Otuz yıl önce bugünler... Yazdır


Kasım 1988’de İbrahim Yalçın’ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 80 kişi Paris’te düzenlenen bir toplantıyla THKP-C (Acilciler) örgütünden ayrıldı ve örgüt bu tarihte fiilen sona erdi.

Toplantıda bulunmam istendiği için katılmıştım yoksa zaten altı yıl önce ayrılmıştım.

Katılanların büyük bölümü daha sonra herhangi bir örgüt içinde yer almadı, çoğunu da bir daha görmedim. Bu durum bütün ayrılıklarda rastlanan olaydır; sorunlar birikir, insanlar ayrılmaya karar verir, ayrılırlar ve hayatın gailesi herkesi içine çeker. Ayrılanların büyük bölümü daha sonra herhangi bir politik faaliyete katılmaz.

Dönem de özellikle kötüydü. Bir yıl sonra Berlin Duvarı yıkılacak, Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist rejimler peşpeşe ortadan kalkacak ve iki yıl sonra da SSCB dağılacaktı. Bir bölüm insan bir süre sonra politik faaliyete yeniden dönmek niyetindeyse bile, bu ortamda uzak durmayı seçecekti. Bu yıkılış SSCB’yi savunan veya karşı çıkan herkesi derinden etkileyecekti.

İbrahim ile bir grup arkadaş ayrılık nedenlerini yazdılar ve broşür olarak yayınladılar.

Bu ayrılık fazla ses getirmedi, ortam hiç uygun değildi sadece ayrıldıkları örgüt fiili olarak sona erdi.

Bundan yirmi yıl sonra, 2018’de örgüt tarihi bu kez başka bir bağlamda gündeme gelecek ve geçmişle hesaplaşmadan, örgüt içi infazlardan, bunların sorumlusundan herkesin haberi olacaktı.

Artık başka imkanlar vardı…

1988’de ayrılık nedenlerinizi ve değerlendirmelerinizi yazıp broşür olarak yayınlardınız ve o ortamda bunun pek fazla yayılmayacağı söylenebilirdi. O dönemde yayınlanan her çeşit broşürün başına aynısı gelmiştir.

2018’de ise başka imkanlar vardı. İnterneti kullanabilmek için önce olması gerekir. Ardından incelenen konuların özellikle ilgi çekmesi gerekir: mesela örgütün kendisiyle yüzleşmesi, örgüt içi ve dışındaki devrimci infazlarının açığa çıkarılması gibi… Bunlar o dönemde özellikle güncel konulardı.

İnterneti kullanmaktan kastettiğim bu işin tekniğini bilmek değildir; internet nasıl kullanılır, bunu bilmektir. Sanal alem, gerçek alemdeki konumunuzu en fazla yüzde 15 çoğaltabilir ya da azaltabilir. Gerçek dünyada var değilseniz, güçlü değilseniz, sanal alemde ne yaparsanız yapın, fazla ileriye gidemezsiniz.

Bunu bilip ona göre kullanmak gerekir.

Süreci anlatmayayım, yeterince biliniyor…

Birkaç gün önce değişik bir durumla karşılaştım. Konuştuğum kişi hiçbir örgütün geçmişiyle hesaplaşmadığını, devrimci cinayetlerinin açığa çıkartılmadığını söylüyordu. Birlikte oturduğumuz başka bir arkadaş, bizim bunu yaptığımızı belirterek itiraz etti ve solun önemli bölümü bunu biliyordu.

“Benim neden haberim olmadı?” sorusuna verilebilecek cevap bulunmuyordu.

Bir şey yapmak yetmez, onu duyurmak gerekir… Ne kadar çaba harcarsanız harcayın herkesin duyması mümkün değildir ve zaten siz de herkesin haberinin olup olmadığını bilemezsiniz.

Duymak için ikili çaba gereklidir: yapan taraf bunu duyurmalıdır, diğer taraf ise konuya ilgi gösterip duymalıdır. Duyurma çabası konuya ilgi gösteren insanların büyük bölümüne ulaşmışsa başarılı demektir. Bunun dışında yeterli ilginiz yoksa duymazsınız.

1990’lı yılların sonlarında Yazın dergisini yayınlarken bir mektup almıştım (o yıllarda internet kullanımı azdı). Mektubu yazan yıllardır Almanya’da yaşadığını, öykü yazdığını, edebiyatla ilgilendiğini ama bu dergiyi hiç duymadığını söylüyordu.

Ne denir şimdi?

Almanya’da konuyla ilgili hemen herkes bu dergiyi biliyorsa, dergi Türkiye’de bile adını duyurmuşsa, ama siz duymamışsanız, o zaman durumunuzu gözden geçirmeniz gerekir.

Bu site kurulalı on yıl oldu. Bu arada birçok kente gittim, önceden tanımadığım çok sayıda insanı gördüm, bu siteden haberi olmayanı görmedim.

Bir diğer soru, “Neden örgüt imzasıyla açıklama yapmadınız?” idi ve cevabı kolaydı: örgüt olmadığına göre örgüt adına açıklama yapılması mümkün değildi. Örgüt 1988’de sona ermişti.

İyi iş yaptık vesselam…