Politik insanın politika dışına düşmesi Yazdır
Engin Erkiner tarafından yazıldı   
Cuma, 05 Mart 2021 18:52


Politika, yapmaktır. Şu veya bu teoriyi savunmakla sınırlı kalınmaz, onu yapabilmeniz gerekir. Şu veya bu politikayı uygulayabilmenin yollarının bulunması ve hayata geçirilmesi de teoriye dahildir.

Teoriyi hayata uygulayabilmek taktik politika alanına girer. Bu nedenle taktik politika, üst düzeyde politikadır. Çünkü ancak ne yapacağını bilenler, bunun nasıl yapılabileceği üzerine düşünebilir ve tartışabilir. Bu nedenle teorinin şekillendirilmesi önemlidir; bu yapılmadan ya da yapılamadan taktik politikayla fazla uğraştığınızda belki başlangıçta başarıyor gibi görünürsünüz ama biraz sonra yerinizde saydığınızı görürsünüz. Taktik politika şekillenmiş bir teoriye dayandığında önem kazanır. Böyle bir teoriye dayanmıyorsa, köylü kurnazlığından ileriye gidemez.

Marx-Engels bu düzeye kadar gelememişlerdi. Onlar hayatları boyunca teorinin nasıl uygulanabileceğinden çok, teorinin oluşturulmasına çalıştılar.

Lenin ise teoriyi zamanın şartlarına göre değiştirdiği gibi, bu teorinin nasıl uygulanabileceğiyle ya da taktik politikayla da uğraştı. Lenin’in teorik yanını görüp de taktik yanını görmemek büyük eksiklik olur.

Tekrarlarsam; taktikle, kurnazlığı karıştırmamak gerekir. Taktik büyük oranda kitaplardan öğrenilmez, deneme-yanılma yoluyla öğrenilir.

Hatalar kaçınılmaz olarak yapılır, düzeltilir; yerlerini başka hatalar alır, onlar da düzeltilir ve böyle devam eder.

Taktikteki düzeltmeler ya da bir teorinin nasıl uygulanabileceği konusunda değişen yöntemler, teoriyi de belirli oranda etkiler.

Mesela Bolşeviklerin ulusların kaderlerini tayin hakkı konusundaki görüşleri Ekim devrimi öncesinde ve sonrasında farklıdır. Bu görüşler taktikle birlikte değişmiştir. Ulus burjuvaziyi de içerdiğine göre ve sosyalist devrim de gerçekleştiğine göre artık savunulması gereken ulusların değil işçilerin-emekçilerin kendi kaderini tayin hakkıdır. Bunun da pratikteki görünümü bağımsız devletler değil, SSCB içinde yer almaktır.

Yazının başlığına gelince; örnekleyerek konuşayım; bir teoriyi savunuyor, bu teorinin önceden yapılmış uygulamalarından hareket ederek taktiklerini de ayrıntılı olarak savunuyorsanız ama hayata geçiremiyorsanız; politikanın dışına düşersiniz.

Politik bir insan ya da örgüt olabilirsiniz ama gerçek yeriniz politikanın dışıdır. Bu ise politik olarak ciddiye alınmamak anlamına gelir. Kendinizi mutlaka ciddiye alıyorsunuzdur da, başkaları pek almıyordur.

Savunuyorsan, yap; yapamıyorsan bari konuşma…

Somut örnek, halk savaşı…

Savunanlar vardı, belki bir bölümü halen savunmayı sürdürüyordur…

Che’nin gerilla savaşı teorisi alınır, ayrıntılı örgütlenme, savaş, ikmal vb. gibi konular üzerinde yazılır ama bir türlü yapılamaz. Böyle bir durumda, en azından ben, bu durumdaki insanlarla politika konuşmak gereğini duymam.

Ne konuşacağız, hayata geçirilemeyen teoriyi mi?

Teoriyi gerçekleştirmek için ciddi teşebbüs yaparsınız ve başaramayabilirsiniz. Bu durumda yaşadığınız pratiği inceler, eksik ve hataları düzeltip yeniden denersiniz ya da “bu teori bugünün şartlarında uygulanamaz” der ve başka mücadele yollarını denersiniz.

Bunların hiç birini yapmayıp sürekli olarak o teoride ısrar ediyorsanız –ama teşebbüs bile edemiyorsanız- politika dışına düşersiniz.

Bu çerçevede bir konuşma benimle vefatından üç yıl kadar önce Rıza (Salman) arasında geçmişti. Demiştim ki, “ben söylediğimi yapıyorum, savunduklarımı yanlış bulabilirsin ama ben yapıyorum, sen ise konuşmaktan başka şey yapmıyorsun.”

Gerisini konuşmadım. Politika dışına düşmüş bir anlayışla politika konuşulmaz.

Savunduklarının doğru olduğunu mu iddia ediyorsun; önce yap, ciddi olarak teşebbüs et; ardından konuşmaya hakkın olur.

Bunu yapamadan “filanca şöyle yanlıştır” demek anlamsızdır.

Yıllar önce yapılmış şu veya bu uygulamayla övünülmez, bunlar çoktan geçmiştir.  “Son 20 yılda ne yaptın, onu anlat” denir.

Belirleyici olan da budur.

Maalesef politik görünen, kendini politik sayan ama politika dışına düşmüş insan sayısı az değildir. Bu insanların sürekli geçmiş konuşması normaldir. Epeyce eski bir geçmiş, 20 belki de 30 yıl önceki geçmiş… O günlerle sürekli övünmek, yıllardır politika dışında kalmayı ortadan kaldırmaz.

İnsanlar sizinle görüş birliği içinde olmayabilir ama savunduğunuzu yapıyorsanız, o doğrultuda görünür adımlar atabiliyorsanız, ciddiye alınırsınız. Görüşlerinizi kabul etmeseler bile ciddiye alırlar.

Ciddiye alınmanın tek yolu, savunduğunu yapmaktır…

Teorik yenilenmenin belirleyici olduğunu, bu yapılmadan son 30 yılda çok değişen dünyada devrimci ilerleme sağlanamayacağını yıllardır savunuyorum ve yapıyorum (yazılan kitaplar ortadadır).

En azından 20 yıldır “marksizm geliştirilmelidir” diyenleri ise ciddiye almıyorum.

20 yıl uzun zaman, yapabilmen gerekirdi.

Yapamadıysan konuşmaya da hakkın yoktur ya da konuşursun ama ciddiye alınmazsın.

Maalesef böyledir…

Savundun mu, yapacaksın; başarılı olamıyorsan ya eksiklerini tamamlayıp yeniden deneyeceksin ya da “bugünün şartlarında bu uygulama mümkün değil” deyip, başka uygulamaya geçeceksin.

Sürekli benzer teşebbüslerde bulunup sürekli başarısız oluyorsan, bu hiç iyi bir şey değildir. Einstein’ın sözleriyle: “sürekli aynısını deneyip farklı sonuç alacağını sanmak aptallık göstergesidir.”

Olmuyorsa olmuyordur, başkasını denersin, o da olmadı diyelim daha başkasını denersin ama sonuçta savunduğunu yapmaya başlarsın.

Savunduğunu yapamıyorsan, ne savunduğun önemli değildir.

Politika yapabilmektir. Yapabilmek yoksa orada politiklik yok demektir.

Kendinizi Che ile sınırlandırmayın; O öleli 50 yıldan fazla oldu.

Uruguay’da eski Tupamaroların ne yaptığına bakın…

Kendilerini dönüştürdüler ve politikada etkin oldular ama bambaşka bir yoldan…

Bolivya’da Morales yönetiminin başkan yardımcısı eski gerillaya bakın…

Adam ülke tarihinde devrim niteliğinde büyük dönüşümlerin önünü açtı, ülke nüfusunun çoğunluğu olan yerlilerin politikaya aktif katılımını sağladı.

Silahlı mücadelede yer alması nedeniyle beş yıl hapis yatmıştı.

Meksika’da Zapatistalara bakın…

Hala “Che’de gerilla savaşı” diyorsanız, ne diyeyim, devam edin diyeceğim ama konuşmaktan başka bir şey de yapamıyorsunuz.

Ben konuşmamayı tercih ederim…