Yanlış kaleye gol atmak... Yazdır


Bugün Avrupa ülkelerindeki AKP örgütlenmesinin güçlü yanları ve zaaflarıyla ilgili yazmak istiyordum ama daha sonrası için düşündüğüm yazıyı öne alıp, Avrupa konusunda olanı sonraya bıraktım.

AKP’nin seçim politikasının önemli unsurlarından bir tanesi İyi Parti’nin seçime katılmasının engellenmesiydi. Seçim yasasına göre bir partinin seçime katılabilmesi için –sayısını bilemiyorum ama galiba illerin üçte ikisinde- örgütlenmesi ve başka formaliteleri de yerine getirmesi gerekiyor. İyi Parti’nin seçime katılamaması, MHP’nin ve dolayısıyla da ittifak halindeki AKP’nin oylarının bölünmemesi demekti. Ek olarak cumhurbaşkanlığına adaylık için yeni yasada öyle şartlar vardı ki tanınan zaman süresi içinde ne Meral Akşener’in ne de başka birisinin bunları yerine getirmesi mümkün değildi. Böylece hem İyi Parti ve hem de parti başkanının cumhurbaşkanlığı adaylığı  24 Haziran için devreden çıkarılmış olacaktı.

Fena plan değildi doğrusu ama tutmadı.

İyi Parti CHP’den gelen milletvekilleriyle TBMM’de grup kurunca Akşener’in adaylık için çok sayıda imza toplamasına gerek kalmadı. Meclis’te grubu olan parti aday gösterebiliyordu. Bu durum belli olduktan sonra Yüksek Seçim Kurulu da bu partinin seçime katılabileceğini açıkladı. Bu durum ortaya çıkmasaydı yine aynı açıklamayı yapar mıydı, emin değilim.

AKP 24 Haziran’da hem TBMM hem de cumhurbaşkanlığı için seçim ilan ederken İyi Parti’ye niyetlenmişti ama başkalarına gol attı denilebilir. KP, ÖDP ve EMEP seçime katılamıyorlar. YSK’nin gerekçesi gerekli formaliteleri yerine getirmemiş olmak… İl kongrelerinin yapılmamış olması, tutanaklar vb. gibi.

Burada ilginç olan durum bu partilerin daha önce seçime katılmış olmasıdır. Bir parti ilk defa seçime katılacaksa şu veya bu nedenle örgütlenmesi eksik bulunabilir, yerine getirmesi gereken formalitelerde eksikler çıkabilir ve katılamayabilir. Olabilir böyle bir durum… Ama daha önce seçime katılma hakkı kazanmış ve katılmış partilerin bu seçime eksikleri nedeniyle katılamaması ilginçtir.

YSK’nın bu partilerle özel olarak uğraştığını sanmıyorum çünkü katıldıkları seçimde çok düşük oy almışlardı. Bu seçime de katılabilselerdi eğer farklı bir durum ortaya çıkmayacaktı. Bu durumda tek neden yaşanan ayrılıklar olabilir. Şu veya bu kadar kişinin ayrılmasıyla bazı illerde kongreler yapılamamış ya da parti teşkilatları varlığını sürdürememiş olabilir. O zaman da seçim yasasındaki gerekleri yerine getiremiyorsunuz demektir. Eskisinden daha geriye düşüldüğü için bu kez seçime katılamamak söz konusu olabilir.

Bir CHP milletvekili ÖDP’ye de milletvekili transferi yapılmasını istedi ama yapacaklarını sanmıyorum. Nedeni CHP’nin ÖDP’nin getireceği oya ihtiyacının olmamasıdır. Parti daha fazla oy almış olsaydı böyle bir uygulamayı düşünebilirlerdi.

ÖDP Başkanı Alper Taş kısa süre önce iddialı bir açıklama yaparak cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla katılacaklarını belirtmişti. “Kimse güvenmesin ama ilk turda kendi adayımızla katılacağız” demişti. İddiaya göre bu aday seçimde “sosyalizmi temsil edecekti”.

Şimdi bırakın cumhurbaşkanlığı seçimini genel seçime de katılamıyorlar.

EMEP’in ne yapacağı pek belli olmaz ama ÖDP ve KP’nin HDP ile birlikte seçim çalışması yürütecekleri, bu partiyi destekleyecekleri söylenemez. Bu iki parti de ağırlıkla CHP’ye oy verecektir. Bu yönde bir açıklama yapmayabilirler ama şimdiye kadarki tutumlarına bakıldığında CHP mi HDP mi tercihi ilkinden yana yapılacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Demirtaş’a oy verirler mi, bilinmez. Her durumda Demirtaş’ın ikinci tura kalması mümkün değildir ama iyi bir oy oranına ulaşması HDP’nin Meclis seçiminde de başarılı olacağı anlamına gelir.

Büyük bir sürpriz olur da Demirtaş ile Erdoğan ikinci tura kalırlarsa, ne olacağı bellidir: bu turda Erdoğan açık farkla kazanır. Demirtaş sempatik bulunabilir, kişi olarak takdir edilebilir ama temsil ettiği politik görüş nedeniyle AKP-MHP-CHP ve İyi Parti’den büyük oranda oy alamayacaktır. Bu listeye çok sayıda küçük partiyi de katabilirsiniz.

Böyle bir ihtimalin gerçekleşeceğini hiç sanmıyorum.

Birinci turda mümkün olduğu kadar fazla aday bulunmasında ve oyların olabildiğince bölünmesinde yarar vardır. AKP de Erdoğan’ın ilk turda yüzde 50 üzerinde çoğunluğa ulaşamayacağını kabul etmiş gibi görünüyor.

Başka gelişmeler olabilir, belli olmaz tabii…