Dışardan bilinç iletmek... Yazdır


19. yüzyılda Marx-Engels işçi sınıfının kendiliğinden devrimciliğinden söz ederlerken, yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında yaşanılan tecrübe birikimi sonucu farklı bir değerlendirme yapılır. Buna göre işçiler kendi kendilerine ancak sendikal bilince ulaşabilirler, sosyalist bilinç onlara ancak dışarıdan verilebilir.

Bu saptama, aynı zamanda işçi sınıfının kendiliğinden gelme devrimciliğine önemli bir sınır çizilmesi demektir. Bu sınıf kendiliğinden en fazla ekonomik çıkarlarını koruyabilir, ilerisine gidemez.

Bu saptamayı ilk yapan Almanya’da sosyal demokrasinin önderi (komünistler o dönemde bu adı kullanırdı) Karl Kautsky’dir. Uluslararası işçi sınıfı hareketinin önde gelen teorisyeni olan Kautsky’nin bu katkısı Lenin tarafından “Ne Yapmalı”da açık olarak belirtilir.

Kautsky’nin sonraki konumu, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya burjuvazisini desteklemesi, onun bu önemli katkısını ortadan kaldırmaz.

20. yüzyılın ikinci yarısında dışarıdan bilinç konusunun işçi sınıfıyla sınırlı olmadığı ortaya çıktı. Dışarıdan bilinç toplumu değiştirmenin genel kuralı durumuna geldi ve bu değişimin mutlaka ilerici yönde olması da gerekmiyor.

Örnek olarak Almanya’daki Yeşiller’i verelim.

Dünyanın en büyük çevreci hareketi olan Almanya Yeşiller’inin yükselmesi çatışmasız ve kendiliğinden olmadı. Hava kirliliği, nükleer enerji kullanılmasına karşı çıkış, yenilenebilir enerjinin savunulması gibi konularda tezleri başlangıçta ilgisizlik ve hatta alayla karşılandı. Nükleer enerji karşıtı gösterilerinde polisle sık sık çatışma yaşandı.

Yeşiller aynı zamanda göçmenleri savunan bir partiydi.

Yaklaşık otuz yılda Almanya’nın ciddi değişmesinde Yeşiller’in başlattığı hareketin önemli payı vardır. Bir süreden beri ülkede çevreci olmayan parti bulunmuyor. Dahası, çıkarılan yasalarla sanayinin bu yönde değişmesi sağlandı. Kurşunsuz benzin kullanan vasıta motorları, çöplerin ayrılması, meşrubat kutularının geri toplanması, yenilenebilir enerjinin yangınlaşması ve nükleer enerji kullanımından çıkış kararının alınması…

Başlangıçtaki kadro ve mücadelesi olmasaydı, bu gelişmeler olur muydu; bilinmez. Belki yine olurdu ama hayli geç olurdu.

Dahası, bu gelişmeler sanayinin kendi gelişmesiyle sağlanmadı; tersine politik-kültürel değişim sanayiyi bunu yapmaya zorladı.

İlk olarak Almanya’da gerçekleşen ve belirli oranda başka ülkelere de yayılan kapitalizme artık “yeşil kapitalizm” adı veriliyor. Bu da kapitalizmin bir çeşididir. Kapitalizm ortadan kalkmadı ama şimdiki kapitalizm otuz yıl öncekinden –çevreye verilen önem açısından- oldukça farklıdır.

Bu önem yeterli değildir, burası açık ama otuz yıl önce bu gelişmeyi düşünmek mümkün değildi.

Bu gelişme üstyapının belirleyiciliğiyle gerçekleşti. Toplumda kültürel değişme yaşandıkça yeni yasalar çıkarıldı ve sanayi kendini bunlara uydurmak zorunda kaldı. Yapamayan piyasadan silindi, yerine başkası geldi.

Almanya’da otuz yıl önceki kapitalizmin yeşilleşmesinde üstyapının belirgin rolü bulunuyor.

Sosyolojide diyelim son otuz yıldır önem kazanan sosyal hareketlerin incelenmesinde şöyle bir soru ortaya çıkar: birbirine benzeyen ülkelerde neden az çok zamandaş olarak benzer hareketler ortaya çıkmıyor? Tersine bazı ülkelerde oluşan hareketler, başka ülkelerde ya görülmüyor ya da neden çok sonra ortaya çıkıyorlar?

Almanya Yeşiller’i 1968 hareketinden doğdular.

68’in kitlesel ve yaygın olduğu Fransa’da ise böyle bir gelişme gerçekleşmedi.

Bu farklılığın nedeni, Almanya’da çevrecilik konusunda dışarıdan bilinç götüren grubun varlığıdır. Bu grubun mücadelesi bir süre sonra sonuç verdi, görüşleri kitle içinde yayıldı ve giderek herkes çevreci oldu.

Yeşiller gittikçe sağcılaştı, kapitalizme karşı herhangi bir tutumları olmadı ya da olanlar bu harekette yaşayamadılar.

Bu örnekte dışarıdan bilinç götürmenin işçi sınıfı ve kapitalizm karşıtlığını aşan bir özelliğe sahip olduğu görülüyor.

Toplumda gerçekleşen önemli yenilikler sürekli olarak sayıca az ama mücadeleci bir kadronun çıkışını gerektirir. Bu kadro başarılı olmayabilir de… Başarının garantisi yok ama böyle bir kadro olmadan olmuyor.

Başka bir örnek Küba’da Sierra Maestra’da silahlı mücadelenin başlatılmasıdır.

Ülke kriz içindedir. Devlet başkanı Batista’nın hiçbir meşruluğu kalmamıştır ve esas olarak zorla iktidarda durmaktadır. Ülkede güçlü bir komünist partisi vardır ama şartların yeterince olgunlaşmadığı gerekçesiyle grev, öğrenci gösterileri düzenlemekten ileriye gitmemektedir.

Che Guevara’nın Küba devriminden çıkardığı derslerden bir tanesi şöyle ifade edilebilir: silahlı eyleme başlamak için şartların olgunlaşmasını beklemek gerekmez. Bazı durumlarda silahlı eylemin kendisi bu şartları olgunlaştırabilir.

Tehlikeli bir durum tabii… Çok sayıda ülkede görüldüğü gibi silahlı eyleme rağmen şartlar yine de olgunlaşmayabilir…

Burada da ön plana çıkan ve ülkede değişimin olabileceğini gösteren bir kadro vardır. Sayıları 80 kişi kadardır ve adaya çıkarma sırasında yarısı da hayatını kaybedecektir ama gerisi gelecektir.

Sonuçta şu söylenebilir: dışardan bilinç iletilmesi konusu ne işçi sınıfı ne de sosyalizmle sınırlı değildir, geniş bir kapsama sahiptir.