Esad'a faşist denilebilir mi? Yazdır


Böyle bir soruyla birkaç kez karşılaştım. Ek olarak bu konuda tartışma yürütüldüğünü de duydum. Doğru cevap için önce sorunun yeterince anlaşılır olması gerekir ama yukarıdaki soru için bu söylenemez.

Esad’ın faşist olup olmadığı sorusuna cevap verebilmek için önce faşizmden ne anlaşıldığının belirlenmesi gerekir. Bir taraf “Esad faşisttir” deyip diğer taraf da “değildir” dediğinde, iki taraf da faşizmi farklı tanımlıyorsa, bu belirlemelerin anlamı yoktur.

Faşizm konusunda tek tanım bulunmuyor. En bilinen tanım III. Enternasyonalin yaptığı “… tekelci burjuvazinin en militarist kesiminin…” diye başlayan tanımdır. Bu tanımın iki özelliği bulunur:

Birincisi: faşizmi tekelci burjuvaziyle ilişkilendirir.

İkincisi: tekelci burjuvazinin tamamı değil, bir bölümü faşizme yandaştır.

Bu tanım İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile İngiltere ve ABD’nin savaştığı dönemde yapılmıştır ve bu dönemin özelliklerini taşır. Tekelci burjuvazi faşist olan ve olmayan olarak ikiye ayrılır. Bu ayrımı savaştaki cephelerde de görmek mümkündür.

Bu tanımı başka koşullarda uyguladığınızda, mesela 12 Eylül 1980 darbesine baktığınızda, faşist değildir sonucuna varırsınız. Çünkü işbirlikçi tekelci burjuvazinin bütün kesimleri bu darbeyi desteklemiştir.

Eğer faşizm, despotluk, katliamcılık ile aynı anlamda kullanılıyorsa, bu kullanım doğru değildir. Soykırım yapan ama faşist olmayanlar vardır. Mesela yarı sömürge bir ülkede iktidar olan İttihat ve Terakki’ye faşist denilemez ama Ermeni soykırımını gerçekleştirmiştir.

Mussolini yönetimi ise faşisttir ama soykırım yapmamıştır. Yahudilere yönelik saldırısı Alman faşizmine göre oldukça zayıftır.

Her faşist yönetim aynı olmadığı gibi, faşizme rahmet okutacak derecede baskıcı yönetimler de vardır. Bunlara despotik veya başka bir şey diyebilirsiniz.

Bu birinci meseledir.

İkinci olarak, kişi isimleri yönetimlerin simgesidir. Hitler nasıl NSDAP’nin (Almanya Ulusal Sosyalist İşçi Partisi) ve Nazizmin simgesi ise, baba-oğul Esadları da bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

Baas partisi yönetimi faşist olarak görülebilir mi, sorusu daha yerinde olur.

Baas’ın iki ülkesi –Irak ve Suriye- iki de simgesel ismi vardır: Saddam Hüseyin ve baba-oğul Esadlar.

Kemalist yönetimle Baas yönetimi arasında önemli benzerlikler vardır.

Her iki yönetimde de “şef” vardır.

Her iki yönetim de tekçidir.

Her iki yönetim de katliamcıdır.

Irak’ta Enfal, bizde Dersim, Suriye’de Hama katliamlarını anmak yeterlidir. Liste uzatılabilir ama bu kadarı yeterlidir.

Her şeflik rejiminde olduğu gibi bu rejimlerde de yasama-yürütme-yargı sözde ayrıdır, gerçekte ise birleşiktir.

Bugünkü Türkiye ile savaş öncesindeki Suriye arasında büyük benzerlik bulunuyor.

Yargı bağımsızlığı yoktur, yasama-yürütme-yargı tek eldedir, basın sıkı denetim altındadır.

Her iki ülkedeki iktidar partileri de, ister Baas olsun isterse AKP, seçilmişlerdir.

Artık ne isim takarsınız bilemem…

Önemli olan baskıcı, despot, katliamcı yönetimlerin mutlaka faşist olarak görülmemesi gerektiğinin bilinmesidir.

İttihat ve Terakki bir örnektir.

Kamboçya’da iktidara geldikten sonra büyük katliam yapan ve Birleşmiş Milletler tarafından soykırım yapmakla suçlanan Kızıl Khemerler de faşist değildir.

Hitler ile simgelenen Nazizm Yahudi soykırımı yaparken, Mussolini ile simgelenen İtalyan faşizmi soykırım yapmamıştır.

Daha önce de anlatmıştım ama yeri geldi yeniden anlatayım:

12 Eylül’den dört ay kadar sonra Suriye’de idim. Suriye Komünist Partisi’nden bir kişiyle İngilizce olarak ülkenin durumu hakkında konuşmak fırsatı buldum. Adam 12 Eylül rejimini “demokrat” olarak nitelendirince şaşırmıştım. Şaka yapmıyordu, 12 Eylül cuntasını böyle görüyordu, “sizde demokrasi var” diyordu.

Sordu:

“Sizde mahkeme var mı?”

“Var ama askeri mahkeme var.”

“Olsun, burada o bile yok.” Ve devam etti:

“Sizde avukat var mı?”

“Var ama savunma hakkı kısıtlıdır.”

“Olsun burada avukatlar siyasi davalara girmezler.”

“Neden o?”

“Bu da aynı örgütten diye hapse atarlar…”

Adam “Sizde demokrasi var” diyordu.

Verecek cevap bulamadım…