İddialı olmak iyidir ama... Yazdır


İddianıza uygun donanıma sahip olmanız gerekir. Değilseniz buna nasıl sahip olabileceğinizin planını yapıp zamanla eksiğinizi tamamlamanız gerekir. Bunu yapmadan sürekli olarak iddiayı tekrarlamak kaçınılmaz olarak ciddiyetini kaybeder, anlamsızlaşır.

1989’de Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Orta ile Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist rejimlerin tarihe karışmasının ardından 28 yıl, 1991’de SSCB’nin tarihe karışmasının ardından ise 26 yıl geçti. Sosyalist teorinin yenilenmesi, marksizmin yaratıcı biçimde geliştirilmesi gerektiğini savunanların bu hiç de kısa sayılmayacak süre içinde bazı adımlar atmış olması gerekirdi. Bunun yerine aynı iddianın sürekli olarak tekrarlandığını görüyoruz.

Reel sosyalizmin tarihe karışmasıyla ilgili bazı cevaplar getiriyorlar ama savunduklarına kendilerinin de inandığını söylemek zordur. 1990’lı yılların başlarında aceleyle getirilen cevaplar normal karşılanabilirdi, ama aradan çeyrek yüzyıl geçtikten sonra karşılanamaz. İddiası olanın bunu yapıyor olması gerekirdi.

Teorinin geliştirilmesi gerekir vb. laflarından sizi bilmem ama bana çoktan sıkıntı geldi. Bol miktarda genellikle birbirinin aynı olan iddialar bulunuyor ama somutta ilerleme görülmüyor. Yıllar geçiyor, sözler sürekli birbirini tekrar ediyor.

Bunun nedeni, iddiaya uygun araçların bulunmaması ve zaman içinde onun tamamlanmasına da yönelmemiş olmaktır.

Sosyalizmin geleceği konusunda görüş üretebilmek için önce 20. yüzyılda 74 yıl yaşanmış olan bu tarihi öğrenmek gerekir. 1920’li yılların ikinci yarısındaki Stalin-Troçki çatışmasından 1985’te Gorbaçov’a atlamak bu tarihin bilinmediğini gösterir. Arada yarım yüzyıldan fazla zaman vardır.

Türkçede bu tarihi öğrenemezsiniz, kaynak azdır ve var olanlar da bu tarih bilinmeden üretildikleri için yararlı sayılmazlar.

Sosyalizmin 20. yüzyıl tarihini onu yapanlardan öğrenmek gerekir. Bu tarihin aktif aktörleri olanlar onu nasıl değerlendirmektedir?

Öğrendiklerinizi eleştirebilirsiniz ama bu durum öğrenmenizi engellemez.

Sosyalizmin tarihinde neler olduğu, nelerin yanlış yapıldığı, düzeltme çabaları bunları yapanlardan öğrenilmelidir. Bilgisizlik temelinde düşünce üretilerek bu tarih hakkında ciddiye alınabilecek belirleme yapılamaz.

Tekrarlıyorum: bazı durumlarda “böyle yapılmaması gerekirdi” sonucuna varabilirsiniz, ama bunun için önce o tarihin öğrenilmesi gerekir.

Yabancı dil bilmiyorsanız, Türkçede bunu öğrenemezsiniz.

İngilizce ve Almancadaki sosyalizm tarihiyle ilgili önemli yapıtların hiç birisi Türkçeye çevrilmedi. Yayınevlerini bu nedenle eleştirmiyorum. 70 milyonluk ülkede çok sayıda kitabın 500 tane bile satmaması korkunç bir durumdur. Şu veya bu kitabı çevirip yayınlayın demek kolaydır, ama ya sonrası…

Yukarda iki yabancı dili özellikle örnek verdim. İngilizcenin önemi biliniyor, bu nedenle üzerinde durmak gerekmez. İngilizce derken, politik metinleri anlayabilecek İngilizceden söz ediyorum…

Sosyalizm tarihinin öğrenilmesi için Almanca bence ikinci önemli dildir, hatta bazı durumlarda İngilizceden daha önemli olabilmektedir. Sosyalizmin vitrini sayılan Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde önemli bir deney yaşandı ve politik Almancayı okuyabiliyorsanız, bunu doğrudan öğrenebilirsiniz. Ek olarak bu dil Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya’da da geçerlidir. Burada üretilen çok sayıda metnin Almancası da bulunuyor.

Ek olarak Rusça da bilinirse tabii çok iyi olur.

Rusça bilinmese bile bu dilde üretilmiş bütün önemli yapıtları İngilizce ve Almancada bulabilmek mümkündür.

Fransızca da önemli bir dildir ve sosyalizmin tarihiyle ilgili çok sayıda kaynağa sahiptir ama bence bu konuda Almancanın gerisindedir.

Sosyalizmin kendine özgü ekonomik krizleri vardır. Bunlar hangi özelliklere sahiptir ve sonuçları nasıl olmuştur?

Bu konuda fikir jimnastiği yapmak yerine DAC’de beş yıllık büyük planı yapan kurulun başkan yardımcısı Sigfried Wenzel’in kitaplarını okuyabilirsiniz. Bu konuda yayınlanmış başka kitapları da okuyabilirsiniz. Derinleşmek istiyorsanız o kitaplarda referans verilen kaynakları da okuyabilirsiniz.

Bu temel üzerinde gerekçelendirerek görüş üretebilirsiniz. Geçmişte yapılmış olanları eleştirebilirsiniz ama bunu gerekçelendirebilmeniz gerekir. Gelecek için görüş ortaya koyduğunuz zaman da bunu yakın tarihten örnekler vererek yapabilmeniz gerekir.

Benzer konudaki yapıtları İngilizcede bulmak kolay değildir.

12 Eylül’den sonra değişik Avrupa ülkelerinde yaşamak zorunda kalan Türkiyeli sosyalistlerin hemen hepsi yaşadığı ülkenin dilini biliyor ama nasıl biliyor?

Gazeteyi zorlukla okur veya ancak başlıklarda ne söylenmek istendiğini anlar. Günlük konularda dili konuşur ama kitap okuyamaz.

Türkçede de böyle değil midir? Günlük dili konuşmak ve hatta gazete okumakla politik kitap okumak birbirinden farklıdır. En başta farklı kelime hazinesini ve dil bilgisini gerektirir.

Yıllarca bu düzeyde kalıp daha sonra politik kitap okuyabilme düzeyine atlanabileceğini sanmıyorum. Keşke yapanlar olsa ama çok zordur.

İddialı olmak iyidir, ama iddiası olanın bu iddiaya uygun araçlara da sahip olması gerekir. Henüz sahip değilse, bu eksiği nasıl tamamlayabileceğini düşünüp planlı olarak kendini geliştirmesi gerekir.

25 yıl geçti, az zaman değil…

Durum maalesef böyledir!