26 Ocak 1976 Beylerderesi Yazdır


Konuyla ilgili olarak gereken her şeyi yazdım diyebilirim. Bunun için www.ilkerakman.blogspot.com da bulunan yazılara bakabilirsiniz. İlk sayfanın altındaki eski kayıtlar bölümüne de bakarsanız İlker’in teknik elemanların örgütlenmesiyle ilgili yazısını da bulabilirsiniz.

Bir silahlı mücadele hareketinin kurucu ve ön plandaki kadrolarının tamamının üniversite ya da yüksek okul mezunu olması, hepsinin çalışıyor olması ve legalde bulunması rastlanan bir durum değildir.

İlker ve Hasan Basri ODTÜ mezunuydular, Yüksel Eriş Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümünü bitirmişti ve Ortaklar’da öğretmen olarak çalışıyordu. İlker ölümünden birkaç ay öncesine kadar TMMOB Örgütlenme Sekreteri idi. Ben hem devlet memuru olarak Hacettepe Hastanesi Biyokimya’da çalışıyordum ve hem de Kimyagerler Derneği başkanıydım. Hasan Basri de Hekimhan’da maden mühendisi olarak çalışıyordu.

Hepimiz para kazandığımız için soygun ihtiyacımız yoktu. Hele ben üç yıldan beri sağlık personeli olarak iyi para kazanıyordum. İlk teksir makinesi ve silahları almak için bu maaş bile yetiyordu.

Sonuna kadar legalde kalmaya çalıştık ve bu sadece lehimize oldu.

Beylerdere’sinden sonra üç ay daha devlet memuru olarak çalıştım ve çevremdeki çemberin sıkılaştığını hissedince işten ayrılıp İstanbul’a taşınacaktım.

Ankara küçük yerdir ve hakkımdaki yoğun deşifrasyon kampanyasına rağmen aylarca legalde kalabildiysem bunda önceki performansın etkisi vardır. ODTÜ bitirmiş, yüksek lisans yapmış, devlet memuru, üstüne üstelik bir de kısa dönem askerlik bile yapmış…

Böyle adamdan kuşkulanılmaz…

1976 hayatımın en zor yılıdır. Küçük bir hata her şeyin bitmesiyle sonuçlanabilirdi.

Yüksel Ankara kadrosunu tanımıyordu. Onlardan iki kişiyle birlikte yeni genel komitenin oluşturulmasını başardım. Birkaç bölgeye gittim ama çok dikkatli olarak…

Neyse ki kuşkulanılacak birisi değildim…

Ölümün anlaşılabilir ama bence anlamsız tepkilerini yaşadım.

Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ölünce onlar kahramandır ama aynı ölüm bir yakınını da bulabilir ve o zaman anlamsız tepkiler göstermeye kimsenin hakkı yoktur.

1972 örnekleri ortadaydı ve hiç birimiz fazla yaşayacağımıza inanmıyorduk.

1976’da canımı sıkan ama kaçınılmaz da olan şey İlker’in Mevcut Durum ve Devrimci Taktiğimiz yazısının geç yayınlanmasıydı. İlker bu yazıda devrimci harekette ilk kez MHP’nin vurucu güç rolünü açıklıyordu. Yazı 1976 sonbaharında basıldığında MHP’nin rolü artık herkes için görülebiliyordu. İlker yazıyı bitirip, bana verip gitmişti. 1976 başlarında o hay huy içinde basmaya fırsat bulamadık. Ardından Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nın kısa sürede tükenen ilk baskısının ardından ikinci baskısı ve İlker’in yazısı zamandaş basılacaktı.

 

Bu yazı hem 40 Yıl Sonra TDAS kitabında (bkz. www.tdas1.blogspot.com ) ve adresi verilen blogda bulunabilir.