Erkeklerin sosyolojisi Yazdır


 

 

Eminim başlık çoğunuzun garibine gitmiştir. Sosyolojinin böyle bir dalı bulunuyor. Bu dal özellikle ABD’de gelişmiş, Almanya dahil Avrupa ülkelerine gelmesi daha sonra gerçekleşiyor. Yıllardan beri konuya ilgi duyarım ama zaman bulup da doğru dürüst ilgilenme fırsatım olmadı. Oldukça geniş bir konu, feminizmin konuları kadar geniş…

Erkek sosyolojisinin içeriğini –şematik olmasını göze alarak- tek cümlede özetlersek şöyledir: erkekler kendilerini feminizm üzerinden tanımlamaktan vazgeçip kendi sorunlarına eğilmelidirler.

Erkeklerin çok sayıda sorunu bulunuyor ve bunlar arasında feminizme karşı olup olmamaları küçük bir yer tutuyor.

30 yıl kadar önce –ülkelere göre değişiklik görülmekle birlikte- erkeklerin ortalama yaşam süresiyle kadınlarınki arasında yaklaşık 15 yıl fark vardı. Kadınlar daha fazla yaşıyordu ve bu da genellikle erkek ve kadın fizyonomisindeki farklılığa bağlanıyordu.

Cinsler arasında fizyolojik fark vardı ama bu farktan ortalama 15 yıl daha uzun yaşamak çıkmazdı. Bugün özellikle Batı ülkelerinde bu fark azalmış durumdadır ve giderek daha da azalmaktadır.

Kadınların bu ülkelerdeki durumu 30 yıl öncesine göre oldukça daha iyidir. Bütün sorunlar çözülmemiştir ama belirgin bir ilerleme vardır. Kız çocukları, genç kızlar ve kadınlar eskisine göre daha bağımsız, kendine yeterli ve özgürdür.

Madem böyle bir gelişme var, bu gelişme nasıl oluyor da erkeklerle kadınlar arasındaki ortalama yaşam süresi farkının azalmasına yol açıyor?

Cevabı iki taraflı düşünmek gerekiyor.

Birinci taraf: kadınlar artan oranda çalışıyor ve kadınlar arasındaki stres eskisine göre hayli artmış durumdadır. Erkekler sigarayı bırakırken kadınlar başlıyor.

İkinci taraf: erkeklerdir. Erkek ailede ve toplumda eskisi gibi egemen konumda değildir. Belirttiğim gibi tam eşitlik sağlanmış değildir ama eskisine göre önemli ilerleme vardır. Erkeklerin yükünde önemli azalma var ve bu da kendisini en başta stres konusunda gösteriyor. Belirttiğim gibi sigarayı bırakmaya başladılar.

Erkeklerin bilinçlenmesinin ilk koşulu, kadın üzerinde egemenlik adına nasıl büyük bir fatura ödediklerinin farkına varmalarıdır.

Bu egemenlik her alanda üstün olmayı ya da böyle görünmeyi gerektirir. Bu ise erkeği büyük bir strese sokar. Evin geçimini tek başına ya da büyük oranda sağlamak zorundadır. Ailede her şeye karışır, sanki her şey kendisinden soruluyormuş gibi bir duygu içindedir. Kendini olup biten her şeyden sorumlu olarak görür.

Bu durumdaki erkeklerin genellikle 60 yaşına varmadan kalp krizi geçirmesi ya da çok sayıda hastalıkla uğraşmak zorunda kalması az görülen bir durum değildir.

Egemenlik iddiasından vazgeçeceksin, üstünlük taslamayacaksın… Zaten üstünlük taslamakla olmaz, becerilerin varsa insanlar aptal değil, görürler. Her şeye karışmayacaksın, her şey senden sorulmuyor. Eşit isen yükün ortalama yarısını karşı cinse vermesini bileceksin.

Bir süre sonra o kadar ferahlayacaksın ki, sen bile şaşıracaksın…

Yıllar önce kazak erkek bir arkadaş şunları anlatmıştı:

“Sadece ben çalışıyordum. Çocukları arabayla okula bırak, para kazan, şu sorun bu sorun derken akşam eve geldiğimde ölü gibi oluyordum. Evde tek söz sahibi de bendim.

Sonra eşim de çalışmaya başladı, ehliyet aldı, çocukları okula o da götürüyor. Artık tek başıma söz sahibi değilim ama öyle bir ferahladım ki…

Yahu ben ne aptal bir adammışım!”

Adını hatırlamadığım Batı ülkelerindeki feministlerden bir tanesi 20 yıl kadar önce şöyle bir değerlendirme yapmıştı: “Feminizm bizden çok erkeklere yaradı.”

Değişebilen erkeklere yaradı. Erkekler daha az stresli, sağlık problemleri daha az ve daha özgür oldular.

Aklı başında bir erkek feminizme karşı çıkmaz, onlara akıl vermez ve destek de olmaz, çünkü bu onların işidir.

20-25 yıl kadar oluyor, bir panelde kadın özgürlüğü konusu açıldı. Kadının birisi neden feministleri desteklemediğimi sordu. Ben de “Bu sizin işiniz” diye cevap verdim. O zamanın bazı erkeklerinde –halen de sürmektedir- “feminizm gerekliyse onu da biz yaparız” anlayışı vardı. Feministlere sürekli akıl veriyorlardı halbuki erkeklerin çok sayıda sorunu bulunuyor, onlarla uğraşsana…

O yıllarda askerlik 18 aydı. Askere gitmeyen kişi ne kalıcı bir işe girebiliyor ne de evlenebiliyordu. 20’li yaşlarda 1,5 yılınız askerliğe gidecek… Ciddi bir sorun, yaşayan bilir…

Savaşın yükünü toplumda herkes çeker ama erkeklerin yükü özellikle ağırdır.

PKK’de savaşta ölenlerin yaklaşık yüzde 90’ı erkektir. TC ordusunda bu oran neredeyse yüzde 100’dür. Ayrı kadın gerilla örgütlenmesi var, olsun tabii ki ama hayatını kaybedenlerin ezici çoğunluğu da ortadadır.

Kadınların her alanda ayrı örgütlenmesi olsun, erkekler de kendi sorunları çerçevesinde örgütlenseler ya… Erkekler bunu yapmadıkları sürece her toplumsal değişim eksik kalacaktır.

“Kadın devrimi” gibi belirlemelere eskiden beri inanmam…

Kadınların değişmesi ve kendi örgütlenmelerini yapması önemlidir ama erkekler de önemli oranda değişmeden sadece kadınlardaki değişimle fazla yol alamazsınız.

Propagandaya değil rakamlara bakın; her toplumda gericiliğin merkezi kadındır.

Gerici erkeği çocukluktan kadın yetiştirir.

AKP’yi güçlü bir parti yapan esas olarak kadınlardır.

AKP kadın kolları en iyi olan partidir.

AKP’yi erkeklerden çok kadınlar seçiyor.

Siz bu kadınların tamamını aptal mı sanıyorsunuz?

Çıkarlarını korumak konusunda iyi bir bilinçleri bulunuyor.

Feministler yıllardan beri bu kadınlarla bağ kuracaklarını iddia ederler ama bu konuda belirgin adım atamazlar. Kendi dışlarındaki büyük kadın kitlesini kesinlikle anlamıyorlar.

Yıllar önce –feminist olmayan- bir kadın hakları savunucusuna MHP’li kadınları sormuştum. Bu partide de kadın sayısı az değil, şimdi bir lider de çıkardılar… Kadınları bu partiye çeken nedir, sorusuna; bunu hiç düşünmemiştim diye cevap vermişti.

Aynı soru AKP için de sorulabilir. En güçlü kadın örgütüne sahipler…

Erkeklerin anlaması gereken ilk olarak şudur: egemen cins durumundalar ve bunun için ağır bir fatura ödüyorlar. Bu faturadan kurtulmak gerektiğinin bilincine varmaları gerekir… Kadınlar özgür, bağımsız, kendi örgütlerini kuran insanlar olsunlar. Bunun erkeklerin ayrı bir cins olarak gelişmesine büyük yararı var. “Feminizm bizden çok erkeklere yaradı” diyen kadın da zaten bunu anlatıyordu.

İş hayatının değişik alanlarında bulunmuş ya da bu konuda yapılan araştırmaları az çok okumuş birisi olarak şunu ekleyebilirim: kadınlar arasında müthiş bir rekabet var. Kadınlar yönetici olduklarında insanları acayip eziyorlar…

Denilecektir ki, bunlar erkekleşmiş kadınlardır…

Bu cevap değildir. Erkekleşmesin…

Meral Akşener, Tansu Çiller ile birlikte 1990’lı yıllardaki çok sayıda faili meçhul cinayetin sorumlusudur. İlki İçişleri Bakanı, ikincisi Başbakandı.

İkisinin de hayat hikayesini okudum. İkisi de dominant kadınlar ve kadın olmaktan gelen bir sıkıntıları da bulunmuyor.

CHP’de verdikleri demeçlerle ırkçılık ve gericilikte erkeklere taş çıkaran kadınları biliyorsunuz.

Hayatın her alanından çok sayıda benzer kadın örneği verilebilir.

“Bunlar kadın değil” demek, ancak şaşırmışlığın ifadesi olabilir.

Yargısız infaza kurban gidenlerin –tam oranı bilmiyorum ama- ağırlıklı bölümü de erkektir.

Kadınlara akıl öğretmeyi bırakmak gerekir. Onlar kendi işlerini yapsınlar.  Diğer cins erkekler ise kendi sorunları üzerinde kafa yormaya başlasalar iyi olur.

En başta ne kadar ağır bir fatura ödediklerini fark etmeye başlamaları gerekir…