Hüseyin Demirci'nin anısına... Yazdır
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cumartesi, 26 Aralık 2020 18:43


 

 

Hüseyin Demirci’nin aramızdan ayrıldığını öğrendim. Ayrı örgütlerden olduğumuz gibi tanışmıyoruz da ama Antep Hapishanesinden kaçırılanlardan birisi olduğunu öğrenince yazmak gereğini hissettim.

1979 yılının yaz aylarında İstanbul’da Selimiye askeri hapishanesindeydim. THKP-C Eylem Birliği’nden çok sayıda arkadaş vardı. Bir veya iki kişi MLSPB’dendi, bu örgütten ayrılan THKP-C Savaşçıları vardı (Zeki Yumurtacı dahil); kalan tutuklular diğer örgütlerdendi. Biz de birkaç kişiydik. Yeni kurulan Devrimci Sol'dan kimse var mıydı, hatırlamıyorum.

O yılların silahlı mücadele örgütleri bizi pek sevmezdi, nedeni ise “Acilciler’in THKP-C revizyonistleri” olarak sayılmasıydı. Biz Mahir Çayan’ın görüşlerini ileriye götürdüğümüz iddiasındaydık; diğer arkadaşlara göre ise Mahir gerekeni yazmıştı, geliştirilmesi mümkün değildi. Bir tanesi çok sayıda dinleyicinin katılımıyla gerçekleşen birkaç tartışma yaşadık. Gündüz koğuş kapıları açık olduğu için kolayca bir araya gelinebiliyordu.

Eylem Birliği’nden arkadaşlar arada bir “Antep mahpusunu bastı gerillalar” marşını söylerdi. Kaç kişiyle yapılmıştı bilmiyorum ama Antep hapishanesine ziyaret günü silahlı baskın yapılmış ve aralarında Hüseyin Demirci’nin de bulunduğu birkaç kişi –kaç kişiydi hatırlamıyorum- kaçmıştı. Zamanın Antep valisi olayı değerlendirirken “örgütün gücünün dikkate alınması” gerektiğinden söz etmişti. Deneyimli birkaç kişi, iyi bir planlama, iyi istihbarat ve eylem sonrası sağlam gizlenme yerleriyle böyle bir eylem yapılabilirdi ve tabii valinin hele de o dönemde bu kadarını düşünebilmesi beklenemezdi.

Bu örgütün yine o dönemdeki büyük eylemlerinden bir tanesi Tütünçiftlik baskınıdır. Kendileri bile bundan o kadar etkilenmişti ki, ortak koridorda bunu uygulamalı olarak yeniden yaşarlardı.

İsim olarak birkaç kişiyi hatırlıyorum: Mustafa Hilmi Begümcan, Ertuğrul Dinleten, Antalya’da polis baskınından bir binanın üçüncü ya da dördüncü katından atlayarak kaçan Bülent Sarıtaç (sonradan itirafçı olmuş diye duydum), adı Necdet olan birisi de itirafçı olmuş ama soyadını iyi hatırlamıyorum.

Aradan 41 yıl geçti. Eylem Birliği’nin 12 Eylül sonrasında kendini feshettiğini duydum, ayrıntısını bilmiyorum.

Keşke bu arkadaşlar ve MLSPB örgüt tarihlerini yazabilselerdi, herkes için yararlı olurdu. Ne bu örgütlerin ne de başkalarının tarihi sadece kahramanlık tarihi değildir. Hatalar vardır, hainler vardır; tarih yazımı bunların hepsini içermelidir.

Bilebildiğim kadarıyla örgütlü oldukları yerler bizimkinden daha azdı ve bu azlık tarih yazımında avantaj sağlar. Birkaç kişi genelin tarihini yazabilirdi.

Bu yılın ilk aylarında yayınlanan TDAS’ın Tarihi’nde bunu yapabilmem mümkün değildi. Örgütün kuruluş döneminden benden başka hayatta kalan olmadı ama ben de her tarafı bilmiyordum. Mesela Balıkesir, Kars, Kayseri, Maraş, Rize ve sayılabilecek başka yerlere hiç gitmedim, sadece oradaki örgütlenme hakkında bilgim oldu. Kuruluşu, o dönemin Ankara’sını ve ardından İstanbul’u yazdım. Örgütlü olunan her yerde ne olmuştu, nasıl gelişme gösterilmişti, bilmiyordum. Sadece ben değil kimse bilmiyordu.

Bu örgütler sona erdi. Başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere silahlı mücadele hareketi sona erdi. PKK özellikle bir ulusa dayandığı için ayrı bir olgudur. Bunun dışında bizde de benzeri yaşandı. Yukarda adı geçen örgütlerden halen sürdüğünü iddia eden var ise buna bir şey demeyeceğim; kendileri bilir.

Bizdeki gerilla hareketinin THKO ve THKP-C’den başlayarak Latin Amerika ülkelerindeki hareketlerden özellikle etkilendiği bilinir. Orada sona eren mücadelede yer alanların bir bölümü, küçük bir bölümü de olsa, başka alanlarda geliştiler. Mesela Venezüella’da Douglas Bravo halen hayatta mıdır bilmiyorum ama on yıl kadar önce politik olarak aktif olduğunu öğrenmiştim. Şimdiki çizgisini bilmiyorum.

Tupamaros’un kadrolarından bir bölümü yasal olarak örgütlendi ve ülkelerinde etkili oldular.

Bolivya’da Morales yönetiminin başkan yardımcısı katıldığı silahlı mücadele hareketi nedeniyle beş yıl hapis yatmış bir kişiydi. Kendisi önemli teorik açılımlar yapmış ve bu ülkede nüfusun çoğunluğunu oluşturan yerli halkın politikaya katılmasında etkin rol oynamıştır. Bu ülke tarihinde ilk kez nüfusun çoğunluğunu oluşturan yerlilerden birisi –Morales- devlet başkanı seçildi. Üç dönem başkanlıktan sonra darbeyle devrildi ama devirenler geri adım atmak zorunda kaldılar, yeni başkanlık seçimini onun izleyicilerinden birisi kazanacaktı.

Meksika’da Zapatistalar sesi iyi çıkan küçük bir harekettir ama kıtanın silahlı mücadele hareketine, özellikle Che’ye sürekli referans verirler.

Bizde ise maalesef böyle bir gelişme çok az gerçekleşti. Sadece silahlı mücadele hareketlerinde değil, bütün sol örgütlerde genel olarak böyle oldu.

Keşke örgütün önemli bir ismi olan Hüseyin Demirci yaşarken tarihinizi yazabilseydiniz. Biliyorum, bu yazım çatışmalı bir süreci gerektirir. 2008-2013 arasında bunu biz de yaşadık ve bütün tarihimizi Muhabarat elemanının elinden aldık. Ancak bu hesaplaşma bittikten ve bir tarafın kesin başarısıyla sonuçlandıktan sonra tarih yazılabilirdi ve TDAS’ın Tarihi de bundan sonra ya da alan temizlendikten sonra yazıldı ve yayınlandı.

Gelecek eskinin uzantısı değil… Dünyada, bölgede ve ülkede o kadar çok şey değişti ki, geçmişi bugüne uzatarak bir yere varamazsınız. 1970’li yılların ikinci yarısının en kitlesel örgütü hala büyüklük rüyalarıyla idare ediyor ve kayda değer bir şey de yapamıyor.

40 yıl öncesinin kahramanlıkları ve vahim hataları bugün için pek anlam taşımıyor. Bugün ve gelecek o geçmişin uzantısı değil. Tarihi değerlendirmek, yazmak ve oradan çıkmak gerekir. İsteyen orada kalarak, o dönemin anılarıyla idare ederek hayatını tamamlayabilir tabii…

Belirttiğim gibi, Hüseyin Demirci’nin ismi hiç yabancı gelmedi bana ama tanışmadık.

Yakından tanıyan arkadaşlarının O’nun hayatını ve mücadelesini yazması herhalde iyi olacaktır…

Örgüt tarihin yazılamamış olması büyük bir eksiklik ama böylece bir oranda azaltılabilir…

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Aralık 2020 19:45