Referandum bölgeyi kaosa mı sürükler? Yazdır


Irak’ta federe Kürt bölgesindeki bağımsızlık referandumuna karşı olan tespitler birbirini kovalıyor. Burada sadece ÖDP’nin saptaması üzerinde durulacaktır. Saptama kendi içinde tutarsızdır, referanduma karşı olanların biraz düşünüp daha iyi gerekçe bulmaları gerekirdi.

ÖDP’nin referandumla ilgili saptamasının eksenini, “bölgeyi kaosa sürekler” belirlemesi oluşturuyor. Bu belirleme referanduma karşı olan soldan sağa değişik partilerde de görülebiliyor.

Belirlemeyi okuyan da sanır ki, bölgede zaten kaos bulunmuyor.

Irak yıllardan beri harita üzerinde tek devlettir, gerçekte üç parçadır: Kürtler, Sünni Araplar ve Şii Araplar.

Irak’ın toprak bütünlüğü belirlemesinin pratikte karşılığı bulunmuyor. Irak harita üzerinde toprak bütünlüğüne sahiptir, gerçekte ise değildir.

Aynı belirleme Suriye için de yapılabilir. Ülke fiilen bölünmüş durumdadır, haritada tek ülke gibi görünse bile…

Yeni devlet modellerini anlamaya çalışmalıyız. Bunun yerine klasik teoriyi tekrarlayarak bir yere varamayız.

Değişik Afrika ülkelerinde devlet vardır ama bu devletin ulusu yoktur.

Mesela Kongo… Böyle bir devlet var, Birleşmiş Milletler’e üye, ama ülke birbirine rakip ve sürekli savaş içinde olan değişik kabile ya da aşiret benzeri topluluklardan oluşuyor.

Che Guevara da 1964’te ulusal kurtuluş savaşı örgütlemek için gittiği Kongo’da aynısını görmüştü. Ulusun olmadığı yerde ulusal kurtuluş savaşı örgütlenemezdi.

Benzer bir durum Libya için geçerlidir. Harita üzerinde devlet vardır, tek parça gibi görünmektedir ama gerçekte değildir. Ülke farklı güçler arasında (İslam Devleti dahil) bölüşülmüş durumdadır. Libya ulusundan söz etmek zordur, vardır ama geri planda kalmaktadır.

Benzer bir durum Afganistan için de geçerlidir.

Kürt kimliği ve dini kimliğin üzerinde bir Irak ulusundan söz etmek zordur.

Farklı etnisitelerden oluşan Irak’ta Arap ve Kürt kimliklerinin üzerinde Iraklı kimliğinin bulunması gerekir. Sünni ve Şii Arap kimliğinin üzerinde de Iraklılığın bulunması gerekir.

Böyle bir durumdan söz edilemez.

Yeni tür devletlerin şu özellikleri bulunuyor: uluslararası statüye göre devlet değiller, başka devletler de onları devlet olarak tanımıyor. Birleşmiş Milletler’e üye de değiller ama fiili olarak devlet durumundadırlar.

Kendi parlamentoları bulunuyor, silahlı güçleri var, ayrı seçim yapıyorlar, başka devletlerle anlaşmalar da imzalıyorlar; kısacası devlet olmanın çok sayıda özelliklerine sahip durumdalar.

Rojava da aynı durumdadır. Adı devlet değildir, Suriye sınırları içinde görünmektedir, gerçekte ise devlet olmanın önemli özelliklerine sahiptir.

Bu nedenle “ayrı devlet istemiyoruz” söylemini, “klasik ayrı devlet istemiyoruz” bağlamında anlamak gerekir.

Federe Kürt Bölgesi’ndeki referandum iki yönden eleştirilmelidir:

Birincisi; bağımsızlık referandumu gibi önemli bir kararı parlamentonun alması gerekirdi ama bu bölgede parlamento çalıştırılmamaktadır.

İkincisi; ne dünyada ve ne de bölgede yalnız değilsiniz. Dolayısıyla İran ve Türkiye gibi güçlü bölge devletlerinin kesinlikle karşı olduğu bağımsızlığa götürebilecek referandum kararı alırken güçler dengesini iyi hesaplamak gerekir. ABD karşı, yeni olarak Rusya Federasyonu da “Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu” ya da bağımsızlığa götürecek adımları desteklemediğini açıkladı.

Tek destek veren İsrail ama bu durumda onun desteği anlam taşımıyor.

Neyine güvenerek bu adımı atıyorsun? sorusuna Barzani yönetiminin inandırıcı açıklama getirmesi beklenemez.

Rojava hesabını yaparak özerklik ilan etmişti. Suriye rejiminin yıpranmasını bekledi, ardından ilan etti. Suriye’de merkezi rejim güçlü olsaydı ilan edemezdi ya da hemen ezilirdi.

Böyle bir durumda “Her halk gibi Kürtlerin de bağımsızlık hakkı vardır” demek, somut durumu görmeden genel bir ilkeyi tekrarlamaktan öteye gitmez. Bir ilkenin hayata nasıl geçeceği somut duruma bağlıdır. Barzani’nin bunu bilmiyor olması mümkün değildir. Kürtlerin yıllardan beri bölgenin ve bölgede hazır ve nazır olan büyük dünya güçlerinin ilişkilerini kollayarak adım attıklarını Barzani de iyi bilmektedir.

Referandumda başka hesapları var, tutar veya tutmaz ama hesap başkadır.

Muhtemelen iyice azalan prestijini yükseltmek için bağımsızlık kartını oynamıştır, ek nedenler de olabilir.

Bağımsızlık oylaması bölgeyi kaosa sürükler saptamasını yapanların referanduma karşı çıkmak için biraz düşünüp daha iyi gerekçe üretmeleri beklenirdi.

“Suriye ile savaşa hayır” gibi bir belirleme olmuş…

Türkiye ve Suriye karşılıklı ya da tek taraflı olarak birbirlerine savaş ilan etmediler ama yıllardan beri azalıp yoğunlaşan savaş içindeler. Türkiye sürekli olarak haritada Suriye toprağı görünen bölgeyi bombalıyor, ordu oraya girip çıkıyor hatta çıkmıyor kalıcı oluyor. Üniformasız devlet güçleri alanda yoğun olarak bulunuyor.

Suriye’de Esad’a karşı güçler yıllardan beri Türkiye tarafından aktif olarak destekleniyor. Bu destek gizli de değil, açıkça yapılıyor.

Hal böyle iken, “Suriye’de savaşa hayır” demek anlamsız oluyor.

İki ülke resmi olarak birbiriyle savaşmıyor, pratik ise çok farklıdır.

Bağımsızlık referandumu bölgeyi kaosa sürükleyebilirmiş…

Karşı çıkmak için gerekçe ararken bulunan büyük saptama vesselam!