Sakin olun ve bağlantıları kurmaya çalışın... Yazdır


Ulusal karakterimizin önemli bileşenlerinden bir tanesi olguları tek olarak görmek ve farklı olgular arasında bağlantı kuramamaktır.

Son günlerden bir örnek verilecek olursa; Akkuyu nükleer santralinin temeli atıldı. Aralarında elektrik mühendislerinin de bulunduğu çok kişi ülkenin böyle bir santrale ihtiyacı olmadığını, ek olarak da nükleer enerjinin tehlikeli olduğunu anlattılar.

Hepsi doğruydu. Dünyanın ileri ülkelerinin nükleer enerjiye yöneldiği ise tam bir yalandı. Almanya nükleer enerjiden çıkma kararı aldı. İsviçre yeni nükleer santral yapmayacak ve dahası Almanya, enerji ihtiyacının büyük bölümünü nükleer santrallerden karşılayan Fransa’ya özellikle kış aylarında elektrik ihraç ediyor.

Almanya bunu yıllardan beri yatırım yaptığı yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak gerçekleştiriyor.

Akkuyu konusunda dikkate alınmayan önemli bir nokta bulunuyor: Akkuyu ile Afrin bağlantısı… Akkuyu, kuzey Suriye hava sahasını Türk uçaklarına açan ve Afrin’e yönelik askeri harekatı mümkün kılan Rusya’ya bunun karşılığında ödenen bedelin bir bölümüdür. Enerji hatları ve başka projeler de bulunmakla birlikte Akkuyu’da durum açıktır. Bu yatırım –kendilerinin de ifade ettiği gibi- Rusya için stratejik önem taşımaktadır. Rusya nükleer santral ihracına adım atmış olacaktır…

Başka bir örnek Reis için verilebilir.

Geçtiğimiz günlerde Almanya Münster’de bir kişi kamyonetiyle güneşte oturanlar arasına daldı, dört kişi öldü, adam da intihar etti.

İlk bakışta Nice ve Berlin’de olan kamyonlu saldırılara benziyordu. Reis herkesten önce atladı ve değerlendirmesini yaptı: Bu bir terör saldırısıydı. Almanya’da olmuştu, ardından terörü destekleyen Fransa’da da olacaktı. (Fransa o sırada YPG ile Türkiye arasında arabuluculuk yapmayı önermişti.)

Olay benziyordu ama bu işler benzemekle olmuyor çünkü büyük iddiada bulunuyorsunuz, emin olmanız gerekir.

Bir gün sonra kamyonet şoförünün Alman olduğu ve dengesiz davranışlarıyla bilindiği, İslamcılıkla ilişkisinin bulunmadığı açıklanacaktı. Olay terör saldırısı değildi.

Reis’inkine benzer açıklamayı aşırı sağcı parti AfD (Almanya İçin Alternatif)de yapmış ve saldırıyı Müslümanlara bağlamıştı.

Alman basınında fena alay konusu oldular ve tabii özgür basınımızda bundan söz eden pek olmadı. Kullanabilse CHP için büyük fırsattı ama nerede?

Görüntüye bakıp olay yeterince ortaya çıkmadan ortaya herkesten önce atlamak marifet değildir.

Son olay ABD-İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye yönelik füze saldırısıyla ilgilidir.

Bu konuda bir yazı yazmıştım ve tepkilerden bazılarını okuyunca medyanın sadece halkı değil bir bölüm devrimciyi de ne kadar kolay gaza getirebildiğini gördüm.

Suriye’ye saldırı yapılmıştı ama bu garip bir saldırıydı. Bu belirlemeyi olayın üzerinden iki gün geçince çok kişi yapmaya başladı.

Suriye halklarının üzerine roketler yağdırılmıştı ama ne ölü ne de yaralı vardı.

Dahası, saldırı öncesinde yapılan açıklamalar dikkate alınmadan konuşuluyordu.

Pentagon hedeflerini üstünkörü de olsa açıklamıştı. Bunun öteki adı “buraları boşalt” anlamına geliyordu.

Saldırı oldu. Toplam 103 roket fırlatıldı ve bunlardan 71 tanesi Rusya’nın Suriye’ye verdiği –kendi açıklamalarına göre- 20-30 yıl önce yapılmış savunma füzeleri tarafından imha edildi.

Garip değil mi?

ABD’nin saldırı roketleri bu kadar geri mi kaldı?

Ya da eski tür roketler mi kullandılar?

20-30 yıl önce yapılan savunma roketlerini bile aşamıyorsan, Rusya’nın S 400 ve yukarıları gibi daha gelişmiş savunma roketlerini hiç geçemezsin.

Böyle bir durum olsaydı şimdiye kadar çoktan duyulur, NATO alarm verirdi.

Duymadık…

ABD ve iki müttefikinin büyük roket saldırısı sonrasında ne ölü ne de yaralı vardı.

Hüsnü Mahalli harika bir yazı yazarak, boşaltılmış bir havaalanını bombalamanın Trump’un zekasına uygun olduğunu söyleyecekti, ama kendisi de bazı yerlerin neden boşaltılmış olduğunu hiç düşünmeyecekti.

Bombalanan havaalanı ve başka yerler boşaltılmış ise, bombalanacakları biliniyor demektir. Doğru mudur bilemem, basındaki bir habere göre Fransa bombalanacak yerlerin listesini Rusya’ya iletmiş. Her durumda Rusya’nın protesto etmenin dışında tepki göstermemesi kendisinin kırmızı çizgilerine dikkat edildiğini gösteriyor.

Füze saldırısından herkes memnun…

Rusya eski savunma füzeleriyle övünüyor, ABD ve müttefikleri amaçlarına ulaştıklarını açıklıyor, Suriye ise hızını alamayıp ABD saldırısını püskürttüğünden söz ediyor.

Saldırı herkese yaramış, öyle görünüyor!

Suriye’ye saldırı oldu mu, oldu. Ama saldırı var, saldırı var…

Klasik askeri saldırı var, önceden haberlisi ve anlaşmalısı var…

İkisinin arasında da herhalde büyük fark vardır.

Biraz bile beklemeden, durumu iyi anlamadan ortalığa atlamanın anlamı bulunmuyor.

Aradan iki gün geçti ve hemen herkes “garip bir saldırı”dan söz etmeye başladı.

Garipti gerçekten ve bunu anlamak zor değildi…

Anti emperyalizm konusunda da garip bir durum bulunuyor.

ABD, İngiltere ve Fransa emperyalist ülkelerdir ve son saldırılarının protesto edilmesi gerekir.

Suriye’yi roketleriyle ve genel olarak askeri gücüyle savunan Rusya nasıl bir ülkedir?

Sosyalist diyen çıkmayacaktır herhalde…

Rusya da başka tür bir emperyalist ülkedir. Oligark denilen büyük tekelcilerin egemen olduğu bir ülke başka nasıl tanımlanabilir?

Bu durumda bir bölüm emperyalistin saldırısına uğrayan Suriye, başka bir emperyalist tarafından korunmaktadır.

Bazı komünistler ve anti emperyalistler de denklemin bir tarafında emperyalist ülkeleri görüp, öbür tarafında hiçbir şey görmeyerek anti emperyalizm yapmaktadırlar.

Gel de Ahmet Kaya’nın

“Bu ne yaman çelişki anne”sini söyleme…