Ne çabuk geçti... Yazdır


Pazartesi üniversite yeniden açılıyor. Sözüm ona iki ay tatil vardı, ne çabuk geçti anlamadım. Büyük sınav yerine geçen üç tane ödev yeni bitti ve ardından da tatil bitti. Birisi belli oldu, geçmişim. Ötekilerden de geçerim ama bir daha üç ders almayacağım, ağır oluyor.

Kızım Ömür de fizik okuyor, onun da altı sınavı birden vardı. İki ay tatil, her hafta bir sınav, sınavlar bitti, tatil de bitti. Beşinden geçmiş, birisinin sonucu daha belli olmadı.

Önümüzdeki yaz yarı yılında teorik fizik 4 var ki, parçacık mekaniği demek (quantum mechanics), herhalde yine soracakları olacaktır ve ben de kafayı zorlayıp hatırlamaya çalışacağım.

Ben ise sadece iki ders alacağım: birisi tarih (Yunan demokrasisi) diğeri felsefede son bölümün derslerine geldim artık ve Gilles Deleuze konulu dersi alacağım.

İki tane yeter… İlkinden dönem sonunda yazılı var… Antik çağı epeyce öğrendim ve bir de politik bilimlerden kategorileştirmeyi öğrendiğim için bu dersin sorun olacağını sanmıyorum.

Deleuze ise, ders sonunda yine ev ödevi var ve bu kez 20 sayfa…

Çok sayıda kitabı Almancaya çevrilmiş, biraz okudum ve hoşuma gitti.

Hiçbir toplumsal olguyu özne olmadan düşünemezsiniz. Özne ise bilinç ve bilinçaltı demektir. Kişilerin olduğu gibi toplumların da bilinçaltı vardır.

Modern Fransız felsefesinin rasyonellikten uzak olması ve toplumsal yasalar gibi belirlemelere boş vermesi buradan geliyor.

Jacques Lacan’dan başlayarak bilinçaltının bilinçle birlikte sürekli hareketi ve insanla toplumu yönlendirmesi modern Fransız felsefesinin önemli bir boyutu olmuş…

Foucault’un bir keresinde, Frankfurt Okulu’nu daha önce öğrenseydim, bu kadar uğraşmama gerek kalmazdı, demişti ve haklıdır. Adorno, Horkheimer, Fromm sosyolojiyi sosyal psikolojiyle birlikte ele alırlar. Böyle yapmazsanız Alman faşizmini anlamak da mümkün değildir. Ne Dimitrov anlamış ne de Troçki anlamış…

1929’da Horkheimer ile Fromm’un yaptıkları ilk sosyolojik fabrika araştırması var. Empirik bir araştırma ve çıkan sonuç şu: Alman işçi sınıfında büyük bir otorite özlemi var, bu da en fazla Hitler’e yarayacaktır.

1933’den dört yıl önce varılan sonuç böyle…

Gençlere dayanan, toplumun kenar kesimlerinden başlayan, işçi sınıfını güçlü bir şekilde etkileyen ve aşağıdan yukarıya gelişen Nazi hareketi…

Türkçede Naziler hakkında yazılanlara bakıyorum ve yazanların bu hareketten hiçbir şey anlamadıklarını görüyorum. Kafalarında MHP var, bir şekilde ona benzetmeye çalışıyorlar, ama ilgisi bulunmuyor.

Tarih ve felsefe, ikisinde de muzır gibi görünen bazı soruların sorulması gerekir.

Birinci Dünya Savaşı başlarken dünyanın en büyük komünist partisi olan Almanya SPD’si (o yıllarda komünistler sosyal demokrat adını taşırdı) savaş kredilerine oy vererek savaşta Alman burjuvazisini destekledi. Sadece Luxembourg ve Liebknecht karşı çıktı, bunun dışında partinin meclis grubunun tamamı savaş kredilerine oy verdi.

Lenin, bu durumu, işçi aristokrasisinin gücüyle açıklar ki son derece yetersiz bir açıklamadır.

Küçük bir zümre olan işçi aristokrasisi geniş işçi sınıfını nasıl etkileyebilmiş?

Alman işçileri savaşa koşarak gidiyorlar.

Alman sosyal demokrasisi sosyalizmin büyük teorisyenlerini yetiştirmiş: Marx, Engels, Bebel, Kautsky, Luxembourg ve bu parti savaşta büyük oranda kendi burjuvazisini destekliyor.

Bu yıl Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasının 100. yılı ve umarım yukarıdaki konuda da bazı araştırmalar yayınlanır.

Sosyalizmin tarihinde 1989 ile 1914’ün birlikte düşünülmesi gerekiyor.

Birbirlerine hiç benzemiyorlar gibi görünüyor ama dönemsel olayların altında süreklilik gösteren bir çizgi var gibi görünüyor. Marksizmin büyük sorunu burjuvaziden bir türlü yeterince kopamamaktır. Kapitalizmden kopuş için üretim araçlarında özel mülkiyetin kaldırılmasını yeterli sanmaktır. Derin kökleri olan teorik bir sorun bu…

Bu arada Fransızca öğrenmem gerekiyor. Yan bölüm tarih ve ilk üç dersi aldıktan sonra iki büyük ders olan sonraki bölüme geçtiğinizde B1 düzeyinde Fransızca bildiğinizi kanıtlamanız gerekiyor. A1, A2 ve B1 düzeyleri var. Önce kendim çalışacağım. A1 düzeyini kendim yaparım, biraz Fransızcam var. Yazın da kursa gider A2’yi bitiririm. Güz döneminde de artık B2’yi halletmem gerek…

B2 düzeyi istiyorlar sanıyordum, öyle değilmiş…

İş çok vesselam, bakalım ne kadarını becerebiliriz…