Ve bundan sonrası... Yazdır


Diplomayı alacağım belliydi de insanın somut olarak eline alması başka oluyor. Bu üniversitede –her üniversitede böyle değil- büyük bir yan bölüm almadan herhangi bir ana bölüm okuyamıyorsunuz. Ben felsefenin yanında etnoloji almıştım ve diplomadaki notu görünce şaşırdım. Etnolojide aldığım bir dersi unutmuşum ve iyi not almışım. Bu nedenle 8 ders aldığım etnolojinin bitirme ortalaması felsefeninkinden daha yüksek olmuş…

Olsun ne yapalım…

Alman işi, her şeyi tam yapacak…

Bitirme ortalamanız yüksek lisans için yeterlidir notu var. Bu iyi oldu. Ayrıca “iyi İngilizce biliyor” notu var. Bu da iyi oldu çünkü yüksek lisans için iyi İngilizce bildiğinizi kanıtlamanız gerekiyor. Gerçi felsefeye başlarken de bu şart vardı ve ben 1974’te ODTÜ Teorik Kimya’da İngilizce olarak yazdığım yüksek lisans tezini göstererek işi halletmiştim.

Şimdi bir lisans (kimya), bir yüksek lisans (teorik kimya), bir yüksek lisans politik bilim ve sosyoloji ve bir lisans felsefe ile etnoloji oldu. İkinci diploma zamanında (2005) Almanya’da lisans derecesi yoktu, diplom vardı ve bu da ABD sisteminde yüksek lisans yerine geçiyordu. Şimdi felsefede yüksek lisans şart oldu yani…

Buna artık Nisan’da başlayacağım. Hemen bir derse dinleyici olarak yazıldım: zihnin yeni arkeolojisi. Tam benim konu!

Yalnız felsefede yüksek lisansta iyi Fransızca da isteniyor. Başlangıç için olmasa da yüksek lisans sınavına girerken B1 düzeyi Fransızca bildiğinizi belgelemeniz gerekiyor. Benim zaten A 3 düzeyinde var. Arada bir A 4 ve arkasından B 1 öğrenmem gerekiyor. Yapacağız artık…

Kursa yazılayım dedim ama hepsi dolu… Boş olanlar ise benim düzeyimin üzerinde… Artık önümüzdeki yıl başlayacağım…

Bende talebelik bitmez…

Bugün Frankfurt Kitap Fuarı’ndaydım. Benim kızı da gördüm, Goethe Üniversitesi Fizik Bölümü standında görevliydi. Dalga geçeyim dedim, olmadı. “Senin bitirme ortalaman 2,1 (78) benimki 2,7” dedim. “Her gün çalışıyorsun, kitap yazıyorsun, oraya buraya gidiyorsun, bir de üniversiteyi 2,7 ile bitirmiş! Seninki aslında benimkinden iyi… Daha ne istiyorsun sen?”

25 yıl önce yaklaşık bu zamanlarda Yazın Dergisi standında idim ve yanımda 4 yaşındaki Ömür vardı. Birkaç kere böyle gittik. Kitaplar arasında büyüdü denilebilir. O yıl Rıza Salman gelmişti, ayaküstü biraz konuştuk, sonra Ömür’e sarılıp ağladı. Çocuk da şaşırdı, ne oluyor diye…

Bilmeyenler için: Ömür Rıza’nın erken bomba patlaması sonucu ölen eşinin adıdır.

22 yaşındaydı ve ben de kendisini çok severdim…