Sevan Nişanyan kaçmadı, gitti! Yazdır


Kaçak inşaat yapmak suçlamasıyla 17 yıl hapis cezasına çarptırılan Sevan Nişanyan, Foça Açık Cezaevi’nden hakkı olan bir haftalık iznini kullanmak için çıktı ve geri dönmeyeceğini açıkladı.

“Nişanyan firar etti” deniliyor ama “gitti” demek daha doğru olur.

Firar etmek kapalı bir mekandan alınmış güvenlik önlemlerini atlatarak dışarıya çıkmak ve uzaklaşmak için kullanıldığında daha yerinde olur.

Kimisi tünel kazarak kaçar…

Kimisi başkasının yerine geçerek sahte tahliyeyle kaçar…

Kimisi –içinde benim de bulunduğum grubun yaptığı gibi- cezaevi arabasıyla mahkemeye götürülürken askerleri silahsızlandırıp kaçar…

Cezaevi çöp bidonunda saklanarak kaçanları da duymuştum…

Açık Cezaevi’nden izinli ayrılıp geri dönmemek bilinen bir yöntemdir. Adli mahkumların bir bölümü de böyle yapar. Belirli süre açık cezaevinde kaldıktan sonra hakkı olan haftalık izne ayrılır, sonra dönmez…

Politik nedenlerle hapse girenler eskiden beri açık cezaevine yollanmazlar, çünkü ilk fırsatta gidecekleri bellidir.

Nişanyan gitmekle iyi etti. Gitmenin ve kalmanın getirip götürdüklerini herhalde hesaplamıştır.

Ağır hapis cezası alacağı belli olduğu halde bazı insanların kaçmak istememelerine başlangıçta çok şaşırmıştım. “Kaçmak istemiyorum” demiyordu ve “tahliye olacağım” ya da “az ceza alırım” gibisinden kendisinin de inanmadığı gerekçeler buluyordu. Başlangıçta anlamadığım bu tutumu ancak üzerinde düşününce anlayabildim.

Ağır hapis cezasını geride bırakarak kaçtığınızda yıllarca ve bazen da hayatınız boyunca illegal yaşamayı göze alıyorsunuz demektir. Ya da hemen veya bir süre sonra ülke dışına çıkmak zorundasınız demektir. Bu da rahatlık sayılmaz çünkü “Kırmızı Bülten” ya da Uluslararası Yakalama Emri arkanızdan gelir. Şu veya bu ülkeye iltica başvurusu yaparsınız, kabul edilmez. Başka bir ülkeye gitmek zorunda kalırsınız ve orada da işlemlerinizin gerçekleşebileceği şüphelidir.

İyi düzenlenmiş sahte kimlik ya da gerçek kimlik çok önemlidir. Bir ülkede iltica başvurusunun kabul edilmesi, sonraki şartlar ne kadar zor olursa olsun insanın ayaklarının yere basması demektir. Ancak bundan sonra gelecek için uzun vadeli planlama yapabilirsiniz çünkü yeriniz artık bellidir ve beklenmedik gelişmeler olmazsa değişmeyecektir.

Kişi ister ülke içinde illegal olarak kalsın ister ülke dışına çıksın bu kadar sıkıntıyı göze almak kolay değildir ve bu nedenle olsa gerek bazı devrimciler 10-15 yıl yatmayı tercih etmişlerdir.

Benzeri bir tercihin şimdi yapılacağını sanmıyorum çünkü hapishanede 20 yılı geride bırakan insan sayısı epeyce arttı. Bir bölüm devrimcinin ne zaman tahliye olacağı da belli değildir. Ülkede önemli değişiklikler olmazsa hiç dışarıya çıkmamaları da muhtemeldir.

Kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığı zaman 30 yıl hapiste kalması gerekiyor. Politik olanlar için –terör suçlusu deniliyor- infaz indirimi uygulanmıyor. 30 yıl sonra çıkabilecekleri de epeyce şüphelidir.

1970’li yıllardan Aziz Güçlü’nün adını hala hatırlarım. Tanımıyorum ama adı efsane gibi adli mahkum arasında dolaşırdı. 20 yıl aralıksız hapis yatmıştı ve o dönemin hapishanede kalma rekoruna sahipti.

Sinop’ta yatarken –bir dönemin tanınmış hapishanesidir- kaçma teşebbüsü sırasında bir jandarmayı öldürür, ama yakalanır. Deniz seviyesinin altında karanlık bir hücreye atarlar, kapıyı da üzerine kaynak yaparlar. Yatak filan yok… Sadece kapı altından yemeği verilir. Normal olarak insan buradan sağ çıkamaz ve zaten ölmesi için buraya atılmıştır.

Aziz Güçlü ekmek kabuklarından kendine yatak yapar, yemeğini farelerle paylaşır ve bir yıl sonra hücreden sağ olarak çıkar.

Tahliye olduğu zaman kabadayı alemi toplanıp Aziz Ağabeylerine yüklü bir para vermişti.

Şimdi böyle kabadayılar da yok tabii…

Nişanyan gitmekle iyi etti. Ülke dışına çıkarsa 1980’li yıllardakilerin yaşadığı sıkıntıları yaşamayacaktır. Epeyce insan var ve sürekli olarak da yenileri geliyor. Çevre var, tecrübe var, destek sağlamaya hazır ülkenin yerlisi kurumlar var…

1970’li yıllardan başlayarak Türkiye’den politik göç bazen azaldı bazen çoğaldı ama hiç bitmedi…

 

Daha da sürecek…