yi para birimi olarak kullanmaya başlıyor.

Bunun başka ifadesi –adı geçen kitapta da belirttiğim gibi- “burası benimdir, çıkmayacağım” demektir.

Gazete ve televizyon haberlerindeki “ağır darbe” belirlemelerine bakmayın, 1984’ten beri bu kaçıncı ağır darbedir? Türkiye, PKK ve YPG’yi ortadan kaldıramayacağını biliyor; amacı “kabul edilebilir tehdit düzeyi”ne ulaşıncaya kadar karşısındakini zayıflatmaktır. Yok edemez, bunu kendileri de biliyor.

Ek olarak, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye’ye sürekli olarak müdahale edebilmesi, bu ülkelerde ilhak ettiği alanları sürekli genişletebilmesi için bu örgütlerin varlığına ihtiyacı vardır. Bütün mesele bu varlığın tehdit olabilecek sınıra kadar gelişmemesidir. Aksi durumda Türkiye’nin bu iki ülkede bulunmasının gerekçesi kalmaz.

Askeri konularda tecrübeli olduğu belli olan bir kişinin yaptığı belirleme dikkat çekicidir: bu operasyonun aynı zamanda mesaj olduğunu söylüyor. Hedef sadece PKK olsaydı, bu derece büyük operasyona gerek yoktu çünkü düşman güçlüyse alanı boşaltılıp geri çekilirsiniz, tahrip edilen sığınaklar da yeniden yapılır.

Kime gösteri yapılıyor?

Yunanistan ancak bir oranda vardır çünkü bu ülkenin askeri gücü bellidir.

Libya konusunda Mısır’a karşı gösteri yapılıyor.

Suriye’yi fiili olarak işgal etmiş olan ve Ortadoğu’daki yayılması Türkiye’den daha geniş olan İran’a karşı askeri gösteri yapılıyor.

Rusya Federasyonu’nun da dolaylı gösteri hedefi olduğu görüşündeyim.

Türkiye nükleer güç değildir ama SİHA’ları kullanma konusunda Rusya’dan iyidir ve bunu Libya’da sergilemiştir. Türkiye bir de kara ordusundaki etkinliğini göstermek istiyor.

 

Bu bağlamda Haftanin’e yönelik saldırı çok amaçlıdır ve mesaj vermek amacı tahrip ve yerleşmek amacı kadar önemlidir.