Akdeniz'de it dalaşı Yazdır


İt dalaşı terimi savaş uçakları arasında birbirine ateş etmeden engelleme yapmak, fazla yaklaşmak için kullanılır. Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında arada bir gerçekleşir. Bu seferki Akdeniz’de idi ve savaş gemileri arasındaki ateş etmeden sürtüşme ve engellemeye it dalaşı denilmese bile, sonuçta iki tarafın da savaş araçları karşılaştığı için bu terimi kullandım. Bu kez uçaklar değil savaş gemileri vardı, taraflar da Türkiye ile Fransa idi.

Bu yeni bir durumdur.

Bir Fransız savaş gemisi Libya’ya silah taşıdığından şüphelendiği bir Türk şilebini aramak istiyor ancak Türkiye’nin fırkateynleri bunu engelliyor.

Burada dikkat edilmesi gereken konu Türkiye’nin Libya’daki savaşta taraf olması değil, deniz gücü olmasıdır.

Anadolu’nun üç tarafı denizlerle çevrili olmasına karşın Türkler denizci bir halk değildir. Denizcilik sadece balıkçılık değildir. Yüzmede uluslar arası yarışmalarda iddiaları yoktur. Kayda değer yük taşıma filoları da bulunmaz (Yunanistan’ın ise vardır). Yakın yıllara kadar savaş gemileri konusunda da iyi durumda sayılmazdı.

Her ne kadar “Barbaros’un çocukları” olmakla övünseler de, Osmanlı’nın yükselme döneminin aksine Doğu ve Orta Akdeniz’de varlıkları hissedilmezdi.

Türkiye bir süreden beri fırkateyn (muhrip) gibi küçük savaş gemileri üretebildiği gibi Almanya’dan da çok sayıda savaş gemisi aldı. Hedef daha büyük savaş gemileri üretmek olsa gerektir.

Bir Fransız savaş gemisi ile Akdeniz’de sürtüşmede kimin haklı olduğu önemli değildir. Önemli olan “buralar benden sorulur” mantığıyla Libya’ya silah götürülmesini yasaklayan karar uyarınca Fransız gemisinin arama yapmaya çalışmasının engellenmesidir. Fransa, Türkiye’yi NATO’ya şikayet etti ve beklenebileceği gibi bu şikayetten bir şey çıkmayacaktır.

Türkiye’nin bir ara uçak gemisi yapmaya heveslendiği de yazılmıştı ama SİHA (silahlı insansız hava aracı) konusunda gösterdiği ilerleme böyle bir geminin yapılmasını gereksiz duruma getirdi. Türkiye’nin denizdeki varlığı Akdeniz’in doğu ve ortasından ileriye ve hele de başka denizlere gidemez.

Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü Akdeniz dünyanın merkezi sayıldığı oranda sürebildi. Okyanus yollarının bulunması ki kabaca iki tanedir: Atlantik’i aşarak Amerika’nın bulunması ve Afrika’nın güneyinden dolaşarak Hindistan’a giden deniz yolunun bulunması; bu hakimiyete büyük darbe indirdi. Akdeniz artık dünyanın merkezi değildi, bir çeşit iç deniz idi. Osmanlı Arap yarımadasının güneyinden Hint Okyanusu’na açılmak istedi ama Akdeniz’e göre yapılmış kadırgaları Portekiz’in yüksek bordalı okyanus savaş gemileri karşısında tutunamadı.

Türkiye ülke dışındaki en büyük üssünü Somali’de kurmuş bulunuyor ve burası da Hint Okyanusu’na açılıyor. Deniz gücü olunamadığı sürece bu üssün önemi sınırlı kalacaktır. Hint Okyanusu dünya deniz ticaretinin yoğun olarak gerçekleştiği alandır ve Hindistan’ın burada önemli hakimiyeti vardır.

Görülen odur ki, sadece karada ve havada değil denizde de Türkiye yoğun silahlanmayı sürdürecek, etkinlik alanını genişletmeye çalışacaktır.

Alt emperyalizm tırmanıyor…