ASLI ERDOĞAN Yazdır


Sadece Türkiye’de değil dünya edebiyatında da tanınan bir isim olan Aslı Erdoğan, Özgür Gündem gazetesinin danışma kurulu üyesi olduğu gerekçesiyle, gazetenin polis tarafından basılıp kapatılmasının ardından gözaltına alındı.

Özgür Gündem dağıtıcıların tehdit edilmesi nedeniyle ülkenin birçok yerinde bulunan bir gazete değil. Bu engelleme nedeniyle fazla okuru yok ama varlığına tahammül edilemiyor…

Gazetede yer alan haberlerin hemen tamamı değişik internet sitelerinde, facebook’ta fazlasıyla yayınlanıyor. Dolayısıyla gazetenin kapatılmasıyla insanların habersiz kalmaları söz konusu olmayacak. Amaç baskı ve korkutmaktır.

Aslı Erdoğan’ın gözaltına alınması da başka türlü açıklanamaz. Tanınan bir isim, çekinsin ve bir daha burada yazmasın; ulaşılmak istenilen amaç budur.

Yıllardan beri edebiyatla ilişkim azaldı. Bırakın yazmayı, iyi bir edebiyat okuru bile değilim. Sosyal bilimlerin değişik alanlarında okumaktan edebiyata sıra yeterince gelmiyor. Murathan Mungan, Şebnem İşigüzel ve Aslı Erdoğan fırsat buldukça okuduklarım arasındadır. Bu isimlerle, “okunacak başkası bulunmuyor” demek istemiyorum ama şimdilik fırsat bulamıyorum.

Aslı Erdoğan romanda, öyküde ve anlatıda iyi bir yazar ama daha önce dikkatimi fizikçi olması nedeniyle çekmişti. Fizik mezunu ve İsviçre’de CERN gibi herkesin gidemeyeceği bir kurumda doktora yaparken bırakıyor ve yazmaya yöneliyor.

Bu duyguyu tanıyorum. Bazı insanlar doğa bilimlerinde eğitim görürken bir noktaya gelir ve sıkılırlar.

OTDÜ kimyayı bitirdim. Son sınıftayken deney yapmaktan hoşlanmadığım için teorik kimyaya yöneldim. Teorik kimya; fizik, matematik ve kimyanın karışımıdır. Teorik fizik ve matematiği zaten severdim. İyi bir öğrenciydim ama sıkıntı geldi. Politik faaliyetlerim vardı ve teorik kimyadan yüksek lisans sonrasında bu kadar kesin kopmak belki gerekmezdi ama hiç ilgimi çekmiyordu.

İngilizce veya Almanca parçacık mekaniği (quantum mechanics) kitabı gördüm mü içini karıştırmadan duramam. Başlıca teorilerin isimlerini hala hatırlarım. 20. yüzyıl başında bu bilim dalının doğuş tarihini ezbere bilirim, ama bu kadar!

Bir noktaya geliyorsunuz, insanın içinde hala ilgi olsa bile fazla ilgilenemiyor, sıkılıyor, başka alanlara yönelmek istiyor.

Fizik ve matematikte kadın olmak ilginç bir durumdur. Neden derseniz, bu alanda kadın sayısı oldukça azdır. Bunun nedeni kadınların engellenmesi değil, iki ayrı cinsin kafalarının değişik alanlarda farklı çalışmasıdır.

Kimyada kadınların sayısı yaklaşık erkeklere eşittir, biyolojide daha fazladır. Sosyal bilimlerin değişik alanlarında mesela sosyoloji ve etnolojide kadınlar yaklaşık yüzde 70 oranındadır, buna karşın felsefede hayli azdır.

Hem doğa biliminde hem de sosyal bilimde üniversite düzeyinde eğitim gördüğüm için, bu iki farklı alanda insan kafasının ne kadar farklı çalıştığını pratikte yaşadım. Sosyal bilim öğrencisi matematik ve fiziğe neredeyse yabancıdır. Doğa bilimlerinde eğitim görenler de sosyal bilimlerden en azından hoşlanmazlar. Bu iki alanı biraz olsun iç içe sokabilen tek dal felsefe, onda da bu aşamaya ulaşmak çok zor. Hem fizik hem de felsefede doktora yapmak hiç kolay değil.

Her ikisini de yapmış ama sonunda felsefede karar kılmış bir kadın profesör tanıdım (Brigitte Falkenburg) ve onda doktorasını yapmış yine bir kadından da onun kitabının bölüm bölüm okutulduğu (Mythos Determinismus) bir ders aldım. İnsan zihninin determinizmle açıklanabilmesinin sınırlarını anlatıyordu. Çok ilginç bir dersti.

Aslı Erdoğan’ın fizikte doktora yaparken edebiyatı tercih etmesi fazlasıyla ilgimi çekmişti. Daha sonra bu uğraşısını politikadaki sol duruşuyla birlikte devam ettirdi.

Erdoğan iyi bir yazar. Bunu sadece ben değil, iyi bir edebiyat okuru olan tanıdıklarım da belirtiyor. Yoksa solcu yazardan çok ne var, sol olmak iyi yazar olmayı gerektirmez.

Aslı Erdoğan’ın edebiyat çevresinde belirli bir dışlanma yaşadığını da biliyorum.

Kimse kimseye yer vermez, insan yerini kendisi açar. Bu durum edebiyatta fazlasıyla böyledir.

Biraz önce Aslı Erdoğan’ın serbest bırakılmasını talep eden bir metni imzaladım. İmza kampanyalarının çok az örnek dışında yararlı olacağına inanmıyorum. Çok sayıda insanın adım görünsün diye imza attığını da biliyorum ve bu nedenle de bu kampanyalardan genellikle uzak duruyorum.

Aslı Erdoğan için imza atarım, isterse işe yaramasın.

Dostoyevski “Bir yazarın en büyük sermayesi çok yönlü hayattır” der. Yaşadığını aktarmak yazarlık değildir ama yaşamanız gerekir, başka türlüsü olamaz. O yaşanılan ve okunulan başka içerik ve biçimlere girecektir.

Baskılarınız boşuna!

Ne Özgür Gündem susar, ne de Aslı Erdoğan yılar.