Bir kadının cihat yolu... Yazdır


Kadın Cihatçılar adıyla Almancaya çevrilmiş kitabın ikinci bölümünü kadın portreleri oluşturuyor. Bu bölümde cihatta yer alan kadınlar ayrıntılı olarak inceleniyor. Tek kişilerin özelliklerinden genelleme yapılmaması gerektiği belirtiliyor çünkü çok sayıda kadın hakkında yeterli bilgi bulunamamış. Aileleri bazen güvenlik bazen da kızlarının durumu nedeniyle utandıkları için konuşmak istemiyorlar. Bu durumda var olan bilgiyle yetinmek zorunda kalınıyor.

İslam Devleti’nin (İD) en fazla tanınan kadını Iman al-Bugha için ise farklı bir durum var çünkü kendisi İD’nin internet sayfalarında kendisi hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Bu kadın İD’nin ideologu ve hukuk uzmanı sayılıyor.

İD için “yapılanlar islama uygundur” diye açıklama yapacak uzmanlar gerekiyor. Bu uzmanlar da bizdeki gibi kerameti kendinden menkul kişilerden değil, eğitimli kişilerden oluşuyor. Iman al-Bugha bunlar arasında en tanınmış olanı ama tek değil. Kendisi İslam hukuku (fıkıh) profesörüdür. Yıllarca Şam Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmış, ardından bir dönem Suudi Arabistan’daki Damam Üniversitesi’nde çalışmış… Babası Suriye’nin önde gelen İslam hocalarından Mustafa al-Bugha’dır. Rejim yanlısıdır ama politikaya karışmamayı tercih eder.

Iman al-Bugha’nın dikkat çekici yanı fıkıh konusunda uzman olmasıdır ve İD’ye katılan öğretim üyelerinin önemli bölümü fıkıhçıdır. Bunun nedeni, fıkıh’ın İslam öğretisinin mevcut durumdaki en muhafazakar yanını oluşturmasıdır. Fıkıh’ta İslam olduğu gibi alınır, yorumlanmaz ve zaten İD de böyle yapmaktadır.

Iman al-Bugha İD’ye katılınca görüşlerinin değişmediğini çünkü eskiden beri bu örgütle aynı anlayışa sahip olduğunu defalarca açıklar.

Türkiye’de bir profesör bir ara “İD’nin yaptıkları İslam hukukuna uygundur” demişti de bazıları kıyameti koparmıştı, ama adam doğru söylüyordu.

Iman al-Bugha’nın eşi hakkında eczacı olması ve Kuran’ı ezbere okuması dışında bilgi bulunmuyor. Üç çocuğu var. Oğlu 15 yaşında İD saflarında savaşırken ölüyor. İki kızı da cihatçılarla evleniyorlar.

Iman al-Bugha batı modernizminin kadını ezdiği, islamda ise kadının özgür olduğu görüşünde. Küçük yaşta evliliği “sonra koca bulamazsınız” diye savunuyor. İD’li kadınlar arasında birkaç kere evlenenlerin sayısı az değil çünkü cihat savaşındaki kocalarının ömrü uzun sürmüyor. Bir kocası ölünce kadın başka bir cihatçıyla evlenebiliyor.

İlginç vasiyetler var bu arada… Mesela Osama bin Ladin eşlerine kendisi öldükten sonra evlenmemeleri gerektiğini anlatıyor. Böylece onlar da ölünce cennette yeniden birlikte olabiliyorlarmış…

Kitapta örnek olarak anlatılan cihatçı kadınlardan birisinin iki oğlunu savaşa gönderirken vedalaşması da dikkat çekici: “cennette görüşürüz!”

Bizde yerli yersiz “eğitim şart” denir ya, İD’ye katılan ve önemli bölümü öğretim üyesi olan kadınlar için bu saptama geçerli değildir. Kitabın yazarları kadınların cihat için savaş konusunda erkeklerden daha azimli olduklarını belirtiyorlar. Psikolojik sorunları nedeniyle İD’ye katılan ve ardından kendini kandırılmış hissedenler de bulunuyor ama kadınların önemli bölümü için böyle bir durum söz konusu değil; yaptıklarını bilinçli olarak yapıyorlar.

Kitapta Avrupa ülkeleri ve ABD’den İD’ye katılan kadınlar da inceleniyor ama burada aktarmıyorum. Yazarlara göre bu ülkelerden katılımın asıl nedeni İslam kimliğini yaşamak arzusudur ya da bir çeşit kimlik sorunu gündemdedir.

Kitap iki yönden aydınlatıcıdır.

Birincisi: kadın cihatçıları tanıyorsunuz. Hiç de öyle cahil tipler değiller.

İkincisi: Suriye’den cihat’a çok sayıda katılım olduğunu öğreniyorsunuz. Bunlar arasında okumuş erkek ve kadınların yanı sıra çok sayıda öğretim üyesi de bulunuyor.

Kitabın sonunda yazarlar mantıklı bir sonuca varıyorlar: İD’nin yok edildiği söylense bile, bu iş bitmez. Bir kuşak savaşın içinde yetişti. Her aileden hayatını kaybedenler var. Cihatçılar genellikle birbirleriyle evlenirler ve akrabalık bağı cihat için çok önemlidir. Belirli bir ülkeye, toprağa bağlı olmadıkları için gerektiğinde kolayca yer değiştirebilirler.

Sadece bu kitaptan değil konuyla ilgili başka kitaplardan da öğrendiğim kadarıyla tanınmış cihatçılar özellikle Çeçenler arasından çıkıyor. Bunlar bir çeşit gezici savaşçı durumundalar. Çeçenistan’da Rus ordusu karşısında durumları kötüleşince Irak’a oradan Suriye’ye geçiyorlar. Bir bölümü Libya’ya gidiyor.

 

Bu gezici savaşçılar hakkında bildiğim kadarıyla yapılmış inceleme bulunmuyor. Biliyorum incelemesi çok zordur ama bir gün yapılırsa çok da enteresan olur…