1982 ile 2014 ve iki ayrı Filistin Yazdır


İsrail’in Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlilere yönelik yoğun saldırısı değişik tepkilere neden oldu. Bu arada Türkiyeli devrimcilerin Filistin için nasıl savaştıkları da yeniden anlatılmaya başlandı. Yazıya anlatılanların büyük oranda yanlış olduğunu belirterek başlayacağım. Bu konudaki düşüncelerimi de ilk defa yazmıyorum.

İki nedenle yanlış:

Birincisi: Türkiyeli devrimciler Filistin’e İsrail’e karşı savaşmak için gitmediler.

İkincisi: 1960 sonlarında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, 1980 başlarında ise Türkiyeli devrimci grupların gittiği Filistin ile bugünkü Filistin birbirinden çok farklıdır.

Sırasıyla açıklamaya çalışayım:

Deniz Gezmiş ve arkadaşları da dahil olmak üzere Türkiyeli devrimciler Filistin’e askeri eğitim görmek amacıyla gittiler. İsrail’e karşı savaşmak amacıyla gitmediler.

Bunu o dönemde ODTÜ’de olan ve Filistin’e giden bir arkadaşa da sordum, kabul etti ve dedi ki: “Biz oraya askeri eğitim almak için gittik. Eğer eğitim yaparken İsrail saldırısı olsaydı savaşırdık, ama oraya gitme amacımız bu değildi.”

12 Eylül 1980 sonrasında Suriye’ye çıkan devrimcilerin önemli bir bölümü Filistin kamplarında kaldı. Bu kamplarda kalan ve asker olarak görev yapan kişilere belirli bir aylık veriliyordu. Hatta daha fazla aylık alabilmek için bekar olanların kendisini evli ve çocuklu olarak yazdırması bile söz konusu olabiliyordu.

Filistin kampları o dönemde devrimci harekete büyük destek sağladı.

Düşünün, şu veya bu örgütten onlarca kişi ülke dışına çıkmak zorunda kalmış. Bu insanlar nerede kalacak ve ne yiyecekler? Kamplar bu sorunu çözdüğü gibi kalanlara ödenilen para da parasızlıktan kıvranan devrimci örgütlere ilaç gibi gelmişti.

1982’de İsrail saldırısı olduğu zaman kamplarda kalanların bir bölümü İsrail’e karşı savaştı ve hayatını kaybetti. Oraya geliş amaçları İsrail’e karşı savaşmak değildi, ama madem ki gereklilik ortaya çıkmıştı, savaşıldı.

Kısacası; Türkiyeli devrimcilerin Filistin için yaptıklarından çok daha fazlasını Filistinli örgütler bizim için yaptı. Filistin örgütlerinin bizimle gösterdikleri dayanışma, bizim onlara gösterdiğimizden çok daha fazladır.

Bunun bilinmesinde ve yeniden bilinmesinde fayda vardır.

İkincisi: 1960’lı yılların sonundan 1980’li yılların başına kadar savunduğumuz ve bazı arkadaşlarımızın İsrail’e karşı savaşta hayatını kaybettiği Filistin ile, bugünkü Filistin farklıdır.

O günlerin Filistin’inde sol ya da en azından sola karşı olmayan örgütlerin egemenliği vardı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Demokratik Cephe’nin yanı sıra küçük burjuva karakter taşıyan El Fetih bile solda yer alıyordu.

O yıllarda tek Filistin vardı.

Şimdi ise iki Filistin bulunuyor: Gazze Şeridi ve Filistin’in diğer bölgesi…

Gazze Şeridi’nde yıllardan beri egemen olan örgüt HAMAS’tır. Kuruluş bildirgesinde şeriat istediğini açıkça ifade eden bu örgüt yıllarca Filistin’in diğer bölümünde egemen olan Filistin Kurtuluş Örgütü ile savaşmıştır. (FKÖ bir çatı örgütüdür ve içindeki en etkin örgüt de El Fetih’dir.)

Hamas, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in kardeş örgütüdür.

Hamas’ın merkez bürosu yıllarca Şam’da bulundu. Esad hükümeti ülkesindeki Müslüman Kardeşler ile savaşırken, onun kardeş örgütü Hamas’ı da kolladı. Burada amaç bir yandan FKÖ’nün Filistin’deki egemenliğini kırmak, diğer yandan da bu örgütü kollayarak İsrail’e karşı görünmekti.

Hamas’ın kurulduğu yıllarda İsrail de aynı amacı taşıyordu: FKÖ’yü zayıflatmak için Filistin’i bölmek… Bu amaçla Gazze Şeridi’nde faaliyet gösteren Hamas değişik şekillerde İsrail tarafından desteklendi.

Hamas güçlenince hem İsrail’e hem de FKÖ’ye saldıracaktı.

Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidara gelince Hamas merkezini Kahire’ye taşıdı. Ne ki, Müslüman Kardeşler kısa sürede iktidarı kaybedince Hamas merkezi Gazze’ye döndü ve FKÖ ile de ortaklık imzalamak zorunda kaldı.

İsrail saldırısının iki amacı bulunuyor:

Birincisi: Hamas en zayıf dönemini yaşıyor ve İsrail de bu örgütü iyice zayıflatmak istiyor.

İkincisi: İsrail bu savaşta silahlı insansız hava araçlarını ve “demir kafes” adlı füzesavar sistemini deniyor.

Hamas, Gazze Şeridi’nde tek egemen durumundadır. Başı açık dolaşmayı yasaklayacak kadar etkinliği bulunmaktadır. Hamas’ın İsrail’e attığı roketleri İran’dan aldığını belirtmeye gerek yok sanırım.

Filistin’in diğer kesiminde hakim olan FKÖ ise İsrail’in tanınması ve birlikte yaşama yanlısıdır. Hamas ise İsrail’in yok edilmesini amaçladığını Kuruluş Bildirgesi’nde belirtmişti.

İsrail saldırısına karşı tavır alacak isek, bu bilgi temeli üzerinde almak gerekir.

Burada üç önemli nokta bulunuyor:

Birincisi: Önceki yıllarda savunduğumuz Filistin ile şu andaki Filistin birbirinden çok farklıdır. O zaman tek Filistin vardı, şimdi iki tane var. O zaman Hamas da yoktu.

İkincisi: Hamas şeriatçı bir örgütlenmedir. Emperyalizme ya da onun bölgedeki temsilcilerinden birisine karşı savaşmak bir örgütü ilerici yapmaz. Eğer yapsaydı on bir yıldır ABD ve diğer NATO ülkelerine karşı savaşan Taliban çok daha devrimci olurdu.

Üçüncüsü: Hamas tarafından başlatılan saldırının amacı yeniden birlikte davranmak zorunda kaldığı FKÖ’ye karşı üstünlük sağlamaktır. İsrail’in vahşi saldırısı ise yukarda açıklanan amaçları gütmektedir.

İsrail’in vahşi saldırısını lanetlemek Hamas’ı savunmak değildir.

Hele de 1982’de Türkiyeli devrimcilerin Filistin için nasıl savaştıklarını anlatmak yersizdir. Filistin’e savaşmak için gitmedik, ama mecbur kalınca Filistin için savaşıldı. Ne ki, uğruna savaşılan Filistin bugünkü Filistin değildi.

Şeriatçılık için savaşacak olan bizden uzak olsun…