Mecbur kalmadıkça gitmeyin! Yazdır


Almanya Dışişleri Bakanlığının Türkiye’ye acenteler üzerinden rezervasyon yaptırarak tatile gitmeyi –çok sayıda diğer ülke ile birlikte- Eylül başına kadar yasaklamasının ardından, ülkedeki Almanya vatandaşı Türkiyelilere ve TC vatandaşlarına “mecbur kalmadıkça Türkiye’ye gitmemeleri” çağrısında bulunuldu.

Türkiye dışişleri bakanlığı vasıtasıyla ve hatta daha da üst düzeyde tatilin serbest bırakılması için çabaladı ama Almanya tutumunu değiştirmedi. Türkiye’ye gitmek yasak değil; arabayla veya uçakla gidebiliyorsunuz ama seyahat acentesi üzerinden yer ayırtarak gidemiyorsunuz. Gidiş kendi insiyatifinizde, hastalık ya da başka sorun çıkarsa sizin sorununuzdur.

“İtalya ve İspanya gibi Korona’dan fazla etkilenmiş ülkelere bile turizm yasağı konulmazken, Türkiye için neden aynısı geçerli değildir?” sorusunun cevabı basittir: Almanya, Türkiye’nin virüsün yayılma derecesi, hastalar ve ölenlerle ilgili verdiği rakamlara inanmıyor.

Hele de son gelişmelerle birlikte hiç inanmaz.

Şimdilik 10 ile giriş-çıkış yasağı konuldu. Artan sayıda şehirde maske takmak mecburiyeti var ve sayı daha da artacak gibi görünüyor. Almanya’da ise sokağa çıkma yasağı hiç uygulanmadığı gibi alışveriş ve toplu taşıma dışında maske mecburiyeti de bulunmuyor. İsteyen takabilir tabii ama mecburi değildir.

Almanya, buna rağmen, nüfusu yüksek ülkeler arasında Korona ile mücadelede en başarılı ülkedir. Rakamlar ortada, fazla konuşulması gerekmiyor. Bu başarının sağlanmasında ise öncelikle Almanya halkının disiplinli davranışı en büyük paya sahiptir. Kurallara yüzde yüz uyum söz konusu değil ve zaten bu dereceye kimse ulaşamaz ama yüzde 70-80 uyum sağlandı. Polis 800 kişinin bulunduğu bazı Türk düğünlerini dağıtmak zorunda kaldı, bazı Türk kumarhaneleri basıldı ama bunların dışında –duymadıklarım da olabilir tabii- genelde kurallara uyuldu.

Hükümet sözcüleri bile –bizdekinin aksine- “mücadeleyi çok iyi yönettik” gibi laflar etmiyorlar, tersine başarının asıl faktörünün kurallara uyan insanlarda olduğunu belirtiyorlar.

“Başarılıyız” gibi belirlemeleri tribünlere satabilirsiniz ama başkaları inanmıyor.

Dünya yirmi yıl öncesindeki gibi değildir, herkes birbiri hakkında epeyce bilgi sahibidir. Uydurarak bu bilgiyi ancak biraz geciktirebilirsiniz ve ardından da doğru bilgi verdiğinizde bile inanan olmaz çünkü güvenilirliğinizi kaybetmişsinizdir.

Türkiye bugün bu durumdadır.

Korona ile ilgili resmi bilgilere ne Almanya ne de başka ülkeler inanmıyor.

Özellikle Almanya’da ve başka Avrupa ülkelerinde Türkiye gazeteleri, hükümet mensuplarının demeçleri, doktorların açıklamaları, alınan önlemler ve yayınlanan fotoğraflar yakından izleniyor. Türkçe bilen sayısı az değildir ve bu nedenle de bazı gazeteler önemli haberlerini Türkçe-Almanca olarak yayınlıyorlar.

Türkiye ile ilgili güvenilir bilgiyi ülke dışından almak durumundasınız; kötü bir durum ama gerçek böyledir.

Medyada sahte hesaplar vasıtasıyla algılar yaratarak insanları kandırma oranı ülkede gittikçe düşüyor. Avrupa ülkelerinde ise neredeyse hiç etkili olmuyor.

 

Başkalarını suçlamak yerine, “bu duruma nasıl düştük?” sorusuna cevap aramakta yarar vardır.