Çekilmesini bilmek... Yazdır


Almanya’da Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) 18 yıldır başkanı olan Angela Merkel önümüzdeki parti kongresinde parti başkanlığı, ek olarak da 2021’de sona erecek başbakanlığı için de yeniden aday olmayacağını açıkladı.

Geçtiğimiz hafta sonu yapılan Hessen eyalet seçimlerinde CDU en büyük parti olarak kalmasına rağmen yüzde 10 oy kaybetmişti ancak çekilme kararını buna bağlamak doğru olmaz. Berlin’deki CDU-SPD koalisyonu sürecek… Hessen de önemli olmakla birlikte büyük bir eyalet değildir.

“Çekiliyorum” demekle olmuyor, arkanızdan gelecek olanın hazır olması gerekiyor. Bu da bir kadın ve Saarland eyaletinde parti başkanıdır. Büyük ihtimalle kongrede parti başkanı seçilecektir.

Bu bir mekanizmadır ve başkanın niyetinden çok parti yapısıyla ilgilidir. Alternatifiniz hazırlanır, aradaki yıllarda başka alternatifler de olabilir ve bunların bir bölümü geriye itilir, bir bölümü de kendileri kaybeder.

Eski savunma bakanı geleceğin parti başkanı ve başbakanı olarak düşünülüyordu ama adamın yıllar önce yaptığı doktorasında ağır intihal bulunduğu ortaya çıkınca, bırakın gelecek umutlarını politik hayatı da sona erdi.

Angela Merkel nereden mezun olduğu belli olmayan bir tip değildir, doktora yapmış bir fizikçidir. İkinci eşi de teorik kimya profesörüdür. Onun döneminde Almanya, Avrupa Birliği liderliğindeki yerini sağlamlaştırdı, dünyanın önde gelen ülkeleri arasındaki yerini korudu.

Merkel’i en çok yıpratan üç yıl önce 900 bin mülteciyi ülkeye kabul etmesi oldu. Almanya daha sonra bunların bir bölümünü sınırdışı edecekti ama çoğunluğu Suriyeli olan yeni mültecilerle yeterince başa çıkabildikleri, entegre edebildikleri söylenemez.

Şunu da belirtmek gerekir, hiçbir sol parti Merkel’in aldığı kararı alamazdı. Hesap başkaydı, Almanya’daki teknik eleman açığını eğitim düzeyi yüksek sanılan Suriyeli mültecilerle kapatabileceklerini hesapladılar ama bu insanların eğitim düzeyi sanıldığı kadar yüksek çıkmadı. Ek olarak Almanca öğrenmekte pek başarılı olamadılar.

Yine de Merkel’in arkasında kendi politik görüşü çerçevesinde parlak bir çizgi bıraktığı söylenebilir.

Bizde bu konumdaki bir insanın politik sorumluluğu kademeli olarak bırakması düşünülemez. Ölünceye kadar başkan kalması için zorlanır. Başkan gitti mi partide kaos başlar. Çoğunluğun kabul edebileceği bir alternatif hazırlanmamış, tersine alternatif olabileceklerin hepsinin ayağı kaydırılmıştır. Sonra da “insan yok ki” diye şikayet edilir.

Türkiye bir lider toplumudur. Bu sadece AKP ve diğer partilerde değil, devrimci harekette de böyledir. Liderlik adına soytarıların da kaçınılmaz olarak ortaya çıkacağını belirtmek gerekir.

Sorun liderin çekilmesi ya da liderliği bırakmak zorunda bırakılması değildir, seçeneğin hazırlanmış olması gerekir ve bu da örgütün ve giderek toplumun yapısıyla ilgilidir. Lider toplumu değilseniz biraz itişmeli süreçte de olsa seçenek hazırlanır; lider toplumuysanız, lider gitti mi felaket ortaya çıkar.

Şöyle de denilebilir: yeni gelenin eskisinden hiç farkı olmaz çünkü lider herkesi kendine benzetmiştir, benzemeyen tasfiye olmuştur. Bu durumda da lider değişse bile örgütün kendini yenilemesi mümkün olmaz.

Lidere değil yapılara bakmak gerekir.

Bir toplum lider toplumuysa, yıllardır buna alışmışsa, partilerde de benzeri gerçekleşecektir.